Ödüllü Türk sivil toplum kuruluşu İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfının (İZEV) "Sen ve Biz" sergisi Türkevi'nde açıldı.

New York'ta ilk kez açılan sergide, Leonardo da Vinci, Vermeer, Rembrandt gibi dünyaca ünlü ressamların tabloları, Down sendromlu gençlerin yüzleriyle yeniden yorumlandı.

"Biz de bir sanat eserinin ana ögesi olabiliriz!" mottolu 12 eserden oluşan sergide, "Mona Lisa", "İnci Küpeli Kız", "Meyve Sepeti Tutan Çocuk" gibi dünyaca ünlü başyapıtlar farkındalık versiyonuyla yer alıyor.

'SERGİNİN AMACI FARKINDALIK'

İZEV Genel Sekreteri Merve Kılıç, "Sergi, özel gereksinimli, Down sendromlu ve otizmli insanlar hakkında topluma farkındalık kazandırmayı hedefliyor." diye konuştu.

Sanat aracılığıyla farkındalık kazandırmak istediklerini belirten Kılıç, dünyaca ünlü tabloların yüzlerini özel gereksinimli gençlerin yüzleriyle değiştirdiklerini ve yeni ve farklı versiyonlar ortaya koyduklarını anlattı.

"Sanat ve Biz" sergisinin ilk kez New York'ta beğeniye sunulduğunu ifade eden Kılıç, "Bu sergiyi hazırlarken dünyaca ünlü tabloları kullandık ki dünyanın neresine gidersek gidelim aslında hiç konuşmadan sadece eserlerin varoluşuyla bile mesajımızı ulaştırırız diye düşündük." dedi.

Kılıç, ABD'den sonra Avrupa'da da Almanya, Hollanda, İspanya ve Avusturya gibi ülkelerde farklı sergiler düzenlemek istediklerini dile getirdi.

Özel gereksinimli gençlerin sergide aktif olarak çalıştığını anlatan Kılıç, "Burada gördüğünüz tabloların yüzlerinde modellik yaptılar, sergide küratör olarak, sergiyi tanıtan kişiler, vakfı tanıtan kişiler olarak aktif bir şekilde görev yapıyorlar. Bugün pandemi nedeniyle burada yoklar ama biz onları temsilen buradayız." diye konuştu.

Kılıç, şöyle devam etti:

"Bu sergi aslında Türkiye için çok önemli, sadece İZEV için değil. Çünkü sosyal farkındalık denildiği zaman, özel gereksinimli insanlar denildiği zaman aklımıza hep ajitasyon temalı, bağımsız hareket edemeyen, illaki desteğe ihtiyacı olan insanlar geliyor. Biz bu imajı Türkiye'den yıkmak istiyoruz, zihinlerdeki duvarı yıkmak istiyoruz. Bu, onların aslında bir sanat eserinin ana ögesi olabildiğini, estetik olabildiklerini anlattığımız bir iş, Türkiye'nin sosyal sorumluluk ve sivil toplum alanında da marka olabileceği bir iş. O yüzden burada sesimizi mümkün mertebe duyurmaya çalışacağız."

'EVET BİZ DE VARIZ, SANAT ESERİNİN MERKEZİNDE YER ALABİLİRİZ'

Serginin, Down sendromlu ve özel gereksinimli gençlerin hayatını da büyük ölçüde değiştirdiğine dikkati çeken Kılıç, "Onları sosyalleştiriyoruz. Bağımsız olarak hayata hazırlıyoruz, çok fazla kültür sanat etkinliği yapıyoruz. Önceleri daha çok izleyici, öğrenci konumundalardı. Bu projede profesyonel olarak görev aldılar ve dolayısıyla onlar 'Evet biz de varız, biz de bir sanat eserinin merkezinde yer alabiliriz, bir de profesyonel olarak küratörlük yapabiliriz' demeye başladılar." ifadelerini kullandı.

Kılıç, özellikle ailelerin çok motive olduğunu belirterek "Binlerce özel gereksinimli insanın ailesi 'Bizim çocuklarımız da doğru desteklerden faydalanırsa bir gün böyle projelerde yer alabilir, bağımsız hareket edebilir, meslek edinebilir, uzmanlaşabilir.' dediler." diye konuştu.

Kılıç, projenin örnek, model bir iş olduğunu söyledi.