Günümüz dünyasının en büyük iletişim ağı internet, milyonlarca
kullanıcının gerekli olan bilgiye çabucak ulaşması ve sosyal
iletişim kurmasını sağlamasının yanı sıra, yarattığı
mağduriyetlerle hayatı olumsuz da etkileyebiliyor. Türkiye'de de
yaygınlaşan internet teknolojisinin, bilinçli olma düzeyleri henüz
gelişmeyen çocukların cinsel veya sosyal yönden istismar edilmesine
yol açtığı vakalar çoğalırken, bu mağduriyetlerin giderilmesi için
yargıya başvurmak dışında çok fazla seçenek olmadığı da
dikkatlerden kaçmıyor.
Siber mağduriyetlerin dikkati çekici artışı
Çocuklar başta olmak üzere siber mağduriyet yaşayan insanların, bu
durumu, gelecekteki hayatlarından veya tanınmaktan endişe ettikleri
için yargıya taşımadıkları bilinirken, aynı şekilde aileleri,
arkadaşları veya öğretmenleriyle paylaşmadıkları da gözleniyor.
Dünyada, internet kullanımıyla paralel bir şekilde artan siber
mağduriyetlerle ilgili, çoğu Amerika kökenli arama motorları veya
içerik sağlayıcı siteler, merkez ofislerinin bulunduğu ülkelerde
"rahatsızlık-içerik kaldırma" taleplerine daha çabuk yanıt
verirken, Türkiye'de bu durum çok ağır işliyor.
Türkiye'de yoğun mağduriyete rağmen giderilmesi noktasında herhangi
bir çalışma olmadığını ve insanların bu sorunu gözardı ettiklerini
fark eden avukatlar Kadir Kurtuluş ve Eda Salman Bayraktar, daha
önce ticari kuruluş veya özerk kurumlara yönelik, telif haklarının
sağlanması veya haksız olduğu düşünülen haber içeriklerinin
sitelerden kaldırılması amacıyla kurdukları "e-koruma" sitesini
geliştirme kararı aldı. Genç girişimciler, tüm mağdurların
taleplerini alabilmek için ücretsiz e-koruma sosyal sorumluluk
projesi başlattı.
"Çok ciddi problemler yaşayan insanları fark
ettik"
AA muhabirinin görüş aldığı "e-koruma.net" kurucusu Avukat Kadir
Kurtuluş, internette yaygınlaşan her türlü bilgi, belgenin
paylaşılabildiğini ve sosyal medyanın çok ciddi anlamda
ilerlediğini belirterek, "İnsanların haklarında çıkan çeşitli
haberlerden ya da fotoğraflarından rahatsız olduklarını gördük.
Bununla ilgili hukuk bürolarımıza da başvurular olmuştu. Daha sonra
e-koruma şirketini kurduk. Şirketi kurduktan sonra, online itibar
yönetimi gibi hizmetler verdik. Fakat çocukların, 'benim
rahatsızlık duyduğum bir fotoğrafım-videom var' diyerek başvuru
yaptıklarını gördük. Ve gerçekten de çok ciddi problemler yaşayan
insanları fark ettik." dedi.
Çoğu çocuk, bu kişilerin içerik kaldırma hizmetini alabilecek bir
durumları olmadığını ve ailelerine de söyleyemedikleri için
ailelerin de böyle bir hizmet için destek aramadığını aktaran
Kurtuluş, "Biz de yaklaşık 2 yıldır, 'çocuklar için e-koruma' diye
bir kampanya, sosyal sorumluluk projesi yapıyoruz. Bu proje
kapsamında çocuklardan veya ailelerinden gelen herhangi bir
içeriğin kaldırılması talebini aldığımız taktirde herhangi bir
ücret almadan bu içerikleri kaldırıyoruz." diye konuştu.
