Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, haftalık basın toplantısında konuştu. Sedat Peker'in iddialarını hatırlatarak iktidarı sert sözlerle eleştiren Davutoğlu "Ne istifa, ne itiraz, kukumav kuşu gibi olan biteni sessiz ve derinden izliyorlar. Eski Ticaret Bakanı, malı göz göre göre götürürken trene bakar gibi bakıyorlar. Siyasetçileri, bürokratları birbirlerini FETÖ'cülükle itham ederken film gibi izliyorlar" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sessizliğine dikkati çeken Davutoğlu "Devletin başı 25 gün susarsa, bunlar ne yapsın? Adam resmen mafyanın varlığını ve güçlü olduğunu ikrar ediyor, mafyanın hukuk düzeninden daha üstün olduğunu ilan ediyor, kendisinin de mafyayı durduracak yegane kişi olduğunu iddia ediyor ama Cumhurbaşkanı öylece susuyor ve izliyor" diye konuştu.

DAVUTOĞLU'NUN AÇIKLAMALARI ŞÖYLE:

"Sizler bir suç örgütü liderine cevap veremeyen bakanın, bizlere atmaya çalıştığı -ama bunu bile yüzüne gözüne bulaştırdığı- çamurlar sayesinde bize ne komplolar kurulduğunu, neden parti içi darbe yapıldığını daha derinlemesine kavramış oldunuz. Şer gördüğümüzden hayırlar çıktı. Kendilerini kurtarma, sözüm ona kariyer planları adına ülkeyi yakmaktan çekinmeyecek olduklarını ispat edenlerin tıynetleri bir kez daha orta yere serildi.

Sizler bizim hayatımızın hiçbir döneminde makam mevki derdinde olmadığımızı, bu ülkenin gidişatını, makus talihini değiştirmek için bir Temiz Siyaset Reformu yapmaya çalıştığımızı anladınız. Birileri bize "Bunları yaparsak ilçe başkanı bile bulamayız" derken, bizim doğrulardan şaşmamak adına, sizlerin ve evlatlarınızın temiz bir geleceğe kavuşmaları için çırpındığımızı anladınız.

"Bu kadar dürüst olursak ilçe başkanı bile bulamayız" şuursuzluğunda olanların hangi kadrolarla yola devam ettiklerini, ülkeyi de ne hallere soktuklarını bir kez daha tecrübe ettiniz. AK Parti'nin birikerek gelmiş tüm siyasi ahlak kodlarını tarumar ettiler. Tüm kazanımları yerle bir ettiler. Sosyolojisini propagandalarla yozlaştırmaya çalıştılar. 'Hedef Türkiye', 'Dış Operasyon' diye diye kendileri ülkenin gerçek beka sorunu haline geldiler.

Bazı dostlarımız sert eleştirdiğimizi söylüyor, ama şimdiye kadar haksız ve yanlış söylediğimizi kimse iddia edemedi. Biz siyaset dilinde nezaketi esas alırız ama kimse bizden hakikat konusunda çekingen ve mahcup bir dil beklemesin. Memleket yanarken, iktidardakiler nasıl olup da gözleri açık olan biteni seyredebiliyorlar? Nasıl olup da kulaklarının üzerine yatabiliyorlar? Nasıl olur da yastıkları diken kesilmeyip onları uyutabiliyor?

Ne istifa, ne itiraz, kukumav kuşu gibi olan biteni sessiz ve derinden izliyorlar. Eski Ticaret Bakanı, malı göz göre göre götürürken trene bakar gibi bakıyorlar. Siyasetçileri, bürokratları birbirlerini FETÖ'cülükle itham ederken film gibi izliyorlar.

