Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi yarışında son haftalarda sürpriz bir atakla seçmen desteğini yüzde 20’ye çıkararak ılımlı sağın temsilcisi Cumhuriyetçiler'in adayı François Fillon’u geride bırakan aşırı solcu bağımsız aday Jean Luc Mélenchon dengeleri değiştirdi.

Fransa’da ilk turu 23 Nisan’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine günler kala, anketler dört adayın az farkla sıralandığını gösteriyor. BFMTV’nin 10 kamuoyu araştırma şirketinin 121 anketini esas alarak 13 Nisan itibariyle düzenlediği ortalama verilere göre, aşırı sağı temsil eden Ulusal Cephe’nin (FN/Front National) genel başkanı Marine Le Pen ile merkez sol ve sağı bir araya getiren eski ekonomi bakanı bağımsız aday Emmanuel Macron yüzde 22 oy oranlarıyla ilk iki sırayı paylaşıyor. Bu iki isim daha iki hafta öncesine kadar yüzde 25 dolayındaki oy oranlarıyla 7 Mayıs’taki ikinci tura kalacak banko adaylar olarak görülüyordu. Ama son haftalarda sürpriz bir atakla seçmen desteğini yüzde 20’ye çıkararak yüzde 19 desteğe sahip görünen ılımlı sağın temsilcisi Cumhuriyetçiler'in (LR/Les Républicains) adayı François Fillon’u geride bırakan aşırı solcu bağımsız aday Jean Luc Mélenchon bu denklemi bozmuş görünüyor.

ASİ FRANSA HAREKETİ

Mélenchon’un oylarındaki hızlı artış, aslında Sosyalist Parti’nin (PS) ön seçimden çıkan adayı Benoît Hamon’un aynı hızla oy kaybetmesinden kaynaklanıyor. Bilindiği gibi Hamon, PS’nin ideolojik olarak Mélenchon’a çok da uzak olmayan sol kanadını temsil ediyor. Bu nedenle Hamon PS adayı olmasının akabinde Mélenchon’a güçlerini kendi adaylığı altında birleştirme çağrısı yapmıştı. Ancak Mélenchon da PS’ninkinden çok daha kapsamlı bir politika değişikliği öngören kendi programını işaret ederek birleşmenin Asi Fransa hareketi bünyesinde olmasını önermişti. Sonuçta ‘solun solu’ Hamon-Mélenchon işbirliğiyle tavanda birleşememişti. Ne var ki PS’nin sağ kanadını oluşturan, aralarında sosyalist hükümetin Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian ve eski Başbakanı Manuel Valls gibi şahsiyetlerin de olduğu siyasetçilerin Emmanuel Macron’a destek açıklamaları, partinin resmi adayı Hamon’un ikinci tura kalma şansını ortadan kaldırdı. Bu gelişme aşırı solcu seçmenin Mélenchon etrafında birleşmesine yol açtı. Sonuç olarak yola yüzde 15’lik destekle çıkan Hamon’un oy oranı yüzde 10’un altına düşerken, Mélenchon’un yüzde 12’den 20’ye kadar fırlaması, tabandaki bu birleşmeyi son derece net bir şekilde ortaya koyuyor.

‘ORTAK GELECEK’ PROGRAMI

2008’deki Reims kongresine kadar Sosyalist Parti’nin (PS) sol kanadını temsil eden, daha sonra Sol Parti’yi (PG/Parti de Gauche) kuran Jean Luc Mélenchon bu seçimlere 10 Şubat 2016’da oluşturduğu Asi Fransa (FI/La France Insoumise) hareketi ve “Ortak Gelecek” (L’avenir en commun) adını verdiği oldukça iddialı bir programla katılıyor. Ortak Gelecek programının öncelikli 10 önleminden ilki, Fransa’yı V. Cumhuriyet’ten (1958) VI. Cumhuriyet’e taşıyacak olan yeni bir anayasa yapılması. Yarı-başkanlık sistemine dayalı bugünkü sistemi cumhurbaşkanının sahip olduğu “halk tarafından denetlenemeyen” yetkiler nedeniyle “başkanlık monarşisi” (monarchie présidentielle) olarak adlandıran program, yeni anayasa için bir kurucu meclis toplanmasını öneriyor.