"Şu ana kadar yüzlerce yayının içeriğini
kaldırdık"
Proje süresince çok enteresan şeylerle karşılaştıklarını ve şu ana
kadar yüzlerce başvuru olduğunu kaydeden Kurtuluş, şöyle devam
etti:
"Yüzlerce yayının içeriğini sessiz sedasız kaldırmışızdır. Örnek
verecek olursam, 17 yaşlarında, cinsel ilişki sırasında videosu
çekilmiş bir kız çocuğumuzun görüntüleri, çeken kişi tarafından
uygunsuz sitelerde paylaşılmış. Çocuğun yapacağı herhangi bir şey
yok, çaresiz ve tehdit de ediliyor daha sonra. Kötü niyetli
insanlar, çocuklardan yararlanmak için 'elimizde videoların var,
ailene gidip şikayet edeceğim, ailenin sosyal medya hesapları da
bunlar' gibi tehditlerde bulunuyor. Tabii mağduriyet de uzadıkça
uzuyor, devam ediyor. Bir şantaj oluyor aslında cinsel istismara
devam etmek için. Zaten bu gibi cinsel istismar hadiselerinin
çoğunda da bu korkuyla veya bu tehditle insanlar bir şekilde bu
istismara devam ediyorlar. Daha doğrusu çocuklar da istismar
edilmeye devam ediyor. Bu kızımızın gelenekçi ailesinin bunu
görmesi; Türkiye'deki aile yapısında ne anlama geliyorsa, bu anlama
geliyor. Bir ikinci sayfa haberiyle karşımıza çıkabilecek bir şey.
Bizim buradaki tek düşüncemiz çocuklar. Herhangi bir şekilde bize
başvuru geldiği zaman biz bunları kaldırmak için elimizden gelen
her şeyi yapıyoruz. Eğer ki ilgililere ulaşabilirsek ki ulaşmamız
çok mümkün değil, onlara ihtarlarını yapıyoruz. Biz sadece sosyal
medya veya diğer sitelere kaldırma başvuruları yapıyoruz aslında.
İlgiliyi takip etmiyoruz. Çünkü böyle bir vazifemiz yok, ayrıca bir
kolluk kuvveti değiliz. Bir de ilgiliyi takip etmek için gerçekten
kişinin velilerinin ya da hukuki süreci takip etmekle yetkili olan
kişilerin bize bir yetki vermesi gerekir."
"Amacımız sesimizi çocuklara duyurmak"
Çocukların mağduriyetini gidermek amacıyla liseler ve ortaokullarda
çok sayıda öğretmenle görüşerek yaptıkları işi anlattıklarını dile
getiren Kurtuluş, "Bana hepsinin söylediği, 'bu çok önemli bir
konu, biz bunu çok yaşıyoruz, çok görüyoruz, çocuklar bir şekilde
bize açılamıyor' şeklindeydi. Kaldı ki zaten nasıl açılsın ailesine
çocuk, zaten korktuğu şey görüntüsünün bilinmesi. Kampanyamızı
paylaşanlar oldu, ciddi ses getirdi bu nedenlerle. Buradaki
amacımız sesimizi büyüklere değil, çocuklara duyurmaktır."
dedi.
Kampanya kapsamında sadece çocuklara değil ailelere de iş düştüğünü
ve ailelere yönelik bir danışma hattı kurduklarını vurgulayan
Kurtuluş, "Aileleri de bu konuda bilgilendirmek istiyoruz.
Çocuklarınızın içine kapanma veya stres gibi farklı davranışlarını
gözlemleyebilirsiniz. Çocuğa, internet, sosyal medya hesaplarını
kullanmayı yasaklama çözüm değil. Onun ne yaptığını gizli gizli
anlamak, bilmek, takip etmek önemli. Aksi halde yasak meyve daha
tatlı olur. Yani yasakla bu iş olmuyor, bu iş sadece takip etmekle
oluyor. Ve amaç burada çocukları koruyup mağduriyetlerini
engellemek. Biz de bu yüzden böyle bir kanal açtık ve 2 yıldır
yaptığımızı yapmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
"Okul çağındaki çocukların istismarı vahamet
boyutunda"
Konuyla ilgili okullarda bilgilendirici seminerler yapılması
gerektiğine inandıklarını ve çocukların eğitilmesinin etkili
olacağını bildiklerini de söyleyen Kurtuluş, "Önemli olan bize
ulaşmaları. Keşke başka kurumlar da böyle bir kampanya yapsa, daha
fazla kişi daha fazla mecraya ulaşsa. Çünkü bu böyle çok
önemsemediğimiz ama aslında ciddi anlamda fazlaca yaşanan bir sorun
günümüzde. Ortaya çıkabilen bir şey de değil." ifadesini
kullandı.
