"Kapalıçarşı'nın yaşayan insan hazinesi" olarak ödüllendirilen 45 yıllık kuyum ustası Surmak Susmak, el işçiliğine dayalı tasarımlarıyla değerli taşlara yeniden hayat veriyor.

Kuyumculuk hayatına 1972'de Kapalıçarşı'daki bir atölyede çırak olarak başlayan 62 yaşındaki Susmak, tasarımlarını sanatla bağdaştırmış önemli ustalar arasında yer alıyor.

1980'de açtığı mağazasında mesleğini sürdüren, sayısız tasarıma imza atarak, birçok sanatçı yetiştiren Susmak, tasarımlarını, çocuklukta başladığı ve hayatını adadığı sanatını, ustalığını AA muhabirine anlattı.

Susmak, çocuk yaşta kuyumculukla tanıştığını, babasının meslek öğrenmesi için kendisini Kapalıçarşı'da Antranik Yeşilçimen'in yanına verdiğini söyledi.

Susmak, eskiden sanatçıların yerinin çok ufak dükkanlar olduğunu, burada güvenilir insanlarla çalışıldığını kaydetti.

On iki yaşında çırak verildiği Yeşilçimen'den kaynak yapmayı öğrendiğini anlatan Susmak, şöyle devam etti:

"Tavuk pazarı adı verilen Kapalıçarşı'nın yanında bir han vardı. O hanın en üst katı ustamın atölyesiydi. Makinenin kaynağını yapmak için ustam saatlerce uğraşırdı. Kaynak yapmayı ve birçok şeyi orada yapmayı öğrendikten sonra Kapalıçarşı'da Levan Gedik ustanın yanında çalışmaya başladım. O ustam da bana çok büyük imkanlar tanıdı. Bir insana verilen en büyük imkan güvenilirliktir. Bana çok güvendi. Yerine göre kasasının anahtarını teslim etti. Çok küçük bir dükkandı, dükkanın içine bile sığamazdık. Önemli olan dükkanın büyüklüğü değil insanların gönül bakışıdır. İnsana güveni çok daha iyi öğreniyorsunuz. Ustalarınız da ailenin bir ferdi gibi oluyor. Şimdiki sistem gibi kameralar atölyede yoktu. Müşteri emaneti olur, altın olur. Ustalarımın tembihi ise bana şu sözlerdi: 'Ayar bir insanın namusudur çocuklar. Ayarınız düşük çalışmayın, ayarınızın hakkını vereceksiniz.' O ayara herhangi bir şey gelmesin diye, biz de aynı gözle bakarak müşteri emanetlerine çok sahip çıkardık."

Sanatsal çalışmaların dengesini sağladığını ve kendisini dinlendirdiğini ifade eden Susmak, "Ustalık bir ürünü çok güzel yapmaktır. Fakat buna değer katmanız için tasarım kısmına da bakmanız lazım. O tasarım kısmı kendi lezzetinizdir. Kendi lezzetiniz, buna farklılık katmak, kendinizden bir şey katmaktır. Bir işçilik tarzı yaratmaktır. Herkes aynı yemeği yapar ve elden ele yemek lezzeti farklı olur. Sanat da böyle bir şey. Tasarım ürüne katıldığı zaman tadına doyum olmayan bir lezzet katar. Bu da kendi kişiliğinizle usta olabilirsiniz demektir. Ben bütün çalışanlara böyle örnek olmaya çalışmışımdır. 'Şunu veya bunu yapın' demem, onlar da benim yetiştiğim gibi takip ederler. Yetenekli olan daha çabuk mertebeye ulaşır." diye konuştu.

Resim ve minyatür heykelle de çok ilgilendiğini, müzelerde sergilenen ünlü koleksiyonları olduğunu dile getiren Susmak, kafasındakini belirli bir zaman diliminde yapmaya çalıştığını söyledi.

Tasarımında 3 neslin işçilik tarzı var

Susmak, kendini zaman konusunda zorlamadığını ifade ederek, "Şunu hemen yapayım' diye bir hırsım yok. Çoğunlukla içimden geleni yaptığım zaman huzurlu oluyorum. Ama bir müşterinin siparişi yetişecekse elimdeki işi bırakırım ve o işi yapmak için tabii ki çaba sarf ederim. Bir hobi kısmım var bir de parasal kaynaklı maddi olarak çalışma tasarımlarımız var." dedi.

Rezan Has Müzesi'nde "güvercin", "yaşam" ve "saltanat" isimli tasarımlarının sergilendiğini dile getiren Susmak, "Güvercin tasarımım yüzük şekline de dönüşüyor. Özgür uçan hayvan olan kuş hastasıyım. Bütün canlıları severim. Şahin veya başka kuş yapacaktım ama bunun üzerinde çalışma yaptım. 'Saltanat' isimli parçam yine Rezan Has Müzesi'nde sergilendi. Komple el işçiliği ile yaptım. Tasarımında 3 neslin işçilik tarzı var. Eski, Orta ve Yeni çağları simgeler. Yüzük, broş ve kolye olarak çalışılsın diye bu çalışmayı yaptım." ifadelerini kullandı.

Surmak Susmak, çok sayıda sanatkar genç yetiştirdiğini, oğlu ve kardeşinin de kuyum sanatçısı olarak yanında çalıştığını sözlerine ekledi.