HDP Eş Genel Başkanı Temelli İstanbul seçimi sonrası değerlendirmede bulundu. DW Türkçe'ye konuşan Temelli, Öcalan’ın mektubuyla ilgili “Abdullah Öcalan'ın mektubu üzerinden de bu senaryo güçlendirmeye çalışıldı. Ancak hem daha önceki mesajları ve mektubu bütünlüklü okuduğunuzda aslında iktidarın kurgulamaya çalıştığı siyasete karşı çıkan, toplumu demokratik siyasete davet eden ve demokratik çözüm konusunda inisiyatif almaya davet eden bir yerde duruyordu. Belli sözcükleri, kendi cümle bütünlüğünden koparıp ele aldığınızda farklı farklı yorumlamanız mümkün” ifadelerini kullandı.

İşte o röportajın ilgili bölümü:

DW Türkçe: Sezai Bey, uzun bir seçim süreci geride kaldı. Bu süreçte en akılda kalan noktalardan biri de, sizin 31 Mart öncesinde ve sonrasında sürekli 'HDP'nin iktidarın adayına oy vermeyeceği' sözlerinizi tekrarlamak zorunda kalmanız. HDP'nin aynı soruyu defalarca kez yanıtlamak zorunda kalmasının sebebi nedir?

Sezai Temelli: Evet, ilginç bir şey. Neden HDP'ye bu kadar suçlama, bu kadar saldırı var? HDP üzerinde neden bu denli spekülatif siyaset var? Türkiye siyaseti çok sıkışmış, çok kutuplaşmış bir siyaset. Hatta Türkiye siyasetinin bugün hem iktidar hem de muhalafette olan siyasi dinamikleri, siyaset üretemez hale geldiler. Kürt meselesini çözmeye dair çok cesaretli ve kararlı bir adım attık. Bu mevcut siyaseti ve onu koruma peşinde olan iktidarı fazlasıyla etkiledi. Bu yüzden bu sorular bir yanıt arama soruları değil, bu sorular bir itham sorusu. Bu sorular, HDP'yi suçlayan, HDP'yi yok sayan, siyasetini görünmez kılmaya çalışan sorular. Türkiye halklarının sorunlarına çare olmayan bir siyasetle karşı karşıyaydık. Bu, bizim açımızdan, Türkiye açısından kritik bir eşikti. 31 Mart ve 23 Haziran'da bu eşik geçildi.

"MEKTUBU SAĞLIKLI YORUMLAMAMIZIN SONUÇLARINI BİRLİKTE ALDIK"

DW Türkçe: Seçime birkaç gün kala Abdullah Öcalan'ın mektubu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ekranlarda değerlendirildi. Partinize yönelik operasyonlar, tutuklamalar ve sizlere yöneltilen "terör örgütü bağlantıları" üzerinden bu siyasi hamleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sezai Temelli: 31 Mart'a giden süreçte sürekli suçlandık. Terörist olduk, kovulduk, dinsiz olduk, akla hayale gelmeyecek her türlü hakaret, suçlama ve saldırıyla karşı karşıya kaldık. 23 Haziran'a giderken, Cumhur İttifakı bir taktik değişikliğine gitti. Kürtlere şirin gözükelim taktiğine geçtiler. Kürt kardeşlerim, Kürtler ciğer parem, Kürtçe bir iki kelime, Kürdistan sözcüğünün rahatça kullanımı ve buna yönelik hamleler geldi. Bunu yaparken de yine HDP'nin içinde sanki bir kırılma varmış, bir iktidar savaşı varmış gibi bir senaryo da devreye sokulmaya çalışıldı.

Abdullah Öcalan'ın mektubu üzerinden de bu senaryo güçlendirmeye çalışıldı. Ancak hem daha önceki mesajları ve mektubu bütünlüklü okuduğunuzda aslında iktidarın kurgulamaya çalıştığı siyasete karşı çıkan, toplumu demokratik siyasete davet eden ve demokratik çözüm konusunda inisiyatif almaya davet eden bir yerde duruyordu. Belli sözcükleri, kendi cümle bütünlüğünden koparıp ele aldığınızda farklı farklı yorumlamanız mümkün. Ancak biz Öcalan'ı 2013'ten beri çok iyi anlayıp, takip ediyoruz. Yine aynı şekilde yorumladık. Sağlıklı şekilde yorumladığımızın sonuçlarını da zaten hep birlikte yaşadık.

"MESAFE MESELESİ İKTİDARIN HDP'YE YÖNELİK BİR KARA PROPAGANDA MALZEMESİ"

DW Türkçe: HDP kitle partisi olmak istiyor. Terörle ve PKK ile arasına mesafe koyduğunu tekrarlıyor. Ancak Öcalan mesajları, partinizi bazı seçmenler nezdinde bağlantılı kılıyor. Bu ikilemi nasıl aşmayı planlıyorsunuz?

Sezai Temelli: Burada bir ikilem yok. Mesafe meselesi iktidarın HDP'ye yönelik bir kara propaganda malzemesi. Tıpkı 'Türkiye partisi misiniz, değil misiniz' sorusu gibi. Biz yanıtlarımızı çok net verdik. Biz Türkiye partisiyiz. Bizden hem niteliksel olarak hem de siyaset olarak daha Türkiye partisi olma özelliği gösteren başka bir parti yok. Türkiye'nin en temel meselesi herkesin üzerinde mutabık kaldığı, Kürt meselesidir. Kürt meselesi aşılmadan, demokrasi sorunu da aşılmıyor. Kürt meselesini aşabilmeniz için PKK ve Sayın Öcalan meselesini de doğru tanımlamanız lazımdır. Kürt meselesinin muhatabı Öcalan'dır. Dört yıl boyunca Öcalan mutlak tecrit altındaydı. Hiçbir mesajı topluma ulaşmıyordu. Dört yıl boyunca Türkiye'nin geldiği hale bakın. Dolayısıyla bu tezimiz, doğrudur. Kaldı ki, 2013-15 arasında bizzat devlet, AKP iktidarı bunu yapmıştır. Bu anlamıyla 2013- 2015'e baktığımızda, yeni söylemiş olduğumuz bir şey değil. Biz demokratik siyasetin içinde Türkiye'de siyaset yapan bir partiyiz. Mesafe, devletle PKK arasındaki bir mesafe. İster masa mesafesine indirirler, görüşme sürdürürler, isterlerse top mesafesine çıkarırlar, savaşırlar. Zaten savaş devam ediyor. Bakın, sürekli sınır ötesi harekat, sürekli hava bombardımanı. Demek ki bu mesafeyi tercih ediyorlar.

Kaynak: OdaTv