'Yoksulluk bir kanserojen etkendir' diyen uzmanlar, kansere yakalanan insanların büyük bir çoğunluğunun 'yoksul' olduklarına dikkat çekti. Kenan Özyılmaz, annesinin 2 yıl önce kanser nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyleyerek, 'Devlet hastanesinde yer olmadığı için annemi özel bir hastaneye sevk ettiler. Geceliği bin 500 TL idi. Hastaneye toplamda 55 bin TL ödedim. Param kalmadığı için annemi hastaneden almak zorunda kaldım' dedi.

Gecekonduda yaşayan kolon kanseri ve 2 çocuk annesi Dilek Koçak (38) ise kansere ilişkin 'Bu hastalık zenginlik hastalığı' diyor ve ekliyor: 'Ölürsem, kızım benim kaderimi yaşayacak.'

Kanserin bilinen risk faktörlerine bir yenisi daha eklendi. Son yıllarda kanser ile ilgili araştırmalar yapan uzmanlar, yoksulluğa dikkat çekti. Dünya Sağlık Örgütü'nün, kansere ilişkin yaptığı açıklamada, 2040 yılına kadar düşük ve orta gelirli ülkelerde kanser vakalarının yüzde 81 artacağı vurgulandı. Amerikalı onkolog ve tıp araştırmacısı Dr. Samunel A. Broder'ın kanser ile ilgili hazırladığı raporlarda, 'yoksulluk bir kanserojen etkendir' dediği görüldü.

İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İnsev) Kurucu Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, yoksulluğun kansere yakalanma riskini arttırdığını vurguladı. Kılıçaslan, 'Erken tanı konulabilmesi için tarama ve sağlık hizmetlerine erişme konusu, hastalıkların ileri evrede yakalanması ve etkili tedaviye tam ulaşamama gibi sorunlar yoksullukla kanser arasında bağlantı oluşturmaktadır. Taze sebze ve meyveye ulaşma imkanı olmayan bir yoksul ev düşünün burada da kanser riski artar. ABD'de de yapılan başka çalışmalarda da yoksullarda tanı konulduğunda kanserin daha ileri evre de olduğu ortaya çıktı' diye konuştu.

'BU HASTALIK ZENGİN HASTALIĞI'

İstanbul Sancaktepe'de gecekonduda yaşayan kolon kanseri ve 2 çocuk annesi Dilek Koçak (38), bir buçuk aydır kemoterapi tedavisi görmediğini ve kanserin böbreğine de sıçradığı için ameliyat olamadığını söyledi. Doğum yaptıktan sonra ağrıları gerekçesiyle gittiği hastanede kanser hastası olduğunu öğrenen Koçak, ''Ağrılarım nedeniyle sürekli hastaneye gidiyordum. Ancak nedenini bir türlü bulamadılar. Sonra öğrendim ki kanserim, 4. evredeymiş. Çok geç kalmışım. Makatta, akciğerde ve karaciğerde de tümör var. Şimdi de böbreğime sıçradı. Kanser olduğumu öğrendiğimde yıkıldım. Kızım Meryem, 2 yaşında. Oğlum Raif ise 8 yaşında.Evde bir tek eşim çalışıyor. O da asgari ücret alıyor. Bu eve 660 TL kira veriyoruz. Derin Yoksulluk Ağı'nın yardımları sayesinde hayatta kaldık. Erzak kolisi ve bebeğime bez ve süt aldılar. Bu hastalık zenginlik hastalığı. Çünkü her şeyi yemen ve içmen gerekiyor'' diye konuştu.

'BÜTÜN İLAÇLARIMI DEVLET KARŞILAMIYOR'

''16 yaşında evlendirildim'' diyen Koçak, şöyle devam etti: ''Ölürsem, kızım benim kaderimi yaşayacak. Benim gibi çok erken yaşta evlendirilecek. İlk evliliğimde çok şiddet gördüm. Kaderimi değiştirebilmek için çok uğraştım ama başaramadım. Kanserin böbreğime de yayıldığını öğrendikten sonra iki çocuğumu ağrılarıma rağmen denize götürdüm. Bir sonraki gün lunaparka götürdüm. Kızım beni hatırlamaz ama oğlumun beni unutmamasını istedim. Oğluma tablet alamadığımız için derslere giremedi. Bütün ilaçlarımı devlet karşılamıyor. Bazen ilaçları karşılamakta zorlanıyoruz. Sokakta gördüğüm kadınların saçlarına çok imreniyorum. O yüzden keşke 'peruğum olsa' diyorum. Genç kızlığımdan beri en büyük hayalim havuzlu bir evde yaşamaktı. Ben bu hayallerimin gerçekleştiğini göremeden öleceğim. Çocuklarımı su parkına, havuza ve hayvanat bahçesine götürmek istiyorum. Ancak maddi durumum nedeniyle bu isteğimi gerçekleştiremiyorum.''

'BİR İĞNE İÇİN 400 TL İSTEDİLER'

İstanbul Pendik'te yaşayan Şerif Özyılmaz (81), 2020 yılında ilik kanserine yakalandı halen tedavisi sürüyor. Şerif Özyılmaz'ın oğlu Kenan Özyılmaz, babasının kulaklarının yaşlılığa bağlı olarak duymadığını ve bu yüzden de yaşadıklarını babası yerine kendisi anlattı. Özyılmaz, annesi Güllü Özyılmaz'ın da 2 yıl önce mide kanseri nedeniyle yaşamını yitirdiğini dile getirerek ''Giresun'da yaşıyorduk annem hastalanınca onu ve babamı yanıma alarak İstanbul'a getirdim. Köyde hayvancılık yapıyordum. Annemin tedavisi için bütün hayvanlarımı sattım. İstanbul'da bir gecekondu kiraladık. Burada annemin aynı zamanda akciğer kanserine de yakalandığını öğrendim. Kredili ev almıştım. Borcumu ödeyemediğim için evimi de kaybettim. Asıl mesleğim kasaplıktı, ancak burada çöpten karton topladım, taş taşıdım, ne iş bulursam çalışıp anneme ve babama baktım. Onu kurtarmak için her yerden borç aldım. Devlet hastanesinde yer olmadığı için annemi özel bir hastaneye sevk ettiler. Geceliği bin 500 TL idi.Hastaneye toplamda 55 bin TL ödedim. Param kalmadığı için annemi hastaneden almak zorunda kaldım. Bir iğne için 400 TL istediler. Annemi hastaneden eve götüren ambulansa bile 200 TL ödedim. Annem 2 yıl önce yaşamını yitirdi. Ancak ben borçları ödemeye devam ediyorum. Hala Şeker Bayramında verilen erzak kolisi ile yaşamaya çalışıyorum.''

'BABAM İÇİN 'BALIK YESİN' DİYORLAR AMA BALIK ALMAYA GÜCÜM YETMİYOR'

'Annem öleli üç gün oldu, babamın kanser hastası olduğunu öğrendim'' diyen Özyılmaz sözlerine şöyle devam etti: ''Babama sürekli, 'alerjin var' diyorlardı. Ancak öğrendik ki ilik kanseriymiş. 5 bin TL'ye kan makinası aldım. Daha sonra da hava makinası aldım. Babamı hastanede yer yok diye eve yolladılar. Param da olmadığı için de özel hastaneye götüremedim. Babam devletten 780 TL yaşlılık maaşı alıyor. Bunun 700 TL'sini kiraya veriyoruz. Babam için 'balık yesin' diyorlar ama balık almaya gücüm yetmiyor. Kırmızı eti ise bayramdan bayrama görüyoruz''