Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;

Batı'nın geçmişi en ağır insan hakları ihlalleri ile doludur. Terörle mücadelemizi insanları hakları diye eleştirenlerin geçmişi soykırımla dolu. Halbuki bizim böyle bir ayıbımız yok. Ülkemizin insan hakları başlığı altında eleştirenlerin tarihinde her türlü leke mevcuttur.

Soru-Cevap

Cumhurbaşkanı olmak isteyen gençlere öneriniz nedir?

Hak, hukuk, adalet... Bu 3 kavram bizim olmazsa olmazımızdır.

Dünya tarihinde beğendiğiniz liderler kim?

Çok zor bir soru sordun. Bunların altından kalkmak kolay değil. Herşeyden önce bizim için önder rehber diye baktığımızda geçmişten bugüne tek önderimiz tek liderimiz sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'dir. Çağımıza yaklaştığımızda Osmanlı'da Selçuklu da ayrı liderlerimiz var. Tabi Cumhuriyet dönemine geliyoruz Gazimiz var.

Şu andaki liderlere bakıyorum oturuyoruz konuşuyoruz biraz dara zora giriyoruz. Bölgesel olarak öyle liderler var ki gizli ajandası yok. Öyle liderler de var ki gizli ajandaları var. Körfez'de mesela Şeyh Tamim'i beğenirim. Nerde fakir guraba varsa onların yanındadır. Avrupa'da lider krizi var, lider boşluğu var. Fakat Başbakanlığımın ilk döneminde Almanya'nın Şansölyesi Schröder'dir.

Bu dönemlere baktığınızda işbirliği yapma gücüne baktığımızda İtalya'da Berlusconi ile attığımız adım. Afrika'da yine işbirliği olduğumuz veya olabileceğiz liderler aslında var. Afrika bunun farkında değil. Son dönemde de seversiniz sevmezsiniz sayın Trump bu konuda önemli bir isim. Gizli bir ajandası yok. Saklısı gizlisi yok.

Bir diğer isim Putin'dir. O da bu noktada aynı şekilde ikili görüşmelerimizde gizli ajandamız yok. Çok açık ve net oyunlarımızı oynuyoruz, adımlarımızı atıyoruz.

Liderlerle karşı karşıya geldiğinizde bu konuları Aylan bebeği mesela hatırlatıyor musunuz?

Herhangi bir olanı hatırlatmamak gizli tutmak dürüst bir siyasetçiye yakışmaz. Örneğin NATO Zirvesi'nde ikili görüşmelerimde olsun Genel Kurul da olsun bütün görüşmlerimizi A'dan Z2ye hepsini dile getirmek suretiyle anlattık. Bu dörtlü zirvede de çok açık, net ne söylediysem her zaman bunu orada da gündeme getirdim. Zaten İngiltere Başbakanı bu noktada çok açık samimi bir insan. Biraz Türklük var ya... Çankırı'dan giden bir insan. Ertesi gün de zirvede Genel Kurul'da da görüşlerimizi açıkça paylaştık.

Karşımızda birileri bütünleşmiş... Yunanistan, Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs. Biz ise Libya ile beraber olduk. Aslında Kaddafi döneminde başlayan bir süreçti bu. Yaptığımız her şeyi hukuk çerçevesinde yapıyoruz.

Libya'ya asker göndermek bir seçenek olur mu?

Rusya'dan Wagner denilen bir güvenlik şirketi söz konusu. Bu şirket oraya güvenlikçilerini göndermiş vaziyette. Libya bize böyle bir talepte bulunursa hele hele askeri güvenlik anlaşmasını yaptıktan sonra biz de oraya askeri elemanlarımızı gönderebiliriz. Yeteri derecede neyse gönderebiliriz.

1963'ten bu yana süreç çok açık net ortada. Bütün bunlara rağmen AB bize hiçbir zaman samimi yaklaşmamıştır. Barış Pınarı Harekatı'nda sürekli AB üyesi ülkelerne yazık ki bizi telefonla arayıp "Sizin Suriye'de ne işiniz var?" İngiltere'de de aynı şeyi söylediler. Ben de kendilerine "Sizin orada ne işiniz var?" dedim "Bizim orada 911 km sınırımız var. Devamlı taciz ediliyoruz. Saldırılar oluyor, şehitlerimiz var." "Peki ne zaman çıkacaksınız?" "Siz ne zaman çıkarsanız ve biz bu teröristleri ne zaman temizlersek oradan çıkarız. Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Bize mevcut topraklarımız yeter."

(Türkiye- AB ilişkileri)

Benim bu ifadelerimden çok rahatsız oluyor. Diyorlar ki "Sizin nüfusunuz çok fazla. Aslında gerçek bu değil. Biz Müslümanız. Yahu gerçeği söylesenize... Söylemiyorlar. Açık net hesap bu. Bunu yüzümüze söyleyemiyorlar. Kendi aralarında toplandıklarında bunları konuşuyorlar. Biz çekilelim diyorsanız biz sabrediyoruz. Siz göndereceksiniz.

18 sene önce AB'ye muhtaç bir ülke vardı. Biz kendi hesabımızı görüyoruz, kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Alt yapısıyla üst yapısıyla değişen bir Türkiye var. Berlin Havalimanı'nı 17 yıldır Almanya yapamıyor. Ama biz İstanbul Havalimanı'nı 7 senede bitirdik. Bu Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteriyor. Biz güçleneceğiz, gdaha çok güçlendikçe önümüzde kimse duramayacak.

(Türkiye'nin Nobel Ödül Töreni'ne katılmama kararı)

Aslında bu çok önemli bir sınavdı. Bu Nobel kendini tüketmiştir ve bitirmiştir. Tamamen siyasi tamamen ideolojik bir konumdadır. Benim için Nobel'in hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Sözümüzün geçebileceği bütün ülkelere de haberdar ettik. Böyle bir katili ödüllendirmek aslında zulm ile ortak hareket etmektir. Biz bu tür şeyi kabul etmemiz zaten mümkün değil.

Bu akşam önemli bir toplantım var. O toplantıda özellkle bu konuya değineceğim. Bundan önceki ödüllerde de bunlara dikkat etmişlerdir. Mesela Türkiye'de teröriste ödül vermişlerdir.

Aziz Sancar hocamıza vermiş oldukları ödül de tartışılacak hiçbir şey yok eyvallah biz de alkışlarız. Ama kalkıp da böyle teröristleri siz Nobel'e layık görürseniz bizim de bunu tanımamız mümkün değildir.

"Size Nobel ödülü verilirse alır mıydınız?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Almam" dedi. Erdoğan açıklamasında, "Bu Nobel öyle bir şey ki bir ülkede bir başkan cumhurbaşkanı seçiliyor hemen ödül veriliyor. Dur bakalım bir daha hiçbir şey yok ortada" dedi.

(Suriyeli göçmenlerin durumu)

Biz bombalardan kaçanları Suriye'ye göndermedik.. Öyle bir niyetimiz de yok. Şu an itibarıyla topraklarına geri dönmek isteyenler gönüllülük esasına göre dönüş yapacaklardır. Şu anda Cerablus'a 360 bin Suriyeli gönüllü olarak dönüş yaptı.