DİĞER ÖNCELİKLİ HEDEFİ

Programın bir başka öncelikli hedefi ise Avrupa Birliği (AB) kurucu anlaşmalarının yeniden müzakere edilerek para politikası, ortak tarım politikası ve çevre politikasında değişiklik yapılmasının sağlanması. Fransa’da aylar süren sokak gösterilerine neden olan yeni iş yasasına (Loi Travail) yönelik protestoları yönetmiş olan Mélenchon, AB’nin yoksul kesimlere dayattığı kemer sıkma politikalarına da karşı çıkıyor. Bu doğrultuda öngördüğü politika değişikliklerini gerçekleştirmek amacıyla Mélenchon AB’yi kurucu anlaşmaların “demokratik olarak yeniden yapılması” (réfondation démocratique) olarak nitelendirilen yeni bir müzakere sürecine zorlayacak tek yanlı bazı önlemler tasarlıyor. Merkez Bankası’na el konulması, sermaye hareketlerinin kontrol altına alınması ve vergi cennetlerinin ortadan kaldırılması gibi önlemler programda öngörülen ‘A Planı’nın bir parçası. İşaret edilen önlemlerin anlaşmaların yeniden müzakere edilmesine yetmemesi halinde Birlik'ten anlaşmalı olarak çıkmak için halkoyuna gitmek de programda var. B Planı Fransa’nın Birlik üyeliği hakkında Birleşik Krallık’takine benzer bir referanduma gidilmesini öngörüyor. Dolayısıyla AB’nin de sonunu getirebilecek bir Frexit de gündeme geliyor. Mélenchon geçen Ağustos’ta Le Monde’a verdiği mülâkatta, “B planınız yoksa A planınız da işlemez” tespitini yapmıştı. Birleşik Krallık’ta yapılan referandumdan Brexit kararı çıktıktan sonra da “AB’yi ya değiştirir ya da terk edersiniz” demişti.

FREXİT TEHDİDİ

Görüldüğü gibi, Ortak Gelecek programı Fransa’nın AB üyeliğine yaklaşımı açısından son kertede FN Genel Başkanı Marine Le Pen’inkiyle örtüşüyor. Elysée sarayının yeni kiracısı olması halinde işe Schengen anlaşmasını askıya almakla başlayacak olan Bayan Le Pen’in programında da AB kurucu anlaşmalarının yeniden müzakeresi ve öngördüğü değişiklikler gerçekleşmezse Fransa’nın AB üyeliği hakkında referandum var. Oysa bu iki adayın destek aldığı seçmenlerin profilleri son derece farklı. FN seçmeni yabancı düşmanı (xénophobe) ve İslam karşıtı (Islamophobe) söylemlere duyarlıyken, solun solundaki kesim ayırımcılık ve ırkçılığın her türlüsüne karşı çıkıyor. Kabul etmek gerekir ki Fransa’nın AB üyeliği ve özellikle AB’nin geleceği açısından en kötü olasılık, 23 Nisan’da ilk iki sırayı Marine Le Pen ile Jean-Luc Mélenchon’un alması. Anketler bu olasılıkta Asi Fransa adayının 43’e karşı 57 oyla düelloyu kazanacağını tahmin ediyor. Ama sonuç nasıl olursa olsun Frexit’in gerçekleşme ihtimali artıyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Hollande geçen hafta Le Monde’a yaptığı açıklamada, ikinci turda gerçekleşebilecek bir Bayan Le Pen-Mélenchon düellosundan duyduğu kaygıyı dile getirdi. Hollande’ın “Bu kampanya kötü kokuyor” sözlerini başlığına taşıdığı konuyla ilgili haberinde gazete, Cumhurbaşkanı’nın bu senaryoyu bertaraf etmek için PS’nin resmi adayı Hamon’a değil, eski Ekonomi Bakanı Macron’a destek imasında bulunduğunu vurguluyor. Sosyalist seçmene yönelen “yararlı oy” (vote utile) kullanma iması aslında Macron ve Mélenchon’a yararken Benoît Hamon’un devre dışı kalmasına yol açıyor. (AKIN ÖZÇER-AA)

SEÇİMLERİN FAVORİ TERİMİ; DEGAJİMZ

Bu sözcük belki henüz Fransızca sözlüklerde bile yer almıyor ama onun 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin favori terimi olduğuna kuşku yok. Ünlü gazeteci Bernard Pivot’nun tanımından (sortir les sortants) hareketle Türkçeye “eskilerin defedilmesi” olarak çevirmek mümkün. Bu terimi siyaset jargonuna sokan ise Jean-Luc Mélenchon. Cumhuriyetçiler'in ön seçiminde önce eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, ardından eski Başbakan ve bakanlardan Alain Juppé’nin ve sosyalistlerin ön seçimine katılmayan Hollande’ın, katılan ama elenen Başbakan Manuel Valls’in saf dışı kalmasını “degajizmin zaferi” olarak değerlendirmişti. Asıl degajizm, bu sözcüğü kullanmak gerekiyorsa, bu seçimlerde birbirlerine alternatif olan iki büyük siyasi ailenin adaylarından birinin (Hamon) saf dışı kalması, diğerinin (Fillon) ise kare asın en zayıf kâğıdı olması. Penelopegate ile sarsılan ve adaylıkta ısrar ederek seçmenin bir bölümünü kaybeden François Fillon’un ikinci tura kalma şansı oldukça düşük görünüyor. Anketlere göre, ikinci tura kalırsa sadece Bayan Le Pen karşısında seçilme şansı var. Macron ve Mélenchon karşısında ise açık farkla kaybediyor. Bu tabloyu değiştirebilecek tek olasılık, seçime bir hafta kala birkaç aday arasında tereddüt eden seçmen. Odaxa’nın 15 Nisan’da yayımladığı ankete göre bu durumdakiler, seçmenlerin yüzde 32’si gibi yüksek bir oranı oluşturuyor. Bu bakımdan 23 Nisan’daki ilk turda, adayların sıralamadaki yerini bu seçmenlerin son kararı belirleyecek.