Müzemizin restorasyonunda ve hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum. İsmail Kahraman Bey'in Meclis Başkanı olduğu dönemde 3 yıl önce buraya gelerek teftiş etmiştim. Bazı eserleri incelemiştim. 3 yılda çok yol alındı, çok mesafe kat edildi. Müze binasının da içinde yer aldığı bu geniş alan, başlı başına bir sanat vahasıydı.

Geriye kalan ahır alanı restore edilerek sinemaya dönüştürülmüştür. Gönül isterdi ki tüm eserleri ile bu mirası yaşatabilseydik. Maalesef ülkemizde bir dönem ecdat mirasına çok hoyrat davranılmış, nice eserler yerle yeksan edilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığımız döneminde başlayan, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığımız görevinde bu konuda büyük çaba sarf ettik.

Beylerbeyi Sarayı takibimizle Meclis Başkanlığı tarafından restore edildi. Büyük bir vefasızlıkla harabeye dönen Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü'nü restore ederek ülkemizin sembollerinden biri haline dönüştürdük. Huber Köşkü ile tamamen yıkılmış olan Çengelköy'deki Vahdettin Köşkü'nü de yeniden ayağa kaldırdık. Her fırsatta altını çizerek belirttiğimiz hususa bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

"YENİ BİR DEVRİ BAŞLATIYORUZ"
Bu müzenin mimarisi ve içindeki eserlerle İstanbul'a ayrı bir değer kattığına inanıyorum. 3 yılda çok ciddi yol alındı. Dönem mimarisinin en nadide eserlerinden biri olan bu müzeyi ülkemize kazandırmaktan memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizde bir dönem ecdat mirasına çok hoyrat davranılmış, nice güzel eserler yerle yeksan edilmiştir. Dolmabahçe'deki harap haldeki binaları restore ederek önce Başbakanlık, şimdi de Cumhurbaşkanlığı için kullanıyoruz. Yıldız Sarayı Mabeyin Köşkü'nü restore ederek ülkemizin sembol eserlerinden biri haline getirdik. Tarabya'daki harap halde olan Huber Köşkü ile Vahdettin Köşkü'nü de yeniden ayağa kaldırdık. amacımız tüm bu mekanların sağlıklı ve hızlı şekilde restore edilmeleridir. Yeni yapılan binaların Osmanlı ve Selçuklu mimarisini yarınlara taşımak ve modern mimari yorumlarla inşasını temin etmektir. Ülkemize uzunca bir süredir hakim olan çirkin, ruhsuz, kimliksiz yapı inşası dönemini sona erdirerek, gelenekle geleceği harmanlayan yeni bir devri başlatmayı hedefliyoruz. Yatay mimariyi yaygınlaştırmak suretiyle Türkiye'nin çehresini orta ve uzun vadede tamamen değiştireceğimize inanıyoruz.

Artık pek çok şehrimizde sadece kamunun değil kişilerin ve özel sektörün de projelerini aynı anlayışla sürdürdüğünü görüyoruz. Her fırsatta altını çizerek tekrar ettiğimiz bir hususa yeniden dikkatinizi çekmek istiyorum. Yaşadığımız coğrafyada yaklaşık bin yıllık bir geçmişimiz var. Sahip olduğumuz bu büyük tarih ve medeniyet mirasına hakkıyla sahip çıkamadığımız acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Kültür, sanat gibi hususlar bir anda üretilemediği gibi bir anda da ortadan kaybolmuyor. Kültür ve sanat eserlerinin her biri diğerini de ayakta tutan unsurlar olduğu için gerileme başlayınca hiçbir alan bunun dışında kalamıyor. Son asırlarda arka arkaya maruz kaldığımız çöküntüler bizi beka mücadelesine öylesine yoğunlaştırdı ki diğerlerine yeteri kadar zaman ayıramadık. Kültür-sanatta da sadece kopya çeken durumunda kalarak özgürlüğümüzden uzaklaştık. Bilhassa tek parti döneminde tamamen baskıcı bir zihniyetin esiri olduk. Son yıllarda takdire şayan kültür sanat eserleri ortaya konmuştur. Mesele bunların sınırlı alanlarda kalmış olmasıdır.

Kendi edebiyatınızı, müziğinizi üretemezseniz küresel dalgaların içinde kaybolur gidersiniz. Aile ile temeli güçlendirilmemiş, eğitimle kalıcı hale getirilmemiş durumun götüreceği yer nobranlıktır.

.