Özışık, 'Erdoğan kimlerden bahsediyor?' başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Rüşvet, yolsuzluk ve ahlaksızlık batağına saplananlar bizimle yolunu ayırsın, yolunu şaşıranlar, dava anlayışından uzaklaşıp hainlere paçayı kaptıranlarla devam etmeyeceğiz" sözlerini hatırlatarak bu sözlerin muhatabı olan kişilerin durumu üzerine almadıklarını savundu.

İşte Süleyman Özışık'ın 'Erdoğan kimlerden bahsediyor' başlığıyla yayımlanan yazısı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize yük olanlar değil, yükümüzü omuzlayan adamlar lazım" diyor.

"Rüşvet, yolsuzluk ve ahlaksızlık batağına saplananlar bizimle yolunu ayırsın" diyor.

"Yolunu şaşıranlar, dava anlayışından uzaklaşıp hainlere paçayı kaptıranlarla devam etmeyeceğiz" diyor.

"Bize ne oluyor ki afra tafra yapıp koltuklardan güç alma gayretine giriyoruz" diyor.

Diyor da kime diyor?

Erdoğan'ın yönelttiği bu ağır sözlerin muhatabı olanlara bakıyorum, adamlar üstüne dahi alınmıyor yahu! Herkesten önce ayağa fırlayıp pişkince alkışlayanlar onlar oluyor.

Ama nasıl bir alkış anlatamam!

"Bravooo", "Helaaal" diye yardıra yardıra ilerlerken önünde sıralanan koltukların arasına düşenler bile var! On dakika sonra kürsüde konuşan Erdoğan ile kendisini aynı karenin içine yerleştirdiği o muhteşem selfisini sosyal medyada görüyorum.

Altına ise şu notu iliştiriyor: "Reis yine tarihi mesajlar veriyor. Tabi anlayana! Helal sana Reis, durmak yok, yola devam!"

Bazıları daha uyanık.

Bu sözleri es geçip, "Reis Almanya'ya bir kez daha ayar verdi" diye geçiştiriyor! Kendisine verilen ayardan bahsetmiyor bile...

Gördükçe, izledikçe, kafamı asfalta sürtesim geliyor yeminle...

Yazarlık hayatım boyunca Erdoğan adına "Racon" kesmedim. Ama Erdoğan'ın söylediği sözlerin altında yatan mesajın ne olduğunu da iyi bilirim.

Özetle:

"Ya kendiniz bırakın, ya da ben gerekeni yapacağım. Siz bırakırsanız, en azından saygınlığınızı korursunuz. Ben yaparsam, toplum içine çıkacak yüzünüz olmaz" diyor.

"Metal yorgunluk" derken, "Heavy Metalcileri" değil, değil, seni kastediyor. Anlaman için adını soyadını TC kimlik numaranı falan söylemesini mi bekliyorsun?

******

Erdoğan'ın isyanının sebebini hepimiz aslında çok iyi biliyoruz. AK Partililik kimliğini kaybetmiş, "halka hizmet, hakka hizmettir" anlayışından sapmış, kibir batağına saplanmış, tek davası rant ve rüşvet olan bedbahtların partide kalmasını istemiyor.

Halkın geniş bir kesimi, sırf Erdoğan'a olan sevgisinden ve inancından dolayı yaşanan bu kepazelikleri görmezden geldi.

Açıkça ve dürüstçe söylemek gerekirse...

Bu teşkilatçılık ve bu belediyecilik anlayışı ile, 2019 yılında yapılacak seçimlerde başarıya ulaşmanın imkanı yok!

Teşkilat ve belediyelerin tamamı berbat durumda demiyorum. Böyle bir hadsizlik ve vicdansızlık yapamam. Ülkesi, milleti ve davası için ölümüne mücadele eden teşkilatların sayısı hala çok, ama çok fazla...

Ancak berbat olan belediye ve teşkilatlar, sütün içine düşen birkaç damla katran görevi görüyor. Bu durum koca partinin ülke genelinde kötü anılmasına neden oluyor.

Konferanslar döneminde şahit olduğum birkaç sıkıntıdan bahsedersem, sanırım meramımı daha iyi anlatmış olacağım.

Balıkesir Gençlik Kolları Başkanı, geçmişte nikah şahitliğini yaptığım iyi bir delikanlıdır. Adı Cihan Atabey olan bu delikanlı nerede oturuyor biliyor musunuz?

Balıkesir'e 284 kilometre uzaklıktaki Denizli'de ikamet ediyor!