Avukat Kadir Kurtuluş, Türkiye'de çocuklarla ilgili istismarların
hep var olduğunu ancak teknolojik gelişmeyle bunun son yıllarda
daha çok yaşandığına dikkati çekerken, "Bu olayların vahametini
ciddi anlamda görmeye başladık sosyal medya sayesinde.
Paylaşıldıkça insanların da farkındalıkları arttı." dedi.
"İlk gün yüzden fazla mesaj geldi"
Başvurulardaki yoğunluğa da dikkati çeken Kurtuluş, siteyi kurup
duyurmamalarına rağmen çok ciddi bir taleple karşılaştıklarını,
sosyal sorumluluk projesine dönüştürdükleri ilk gün yüzden fazla
mesaj geldiğini, bu mesajlara göre farklı analizler
yapabildiklerini anlattı.
Önceliği çocuklara verdiklerini anlatan Kurtuluş, "Bir çocuk bir
çocuktur benim için. Ama büyük resmi çözmek için aileleri ve
öğretmenleri de bilinçlendirmemiz gerekiyor." diye konuştu.
"Hukukla mücadele etmek istemedikleri için suç içeriklerini
kaldırıyorlar"
Görüntü veya içerikleri nasıl kaldırdıklarına da değinen Kurtuluş,
şunları kaydetti:
"Bize herhangi bir link geldiği zaman zaman illegal bir içerikse
zaten bu sosyal medya mecralarının, bu tarz içeriklerin
kaldırılması için kendi ayrı ayrı politikaları var. Onlar da
istiyorlar böyle içeriklerin kaldırılmasını. Kesin değil ama
dünyanın en büyük sosyal medya kuruluşuyla e-koruma'nın bir iş
birliği olacak. Onların da zaten kendi topluluk kuralları var. Bu
topluluk kurallarına göre çocukların resmini, cinsel içerikli
görüntülerini yayımlayamazsınız. Ama sadece sosyal medyada olmuyor
bu. Porno siteye koyuyorlar mesela. Oralarda da sizin rızanız
dışında olan bir şeyse o mecralara da hukuken başvurabiliyor, sonuç
alabiliyoruz. Bir de sadece o mecrayı düşünmeyelim. O mecranın
verilerinin barındığı bir yerler var. Bunlara 'hosting' diyoruz.
Eğer o mecra bunu kaldırmıyorsa onların barındığı yere diyorsunuz
ki; 'bakın sizin barındırdığınız bir web sitesinden illegal bir
içerik paylaşılıyor, eğer bu içeriği kaldırmazsanız, sizi
barındırma hizmetlerinden men edecek hukuki aksiyonları alıyoruz'.
O içerik de kaldırılmak zorunda kalıyor yer sağlayıcı tarafından.
Yani yer sağlayıcı, arama motoru, sosyal medya bunların hepsinin
topluluk kuralları zaten e-koruma'nın yaptığı iş gereği, bizim çok
iyi bildiğimiz bir şey olduğu için, bunların hepsi kurallarına göre
hareket etmek zorunda.Her birine ayrı ayrı başvurularla bu
içerikleri yok ediyoruz. Çocuklar tek başlarına bunları mümkün
değil yapamaz.
Diyelim ki bir içeriği yer sağlayıcıdan kaldırdık, Youtube'dan
mesela. Ama ekran görüntüsü orada durmaya devam eder. Sizin onu
Google arama sonuçlarında da kaldırmanız gerekir. O içerik
sağlayıcı kişi bunu tekrar yayımlayabilir. Ama siz caydırıcılık
sağlayacak hukuk yolu mekanizmasıyla yola çıktığınız zaman verimli
oluyor ve bu riski görüyorlar. Hukukla uğraşmak istemiyor ve bunu
kaldırıyorlar. Suç çünkü. Burada şantaj var, özel hayatın gizliliği
var, yeri geldiği zaman tehdit, cinsel istismar var. Bunlar çok
ciddi suçlar, bunlarla tabii ki muhatap olmak
istemeyeceklerdir."
