Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular: 'Allah (c.c.) nezdinde Arefe gününden daha faziletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde, Allahü Teala rahmeti ile dünya semasına tecellî eder, gökteki meleklere karşı, yer halkı ile iftihar edip şöyle buyurur: 'Kullarıma bakınız. Azabımı görmedikleri halde uzak yoldan terli ve toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette rahmetimi ümid ederek bana geldiler. Kullarımın cehennem azabından kurtulup bağışlanmaları en çok Arefe gününde olur.'

'Şeytan, Arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görülmemiştir. Bunun sebebi, Arefe gününde Allah'ın rahmetinin inmesinden ve Allah'ın günahları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muharebesi'nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrail aleyhisselam'ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.'

'Kim ki Arefe gününde Allah'tan, dünya ve ahirete ait bir ihtiyacını isterse, Hazret-i Allah onu verir.'

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Arefe günü akşamı ümmeti için dua ettiler. Allahü Teala, duasını kabul edip, 'Zulmederek başkasının hakkını alanlar hariç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlûmun hakkını zalimden alırım.' buyurdu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); 'Ya Rabbi! Dilersen mazlûma cennetini verir, zalimi de mağfiret edersin' diye iltica ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) duasını Müzdelife'de tekrar ettiler. Orada, 'İstediğin verildi' buyuruldu.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tebessüm buyurdular. Onun tebessüm ettiğini gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r. anhüma) sebebini sordular. Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem:

'Allah'ın düşmanı İblis, duamın kabul edildiğini ve ümmetimin mağfiret olunduğunu öğrenince gayet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce, tebessüm ettim.' buyurdular.