Koskoca Balıkesir'de başka genç kalmamış olmalı ki İl Başkanı Cihan Atabey'in Gençlik kolları Başkanı olmasına karar veriyor.

Sadece bu mu?

Aynı İl Başkanı, bundan aylar önce Kadın Kolları Başkanlığı'na bir kadın aday getiriyor.

Bir süre sonra bu kadının, sosyal medya hesaplarında Erdoğan'a yönelik ağır küfür ve hakaretler yazdığı, oğlunun ise Erdoğan'a kağıda kaleme gelmez küfürlerle saldırdığı ortaya çıkıyor.

Rezalet ortaya çıktıktan 4 saat sonra kadın görevinden alınıyor. Alınıyor ama onu göreve getirenler bu kepazeliğin üstünü örtüp, koltukta oturmaya devam ediyor.

Bir örnek de Şanlıurfa'dan...

Şanlıurfa İl Gençlik Kolları Başkanı Sedat Ertürk, kendisini Acemoğlu Sosyal Hizmetler Limited Şirketi'nin personeli olarak gösterip, Haliliye Belediyesi'nde taşeron işçi olarak işbaşı yapıyor.

İşbaşı dediğime bakmayın, o iş göstermelik!

Ve bizim taşeron işçi olan AK Parti İl Gençlik Kolları Başkanı'na belediyeden her ay 4 bin 443 TL maaş ödeniyor!

İl Gençlik kolları Başkan Yardımcısı Suat Baytak ise aynı belediyeden, 3 bin 555 lira maaş alıyor.

Haliliye İlçe Gençlik Kolları Başkanı ise Lider İnşaat personeliymiş gibi görünüp Haliliye Belediyesi'ne taşeron işçi olarak giriyor. Yani göstermelik işçi!Belediyeden aldığı maaş yukarıdaki rakamlarla aynı civarda...

Ancak arada bir fark var!

Bu arkadaşımız vakti zamanında sosyal medya üzerinden HDP'nin hendek siyasetini savunan biri...

"Çocuklar ölüyor, insanlar bölgede susuzluktan kırılıyor" diye algı operasyonları yürüten, "Gönlüm AK Parti ile HDP koalisyonundan yana" diyen, 7 Haziran'da AK Parti'nin çöküşünden çok, oylarını artıran HDP için sevindiğini söyleyen bir dava adamı kardeşimiz!

Hangisini sayayım...

Adana'da mal varlıklarına el konulan Fetö'cülerin 15 Temmuz darbesinden bir gün sonra İl Başkanlığı'nda baş köşede ağırlanmasını mı?

İstanbul'da Fetö ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle hapiste yatan bir iş adamıyla halen 3 şirket üzerinden ortaklığını yürüten Belediye Başkan Yardımcısı'nı mı?

Marina inşaatlarını hile hurda yoluyla kurdurduğu şirketlere yaptırıp, bu şirket üzerinden akrabalarına trilyonları aktaran belediye başkanlarını mı?

Bu dev komplekste bir anda trilyonluk dükkan sahibi olan belediye başkanının basın halkla ilişkiler müdiresini mi?

Bel altı hikayelerini yazmamaları için Sözcü gibi, Yurt Gazetesi gibi gazetelere trilyonlar aktaran belediye başkanlarını mı?

AVM'lerdeki dükkanlara oğlu, kızı, gelini gibi akrabaları üzerinden ortak olan belediye başkanlarını mı?

Yoksa Fetö'cü yerel gazeteleri 15 Temmuz darbe girişimi gününe kadar belediye bütçesinden topluca aldırıp Fetö'ye para aktarımını sürdüren belediyeleri mi?

Yazmakla bitmez!

Onları da önümüzdeki günlere bırakalım...

KİMDİR O RACON KESENLER?

14 yıllık AK Parti iktidarı döneminde Erdoğan'ı bir iki kez uzaktan görmüşlüğüm oldu. Erdoğan'ı görmek için özel bir mücadelem olmadı ama, karşılaşmamak için üstün bir gayretim oldu. Bunun nedenini daha önce sizlerle paylaşmıştım.

Hiç bir yazımda da "Erdoğan'a yakınım" falan demedim, kimseye ayar çekmeye çalışmadım.

Ve yazarlık hayatım boyunca, "Erdoğan konuşsun, ben de ona göre bir yazı döşenirim" diye beklemedim. Görüşlerimi daha çok Erdoğan'an önce okurlarla paylaşmayı tercih ettim.

Erdoğan, "Benim adıma racon kesenler" derken, hangi yazarlardan bahsetti bilmiyorum.

Cidden bilmiyorum ve merak da etmiyorum.