Ciddi bir ekiple çalıştıklarını ve istihdamın yetersiz olması
durumunda bu işe gönül verdikleri için yeni istihdam
yaratabileceklerini, insanları kurtarmanın manevi hazzını
tattıklarını ifade eden Kurtuluş, mağduriyetlerin sadece cinsel
içerik olarak düşünülmemesi gerektiği ve farklı mağduriyetlerle
ilgili birçok talep aldıklarını anlattı.
Bir çocuğun lise döneminde yazdığı eski bir tweet veya paylaştığı
bir fotoğraftan dolayı, üniversiteye başlayacağı için bugün
pişmanlık duyup kaldırılmasını talep ettiğini söyleyen Kurtuluş,
"Okula başlayacak ama arkasındaki o haberler onu takip ediyor. Ve
bu hayatını gerçekten olumsuz etkiliyor. Biz bu tarz hizmetler de
veriyoruz. Aynı şekilde habercilerin de haberlerinde küçük
çocukların fotoğraflarını paylaşmaması gerekir. Çocuğun veya
ailesinin rızası olmadan çocuk fotoğraflarının haberlerde
kullanıldığını görüyoruz. Bu bir yanlış. O çocuk büyüdüğü zaman o
haberle yaşamak istemeyebilir." dedi.
Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı'nda, "Gonzales kararı" diye bir
karar çıktığı ve bunun "unutulma hakkı" olduğunu anlatan Kurtuluş,
"Yani kişiler 'unutulma hakkı' kapsamında, haklarında çıkmış
haberleri kaldırabiliyorlar bir başvuruyla. Fakat Google bunu AB
ülkelerine uygularken Türkiye'ye uygulamıyor. Kaldı ki bizim
Yargıtay'ımızın bununla ilgili içtihatları da olmasına rağmen
uygulamıyor. Fakat bu bir özgürlüğün kısıtlanmasıdır. Adnan Oktar
soruşturması örneğinde yaşadığımız gibi. Pişman olan eski bir
üyesi, geçmişe ait videosu nedeniyle mağduriyet yaşıyor ve bunu
kaldıramıyor. Veya bir doktorla ilgili de zamanında yalan bir haber
yapılmış önemsiz bir sitede ve o kişi bunu kaldırmak istiyor. O
kadar farklı talepler geliyor ki. İnsanların ekran görüntüleri,
videoları alınıyor, bu videolarla insanlara şantajlar
yapılabiliyor." şeklinde konuştu.
"Google ve Youtube'nin Türkiye'de de 'unutulma hakkı'nı kabul
etmesi gerekir"
Kurtuluş, "Unutulma hakkı çok önemli bir şey. Bu mecraların
Türkiye'deki insanların da 'unutulma hakkı' kapsamında özellikle
başvurularını kabul etmesi gerekiyor." dedi.
AB Adalet Divanı'nın verdiği bir karar olduğu için Türkiye'de henüz
bununla ilgili bir içtihat bulunmadığını ve söz konusu şirketlerin
ülkede merkez bulundurma gayretine bile girmediklerini dile getiren
Kurtuluş, "Bu şirketlerle alakalı herhangi bir aksiyon almak
istediğiniz zaman yurt dışına tebligat yapmanız gerekiyor. Burada
bir arama motorunun (Google) bir şirketi var ama, o, 'bu bizim
pazarlama şirketimiz sadece' diyor. Ve sizin yurtdışına tebligat
yapmanız gerekiyor. Nerede insan hakları evrensel beyannamesi, hak
arama hürriyeti?" ifadesini kullandı.
