'Cübbeli Ahmet' lakabını veren o meşhur çocukluk fotoğrafını da paylaşan Ünlü, şunları söyledi:

Çocukluktan içinizde bir ukde kaldı mı?

- Kalmadı bir şey. Yaşlandıkça oyun, oyuncak işlerinin boş olduğunu anladık. Ukde kaldıysa da tam tersine 'Keşke o kadar da oynamasaydık' diyorum. Birkaç oyun yaptık, onları da ilme verseydim diyorum. Yaşlandıkça ukdeler onlar, düğümler onlar.

Geniş bir aile misiniz?

- Üç kardeşiz, iki kız kardeşim var. İlk çocuk benim. Aile ilişkilerimiz iyi. Düzenli görüşürüz. Dört kızım, dört oğlum var. Torunlarım da var. Babam hastaydı ama iyileşiyor yavaş yavaş. Babam 1950'lerde Fatih Çarşamba'ya gelmiş yerleşmiş. Serüvenimiz öyle başlıyor.

BEN BASKICI DEĞİLİM

Çocuklarınızın, neslinizin sizden farklı, mesela seküler olabileceğine dair endişeniz var mı?

- Endişem var tabii. Bütün dualarımız onun için. Salih olsunlar, ehlisünnet ve takva sahibi olsunlar diye. Ama zorlayıcı bir unsurum yoktur. Baskıcı değilim.

Sizinki gibi bir çocuklukları oldu mu? 'İlim-irfan meclislerine' düşkünler mi?

- Yok, bir oğlum, bir kızım bizim tahsilden geçti. Oğlum çocukluktan özendi, çok başarılı olamasa da.

Bütün kitaplarınızı okumuşlar mıdır?

- Hayır, okumamışlardır. Hoca vasıflı kişiler için 'En uzakları, en yakınlarıdır' diye bir hadis var, önümüzde duruyor.

Mum dibine ışık vermez mi yani?

- Ondan ziyade, başkalarına heves ederler. Doğal olarak 'Bu benim babam' diye gördüğü için, çocuklardan o beklenmez. Beni takdir ederler belki, arkamdan methederler.

ONLARA VAKİT AYIRAMADIM'

Arzu ettiğiniz gibi yetiştiremediniz mi?

- Yetiştiremedim. İki tane hariç. Hatta bir tanesi hariç.

Hangisi o?

- 8 çocuğumdan bir kızım, o bir tek medreseyi bitirdi, icazet aldı. Şimdi talebe okutmak üzerine hevesli bir o var. Bir kızım kaldı, diğer üçü evli. Oğullarımdan ikisi evlenmedi daha. Oğullarda sorunlarımız var, genel manada (gülüyor). İstediğimiz gibi yetiştiremediğimiz gibi kendilerine dünyevi bir düzen de kuramadılar. Oğullarımda o randımanı alamadım. Dünya işinde başarılı olsalardı o da beni çok mutlu ederdi.

Neden peki?

- Biraz hayatım zor geçti. Çocuklar gözlerini açtılar, ben hapisteyim. 28 Şubat'ta hapisteydim. Üç kere hapse girdim, çıktım. Çocuklarıma vakit ayıramadım. Her gün iki-üç yerde sohbete gidiyordum. Hatta şehirlerarası gidiyordum. Eve geliyorsun çocuk uyumuş, seni mi bekleyecek. Çocuklarla irtibatım olamadı.

Damatlar nasıl?

- Memnunum onlardan da. Hepsi namazında niyazında. Ama sadece bir tanesi ilim ile meşgul. Medreselerde okuyor, okutuyor. Büyük damadım ticaretle meşgul.

'ŞÖHRET YORDU'

Şöhretli olmak hoşunuza gidiyor mu?

- Artık hoşuma gitmemeye başladı. Hoşuma giden yönü şu; gençler duyunca, yeni insanlar duyunca sohbetlere heves ediyorlar. Bir tek o. Televizyonlara çıktıktan sonra her kesimin ilgisini çektik. Özellikle bize muhalif görünenlere çıkınca.

Şöhretinizin rahatsız eden yönü ne?

- Özel bir hayatımız kalmadı. Bir yere, bir yemeğe gidiyoruz, insanlar ilgi gösteriyor, fotoğraf çekilmek istiyor. Ben kırıcı biri değilim, çocuklar da değil. Ama özel hayat kalmıyor yani. Kibirli derler, sert adam derler diye itiraz da etmiyoruz.

Viral videolarınız var, takip ediyor musunuz?

- Ben hepsini takip edemiyorum. Ama çoğundan haberdar olurum. Eşim Haber verir, kızlarım haber verir. Yanımdaki arkadaşlarım haber eder. Sosyal medyada yazılanlardan çok elzem olanlara cevap yazarız. Şahsıma yönelik olanlara değil, dini olanlara.

Bu videolara gençlerin ilgisi nasıl?

- Gençler ilgi gösteriyor, memnunum tabii. Benden çok daha bilgili hocalar yetişti. Ama gençlerin nabzına uyan üslupları, yaklaşımları yok. Burada sorun var.

Sohbetlerinizde çokça mizah var, özel hayatınızda da öyle misiniz?

- Öyleyim canım tabii. Kürsü en ciddi olduğum yer. Dersler yaparız üç saat, beş saat. O arada şaka şamata var yani. Öyle donuk donuk sevmem ben. Ondan başka en ciddi işin içinde de gülebilirim, güldürebilirim. En ciddi durumlarda bile panik yapmam.

'İNZİVA İSTİYORUM'

'İnzivaya çekileyim, her şeyden elimi eteğimi çekeyim' dediğiniz oluyor mu?

- Diyorum tabii. Ben esasen inzivayı, uzleti severim. Dedem de öyleydi. Asıl genetiğim odur. Ondan dolayı huzursuzum. İnsanlar beni tartışmayı çok seven, ona çatan buna cevap veren biri sanıyor. Ben artık bana toslayanlara cevap vermek zorunda kalıyorum. Onun da çoğunu es geçiyorum. Dini bir konuysa millet ona kanmasın, itikadı bozulmasın diye yazmak zorunda kalıyorum.

Çekilmenizi engelleyen ne?

- Olayların ortasındayım yani. Anlatmak istediğim o. Ortamda bir şey çıkıyor, bir cevap verilecek. Başkası cevap verse haber değeri olmuyor.

30-40 CÜBBEM VARDIR

Kaç cübbeniz var?

- Cübbeler geliyor, gidiyor. Arkadaşlar hediye ediyor, ben de onları hediye ediyorum. Bir sirkülasyon. 30-40 tane vardır. Yapmayın diyorum ama yapıyorlar. Kalıbımı çıkarmışlar, gönderiyorlar. Bir de her sohbette aynı cübbeyi görünce 'Hep aynı sohbet, ben bunu dinlemiştim' diyor. Biz de bu sefer dedik ki her sohbette cübbeyi, sarığı değiştiriyorum. O yüzden cübbe işi çok yani.

12 YAŞINDAN BERİ...

Ahmet Mahmut Ünlü, 7 yaşında kendi deyimiyle 'medrese' eğitimine, 12 yaşında da vaazlara başladı. Çocuk yaşta giydiği cübbeyi hiç çıkarmadı. Hatta onu diğerlerinden ayırmak için 'Cübbeli Ahmet' diyorlardı. Yıllar içinde lakabı 'Cübbeli Ahmet' olarak kaldı.

Hürriyet