Ağustos ayının sonlarına doğru Karadeniz'in farklı kentlerinden İzmir'e gelen balıkçılar, av sezonunun başladığı 1 Eylül'de tekneleriyle demir aldı.

Daha çok geceleri çalışıp gündüzleri dinlenme imkanı bulan "denizlerin mevsimlik işçileri"nin ekmek tekneleri, aynı zamanda evleri oluyor. Teknede uyuyan ve yemekleri hep birlikte yiyen mürettebat aynı zamanda temizlik ihtiyaçlarını da burada yapıyor.

Gün batımına yakın gemiyle açılan tayfaları bir hüzün kaplar. Onlar için mesai, güneş kaybolurken başlıyor. Ailelerinden çok "ekmek tekneleri"nde ekip arkadaşlarıyla vakit geçiren balıkçılar, yaklaşık 8 ay boyunca neredeyse karaya çıkmıyor.

Özellikle havaların soğuk olduğu kış aylarında zorluk yaşayan mürettebat, bu dönemde yağmur, derin dalgalar ve fırtınayla kıyasıyla bir mücadeleye girişiyor.

AA ekibi yoğun mesaiye tanıklık etti

Anadolu Ajansı (AA) ekibi de Atakan Canbaz'ın kaptanlığını yaptığı ve çoğunluğunu Ordu'dan gelen mürettebatın oluşturduğu "Rıfat Reis 2" teknesinde balıkçıların 1 gününe tanıklık etti.

Neredeyse hiç durmadan çalışan balıkçıların aile özlemi hasretliği arttırsa da denizlere olan tutkuları ve başka işlerinin olmaması onları bu işten vazgeçirmiyor.

Ağların onarılmasından teknenin temizliğine kadar tüm işleri birlikte yapıyorlar. Aralarında 50 yıllık denizciden bu yıl işe başlayan balıkçıya kadar farklı yaş grubundan tayfa bulunuyor.

Çoğu insanın evine çekilmeye başladığı saatlerde onların av mesaisi başlıyor. Gün batımına doğru, Çeşme limanından ayrılan tekne, mavi sularda usul usul ilerleyip gece yarısına kadar yol almaya devam ediyor.

Kaptan, rotayı balık geçişlerinin yoğun olduğu Karaburun açıklarına doğru çevirdi.

Fırtına nedeniyle balıkların ortaya çıkmadığını tespit eden Atakan kaptan, balıkların toplanmasını beklemek için belirlediği bir kıyıya yanaştı. Bu sırada tayfalardan kimileri yemeklerini yedikten sonra koyu bir sohbete tutuşurken kimileri de ya televizyon seyrediyor ya da uyumaya çekiliyor.

Birbirleriyle şakalaşmayı ihmal etmeyen teknede tecrübeli balıkçılar ise sohbet sırasında "acemi" meslektaşlarına işin sırrını anlatmaya çalışıyor.

Kaptan ise bu sırada bir yandan "ışıkçı" diye tabir edilen yardımcı teknedeki kaptanla görüşürken diğer taraftan sonar cihazından suyun altındaki balıkları kontrol ediyor.

Gün aydınlanmadan cihazlarda balık sürüsü tespit eden kaptanlar, uyarı sireni çalarak mürettebatı harekete geçiriyor.

Hızla çalışmaya başlayan tayfa, ağı denizde sabitlemek için kullanılan botu suya indiriyor. Kaptandan aldığı talimatlarla mürettebatı yönlendiren "Kocareis"in anonsuyla tayfa ağları denize bırakıyor.

Kaptanın yönlendirdiği teknede, ağların kurşunlarını istifleyen "hamlacılar", mantarlarını düzenleyen "mantarcılar", ağın düzgün akıp akmadığını kontrol eden "palacılar", ağların gemiye çekilmesi ve bırakılmasından sorumlu "istifçiler" gün doğumuna kadar sürecek zorlu bir mücadeleye başlıyor.

Alacakaranlıkta başlayan heyecan, günün ilk ışıklarıyla ağların çekilmesiyle doruk noktaya ulaşırken, ağlarda parıldayan balıklar büyük bir heyecanla güverteye alınarak kasalanıyor.