"Ebeveynler bile çocuklarının fotoğraflarını
paylaşıyor"
Avukat Kurtuluş ile birlikte e-koruma'nın sosyal sorumluluk projesi
olmasına ön ayak olan avukat Eda Salman Bayraktar ise, internetin
dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hayatımıza çok fazla girdiğini ve
bugün herkesin sosyal medyayla iç içe yaşadığını belirterek,
"Telefonlar elimizde, aynı şekilde çocukların da elinde. Çok
değişik bir dönem yaşıyoruz. Özellikle çocuklar, 'Z kuşağı'
diyorlar, sosyalliklerini, eğlencelerini, oyunlarını internette
yaşıyorlar. Tabii bunlar ayrı ayrı tartışılması gereken konular.
Biz de taleplerin fazlalığı ve hassasiyetimiz nedeniyle böyle bir
sosyal sorumluluk projesi başlatmaya karar verdik. Ve çocukların
internet sebebiyle uğradıkları mağduriyetleri bir nebze olsun
gidermek istedik." dedi.
Çocukların interneti kullanması sırasında siber zorbalığın her
türünün yaşanabildiğini ve öncelikle ailelerin bilinçlenmesi
gerektiğini düşündüklerini aktaran Bayraktar, ebeveynlerin de
çocuklarının fotoğraflarını veya evlerinin konumlarını masumane bir
şekilde sosyal medyada paylaştıklarını, bu gibi paylaşımların
birçok mağduriyete sebep olabileceğini, belli bir yaşın altında
olan çocuklarını kontrol etmeleri gerektiğini ancak bunların da
yeterli olmadığını görüp çocuklara ulaşılmasının en doğru yöntem
olduğuna karar verdiklerini ifade etti.
Mağduriyet durumunda çocukların girdiği psikolojiyi fark
ettiklerini ve depresyona giren çocukların okul veya sosyal hayatta
da başarısız olmaya başladıklarını kaydeden Bayraktar, şöyle
konuştu:
"Çocukların bütün yaşantısı altüst oluyor, geleceği de bir şekilde
etkileniyor. Sadece müstehcenlik değil, zamanında doğru olduğuna
inandığı bir paylaşım da sonrasında ona doğru gelmeyebiliyor.
Çocukların o yaşlarda verdiği kararlarla yaptıkları paylaşımların
onların geleceğini etkilemesine izin vermek istemedik ve önce
çocuklara kendimizi duyuralım dedik. Bize istedikleri zaman
ulaşabiliyorlar. Aileler de bizden bunu talep edebiliyor. Sonuçta
aileleri bilinçlendirdiğimiz kadar çocukları da bilinçlendirmemiz
gerektiğini düşünerek önce kendimiz duyurduk. Tabii bu duyurmak,
'gelin içerikleri kaldıralım' demek değil. Önce önünü almak
gerekiyor bu tür şeylerin. Yani siber zorbalık veya istismarla
karşılaştığında çocuk ne yapacağını biliyor olmalı. Biz burada bu
tür içerikleri kaldırarak değil çocukları bilinçlendirmek için bir
çok seminerle, ilgili bakanlıklarla birlikte hareket edebileceğimiz
bir sürü etkinlik yapmanın da gereği olduğuna inanıyoruz."
"Haberlerde çocuk fotoğraflarının kullanılması da istismar
çeşidi"
Toplumsal hassasiyetin oluşmaya başlaması gerektiğini
düşündüklerini ve bu problemi çocuk fotoğrafı kullanmaktan
çekinmeyen medya kuruluşlarıyla da çok yaşadıklarını anlatan
Bayraktar, "Çocukların boşanma veya velayet davası gibi haberlerde
fotoğraflarının bile kullanılmasıyla yaşadıkları şey bizim
kanımızca bir istismar çeşididir. Dolayısıyla önce basın
mensuplarının bu hassasiyetinin oluşması gerekiyor. Çocuklar 18
yaşını geçtikten sonra, ailelerine karşı dava açar hale bile
geldiler. 'Benim resmimi neden kullandın?' diyor annesine ve dava
açıyor. Bunları duyduk, izledik basından. Bu tür davalar
yaşanacak." dedi.
Bayraktar, çocukların bu tür haberlerde en az değil sıfır yarayla
kurtulması gerektiğini önemine de dikkat çekti.