Diyarbakır’da Mordem Sanat Merkezi’nde bir araya gelen sanatçılar, ilginç bir atölye çalışmasına imza attı. Doğum ve ölüm temalı çalışmada sanatçılar, önce arkadaşlarını toprağa gömerek ardından da kendilerini diri diri toprağa gömerek ne hissettiklerini ortaya çıkarmaya çalıştı. Baştan sona ilginç görüntülerin ortaya çıktığı çalışmada katılımcılar gözyaşlarına hakim olamadı.

“TOPRAĞIN ALTINDA OLMAK ÇOK FARKLI BİR DUYGU”

Önce arkadaşını toprağa gömen ardından da kendisi toprağa gömülen resim öğretmeni Leyla Keskin, Mordem Sanat Merkezi’ndeki atölye çalışmalarına katıldığını söyledi. Keskin, “Performans atölyesi, burada performans sergiliyoruz şu anda eğitim alıyoruz, farklı performans çalışmalarımız da olacak. Güzel bir çalışma eğleniyoruz, öğreniyoruz çok iyi. Toprağın altında olmak çok garip, çok farklı duygular içerisine giriyorsunuz. Arkadaşımı gömdüğüm zaman ne oldu bilemedim, ağlamaya başladım, şu anda da ağlamaklıyım. Farklı bir dünyada gibi hissediyorum kendimi” dedi.

“YAŞARKEN TOPRAĞIN AĞIRLIĞINI YA DA HAFİFLİĞİNİ HİSSETMEYE ÇALIŞTIK”

İstanbul ve Stockholm merkezli sanatçı, küratör ve tıp doktoru olan Derin Gençer, kendi bireysel çalışmalarında, insan, ruh, zihin ve bedeninin yaşamın, doğanın ve fiziksel, tarihsel, ruhsal arenası ile olan ilişkisini incelediklerini söyledi. Performatik bodies çalışmalarını İstanbul Performans Art olarak organize ettiklerini kaydeden Gençer, kendi sanatsal pratiklerinden yola çıkarak uyguladığı bir takım fiziksel egzersizleri içinde barındıran bir performans sanatı atölyesi olduğunu ifade etti.

Diyarbakır’da ilk kez bir etkinlik yaptıklarına değinen Gençer, “Bu nedenle heyecan verici olduğunu söylemem gerekiyor. Performans sanatında sanatçının barındığı yer bedenidir. Bedenin üstesinden gelememiş travmalar, şoklar, acılar, savaşlar söylenmemiş sözler, bedenin dikiş yeridir aslında. Bu atölyenin amacı bizim unuttuğumuz hayatın koşturması içinde ya da bize unutturulan bedenle ilgili tekrar hatırlamamız gereken bir takım öğeleri hatırlatmaya çalışmaktı. Toprak geldiğimiz, gittiğimiz, doğduğumuz, öldüğümüz, hem iyileştiren hem de kötü hissettiren, aslında birçok duygu karmaşasını içinde barındıran bir materyal bizim için. Burada her gün üzerine bastığımız, basıp geçtiğimiz ve neyin üzerine bastığımızı düşünmeden yolda devam ettiğimiz bu toprağın içinde olduğumuzda ne hissediyoruz ya da bunu oluştururken, çünkü katılımcılar ilk önce toprağa kazarak diğer bedeni yerleştirdiler bu egzersizin ayrı bir bütünü bir de onun içine yerleşenler var. Toprağın ağırlığını hissetmek, aslında çok meditatif bir öğe ancak ölüm anında gömme ve gömülmeyi gözlemliyoruz. Aslında yaşarken, nefes alırken o ağırlığı ya da hafifliği ne derece hissedeceğimizi araştırdığımız bir yer diyebilirim” dedi.