Martılar yol arkadaşları oluyor

Öte yandan bu sırada balıkçılara martılar da eşlik ediyor. Tekneleri takip eden martılar, ağların çekildiği anlarda balık kapmak için adeta birbirleriyle yarışıyor. Denizdeki ve tekneden atılan balıkları yakalamaya çalışan çok sayıda kuşun balık kapma mücadelesi ise görülmeye değer anları oluşturuyor.

Taze kalması için buzlanan balıklar teknenin Eğri Limanı'na yanaşmasının ardından kamyonlara taşınıyor. Tüm zorluğa rağmen işlerini tamamlamanın huzurunu yaşayan kaptan ve tayfalar, ardından kahvaltı yaparak yorgunluklarını atmanın keyfini yaşıyor.

Günün analizini yapan mürettebat daha sonra akşam çıkacakları yeni sefer için dinlenmeye çekiliyor.

Hikayeleri farklı umutları aynı

Üniversite eğitimini yarıda bırakarak bu işe devam eden 25 yaşındaki Mutluhan Çoşkun, yaklaşık 13 yıldır balıkçılık yaptığını ve bunun bir aile mesleği haline geldiğini söyledi.

Teknedekilerle bir aile gibi olduklarını ve bu meslek sayesinde helalinden kazanan güzel insanlar biriktirdiğini anlatan Çoşkun, şöyle devam etti:

"İstanbul'dan Ordu'ya göç ettiğimizde başladım mesleğe. Dedelerimizin mesleği bu. Biz de babamızdan devraldık. Ben öğretmen olacaktım hayalim oydu ama bazen her istediğin olmuyor. 2013'te üniversiteye kayıt yaptırdım ama 3. sınıfta bırakmak durumunda kaldım. Şartlar öyle gelişti. Burada yeni evlenen arkadaşlarımız var eşlerini bırakıp gelmişler. Çünkü borçlarını bu sezonda ödemek istiyorlar bunun için mücadele ediyorlar. Burada üretime ekonomiye katkı sunuyoruz. Tuttuğumuz balıklar Türkiye'nin her tarafına gidiyor. Elimizden geldiğince vatandaşlarımıza ucuz balık yedirmeye çalışıyoruz."

Ordulu 25 yıllık balıkçı 50 yaşındaki Hüseyin Ergün ise teknedeki birçok kişinin hemşehrisi olduğunu ama burada bir aile gibi olduklarını ifade etti.

İşlerinin zorluğundan bahseden Ergün, şunları kaydetti:

"Hayat bizi bu koşullara zorluyor. Çok zor bir meslek bu. Uykusuzluk, soğuk hava... Evdeki tüm yaşantımızı burada yaşıyoruz. Banyo, mutfak, çamaşır hepsini burada hallediyoruz. Gittiğimiz bazı limanlarda büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bazı insanlar bizim balıkçıların dışarı çıkmasından rahatsız oluyorlar. Genellikle gece çalışıp gündüz uyuyoruz ama bazen gündüz uyuyamadığımız dönemlerde oluyor. Ağları onarıyoruz, tekneyi düzenliyoruz falan.. Özellikle kış mevsiminde çok soğuk oluyor. Çocuklarım İstanbul'da yaşıyor maaşımı alınca onlara gönderiyorum. Bu şekilde hayat devam ediyor. Mevsimlik işçi gibiyiz 7-8 ay buradayız sonra memlekete gidip işlerimizi yapıyoruz."

İki kardeşiyle birlikte çalışan teknenin "kocareisi" 28 yaşındaki Ufuk Çoşkun da 15 yıldır balıkçılık yaptığını ve tüm zorluğuna rağmen işini sevdiğini dile getirdi.

Geçen yıla göre bu yıl sezonun pek verimli geçmediğini belirten Çoşkun, "Her şeye rağmen Allah'a şükürler olsun. Ben daha önce uzun süre teknede başka yerlerde çalıştım ama 4 yıldır 'kocareislik' yapıyorum. Her mesleğin bir zorluğu var ama balıkçılığın ayrı bir zorluğu var. En zoru da gurbette aileden uzakta olmak. Özellikle rüzgarlı havalarda çok sıkıntı yaşıyoruz. Ama her şeye rağmen seviyoruz mesleği. Kazancımız da iyi çok şükür." ifadelerini kullandı.