Hayvan varlığı bakımından Türkiye'nin önemli kentleri arasında yer alan Ağrı, zengin bitki örtüsü ve akarsu kaynaklarına sahip yaylalarıyla her yıl çok sayıda göçeri ağırlıyor.

Bu yıl Ramazan Bayramı sonrası yaylaya gelmek için hazırlık yapan göçerler, binlerce kuzu ve koyunu çobanları aracılığıyla bölgeye göndermeye başladı.

Mayıstan başlayıp yılın yarısını sosyal hayat ve teknolojiden uzak yaylada doğayla iç içe geçiren göçerler, çobanların desteğiyle iyi beslenen hayvanlarından verim elde ediyor.

Soğuk gecelerde de hayvanların her türlü bakımını yapan çobanlar, haziran ve temmuzun kavurucu sıcağında ise koyunları kırkıyor.

Aylarca ailelerinden uzak kalan çobanlar, 6 ay güttükleri koyun ve kuzuları sonbaharda kamyonlarla, bazıları da yaya olarak günlerce süren yolculuğun ardından tekrar yayladan indiriyor.

Kendilerine emanet edilen hayvanları sezon sonu sağ salim sahiplerine teslim eden çobanlar, kazandıkları parayla da kışın ailelerinin geçimini sağlıyor.

"Çobanlığı ne zorluklarla yaptığımızı kimse bilemez"

Göçer çobanlardan Mehmet Bedir, AA muhabirine, işinin dışarıdan göründüğü gibi kolay olmadığını, büyük sorumluluk gerektirdiğini söyledi.

Hayvanları otlatarak geçimlerini sağladıklarını ifade eden Bedir, şöyle konuştu:

"Çobanlığı ne zorluklarla yaptığımızı kimse bilemez, bu anlatılmaz, yaşanır. Geceleri millet sıcacık evinde otururken biz burada soğukta dışarıda yatıyoruz. Yatmakla her şey bitmiyor. Koyunların kaçmaması ve kurt saldırılarından korumak için gece nöbet tutuyoruz. Yaklaşık 3 bin koyun ve kuzu otlatıyoruz, bunlar bizim sorumluluğumuz altında."

Özellikle yağmurlu ve soğuk günlerde çok zorlandıklarını, ıslanan elbiselerini değiştirmeye fırsat bulamadıklarını anlatan Bedir, zorlukların yanında doğayla iç içe yaşadıkları için çobanlığı severek yaptıklarını dile getirdi.

Ahmet Bedir de 5 arkadaş olarak çobanlık yaptıklarını, işlerinin zor olduğunu, geceleri nöbetleşe keçenin içinde uyuduklarını söyledi.