Hiçbir resmi görevi olmayan adam da "Ben çökmesem mafya çökecekti" derken üç maymunu oynuyorlar. Devletin başı 25 gün susarsa, bunlar ne yapsın? Adam resmen mafyanın varlığını ve güçlü olduğunu ikrar ediyor, mafyanın hukuk düzeninden daha üstün olduğunu ilan ediyor, kendisinin de mafyayı durduracak yegane kişi olduğunu iddia ediyor ama Cumhurbaşkanı öylece susuyor ve izliyor. Düne kadar sırtını sıvazladıkları suç örgütü lideri konuşmasa, oğluyla birlikte Marina yönetmeye, mafyacılık oynamaya devam edecek.

Onlar gündem değiştirmek için petrol, doğalgaz müjdeleri vermeye, "İnadına Kanal İstanbul' demeye devam etsin; bizler Temiz Siyaset adına sorularımızı sormayı sürdüreceğiz! Milletimiz adına soracağız. Yarın ikinci bir Reza Zerrab olayı yaşanmasın, Narko Devlet suçlamasına maruz kalmasın diye soracağız. Narko-devlet nedir bilir misiniz? Bu tabir uyuşturucu sektörünü sistemin ana unsuru haline getirmiş olan Latin Amerika'daki otoriter rejimler için kullanılır.

Çanakkale'den Sarıkamış'a, Yemen'den 15 Temmuz'a tertemiz şehit kanları üzerinde kurulan ve yaşayan bu aziz ülkenin böyle hakaret ifade edilen bir tabirle anılması karşısında susacak mıyız? 4, 5 ton kokain transferi iddiası karşısında ileri sürülen argümanlar şüpheleri artıran trajikomik bir niteliğe dönüşmüştür. Reşid bir işadamı ve milletvekili yerine babalarının konuştuğu bir tablo ikna edici olabilir mi? İddialar vahimdir ve doğrudan birinci derece muhataplar cevap vermek zorundadır. Bu sorular konjonktürel olarak geçiştirilecek sorular değildir.

Derin devlet dili ile unutturulmaya çalışılan bu iddialara karşı biz derin millet vicdanı adına sormaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanı'na "Neden bu pisliği tozlu raflara kaldırmaya çalışıyorsun?" diyeceğiz. Bize, seleflerine, devlet ricaline iftiralar atan İçişleri Bakanına soracağız: "Madem ki suç örgütü lideriydi, neden şehir şehir gezdirip ittifak tabanına rol model misyonu biçtiniz?" diyeceğiz. "Topluma korku salma" ihtiyacını niçin hissettiniz, bundan çıkarınız neydi? diye soracağız. Neden "Ben koruma vermedim" diye yalan söyleme ihtiyacı duydunuz diye de ekleyeceğiz.

İşte şimdi anladınız mı bizlerin neden Siyasi Ahlak, Şeffaflık ve Siyasetin Finansmanı Yasası çıkartmaya çalıştığımızı değerli kardeşlerim? Sadece finansmanla kalsa iyi, siyasetin, pis işlerini gördürmek için mafyayı suça teşvik etmesine şahitlik ediyoruz. Siyaset kendi kesip biçtiği hukuka bile güvenmediği için, Mafyatik güçlerden destek talep ediyor. O mafya gücü bile bunların ihtiraslarından, rant kavgalarından, kurdukları kurtluk düzeninden illallah etmiş.

Hadi bir takım iddialarla ilgili Cumhuriyet başsavcılarından başkası harekete geçemez; peki Sezgin Baran Korkmaz hadisesinde, seçilmiş-atanmış devlet görevlileri ve yargıya dönük ciddi iddialara yönelik Adalet Bakanlığı ve HSK'nın harekete geçmesi gerekmez mi?

Bir bakan, yurt dışına bir suçluyu kaçırma teşebbüsüyle itham edilirken tek kelime açıklama yapmaması ne anlama gelmektedir? "Temmuzda ekonomi şahlanacak, Almanya bizi kıskanacak" diye martaval okumak yerine, bu iddialarla ilgili açıklama yapmalı değil midir?"