“Bu örgütün en önemli özelliği yurtiçinde meydana getirdikleri yapılanmayı, yurtdışına taşımış olmaları. 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’yi kötü göstermeyi amaçladılar. Zaman Gazetesi ilk çıktığında cemaatle irtibatlı değildi. Bir süre sonra gazetenin İstanbul’a taşınacağı söylendi. O zaman Gülen adı gündeme geldi. Ankara temsilcisi ve başyazarı olarak kaldım. Gazete daha çok cemaatle irtibatlı isimlerin yönetiminde devam etti. Ben 11 yıl cemaatle irtibatlı olan bir süreçteydim. Onlar dershaneler açan, hizmet sıfatıyla anılan bir gruptu. Ben ayrıldığımda çok fark edilecek bir durum yoktu. Ayrılmam çok barışçı olmadı.
YAKIN ZAMANA KADAR BÖYLE DEVAM ETTİ
90’lı yıllar yurtdışına açılma dönemiydi. Cumhurbaşkanı, başbakan
düzeyinde desteklendiler. Okul açmak için hazırlandıklarında
cumhurbaşkanı ellerine mektuplar vererek gönderiyorlardı. Çok yakın
zamanlara kadar böyle devam etti.
(Yazar ve yönetim kadrosuyla Gülen toplantı yapıyor muydu?) Zaman zaman oluyordu. Ama çok sık değil. İftarlar başlamıştı. Özellikle gazetecilerin gelmeleri isteniyordu. Bu amaçla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruldu. Hemen hemen herkes gidiyordu.
ABDULLAH GÜL İLE KONUŞTUM
18 Aralık akşamı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ikametgâhında
görüştüm. Bir gün önce meydana gelen savcılar ve polislerin yaptığı
şeylerle ilgili (17 Aralık operasyonu). Onun görüşlerini almak
istedim. Bu gerçekten cemaatle ilişkili bir olay mı? Devletin
savcıları ve polislerini kullanarak bu yapılabilir mi? Bunu direkt
sorayım dedim. Cumhurbaşkanı ‘İyi olur’ dedi.
DEVLETİN UÇAĞI TAHSİS EDİLEBİLİR
Kendisiyle bu konuyu konuşurken, o da merak ediyor. Ben de merak
içerisindeyim. Bunun yönetimi olarak ‘Böyle bir görüşme yapılabilir
mi’ sorusu ortaya atıldı. ‘Ben bunu yapabilirim, gidebilirim.
Başbakan’la da (Erdoğan) bunu görüşeyim’ dedim. Aradım, ertesi
sabah Kısıklı’daki konutunda randevu verdi. İstanbul’a döndüm,
08.00-08.30 gibi bir saatte konutuna gittim. Aynı istek ve arzunun
onda da olduğunu gördüm. ‘Bir gidin mutlaka konuşun... Hemen gidin’
dedi. ‘Devletin uçağı tahsis edilebilir’ diye konuşuldu. Ben öyle
bir şey arzu etmediğimi söyledim.