ABD'li eski istihbarat yetkililerine dayandırılan analizde Çin istihbaratının, Afrika ve Avrupa'ya gönderilen Amerikalı ajanları tespit ettiği ifade edildi.

Gizli personellerin ortaya çıkarılması, özellikle ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA'de alarma yol açtı. CIA tarafından yürütülen araştırma ve soruşturmalarda, bu ifşaların siber casusluk ile ele geçirildiği bilgisine ulaşıldı. Çin istihbaratına bağlı siber casuslar, özellikle ABD'li ajanların sağlık ve seyahat bilgileri gibi hassas verilere erişiyordu. Çin'in bunu özel ve sınırlı bir hamle olarak değil, kapsamlı ve sürekli bir strateji paralelinde gerçekleştirdiği ortaya çıkmış oldu.

ABD ile Çin arasında istihbarat savaşı


İki ülke arasında son dönemdeki istihbarat savaşlarının 2000'li yıllara dayandığı aktarılıyor. Bu yıllarda ABD istihbaratı, Çin'in ekonomik ve siyasi durumundaki olumsuz gidişatı kendi lehine çevirmeyi başardı. Bu paralelde Çin istihbaratına gerek Çin içerisinde gerekse Çin'in faaliyet gösterdiği diğer bölgelerde sızılabildi. ABD istihbaratı, birçok Çinli istihbaratçı ve ajanı parayla satın alarak, sistemli bir şekilde Çin istihbaratına sızdı.

Çinli yetkililerin bu durumu tam olarak fark edebilmesi ise 2010'lu yılları buldu. Ancak Çin, CIA'in kendi istihbaratı içerisine sızdığını ve geniş bir insan kaynağı elde ettiğini öğrendikten sonra, öncelikle bu kişileri yok etmek için operasyona başladı. ABD'ye çalışan onlarca kişi öldürüldü ve hapsedildi.

Çin'de rahatsızlığa sebep olan temel durum istihbaratlarına sızılmış olması olsa da, yolsuzluğun bu boyutlara ulaşması da Çin hükümetinde rahatsızlığa yol açtı. Özellikle 2012'de Komünist Parti Genel Sekreteri, 2013 yılında da Devlet Başkanı olan Şi Cinping döneminde bu gidişata karşı "savaş açıldı". Binlerce kişi yolsuzluk gerekçesiyle yargılandı. Böylece hem ABD istihbaratının etkisi sıfırlanırken hem de Cinping gücünü konsolide etti.

2013 yılında ABD'nin gizli dinleme faaliyetlerini ortaya çıkaran ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) eski ajanı Edward Snowden, NSA'in Çinli Huawei'nin ağlarına da sızdığını ortaya çıkardı. Bu gibi gelişmelerin ardından Çin, ABD'ye karşılık vermek ve kendi istihbarat ağını güçlendirmek için bir karşı savaş başlattı.

Çin'in karşı istihbarat savaşı


ABD'ye karşı, "karşı casusluk" faaliyetlerini hızlandırırken Çin, ABD'ye cevap vermek için de faaliyetlerini sıklaştırdı. Bu faaliyetler arasında siber saldırılar büyük bir kısmı oluşturuyordu. Çin istihbaratı, biyometrik bilgilere ve yolcu bilgilerine erişmek için bazı havaalanlarının verilerini dahi ele geçirdi. Bunlar arasında Tayland'ın başkentindeki Bangkok Uluslararası Havalimanı da bulunuyordu. Rusya ve İran gibi ortaklarının da desteğiyle Çin, ABD'ye karşı istihbarat çalışmalarına hız verdi.

Çin istihbaratına bağlı hackerlar bununla da sınırlı kalmayarak, ABD'de kritik devlet kurumlarının data merkezlerine saldırmaya başladı. Bu saldırılar her ne kadar sınırlı sabotaj eylemleri olarak görülse de aslında, Çin'in devasa enformasyon savaşının bir parçasıydı. Siber saldırılardan elde ettiği enformasyon bulutuyla Çin ABD'ye karşı savaşında büyük bir avantaj elde etti. Özellikle 2012 yılında ABD Personel Yönetim Ofisi'nin hacklenmesiyle, Çin 21.5 milyon ABD'li mevcut ve eski personelin hassas bilgilerini elde etti. Bu bilgiler arasında kişilerin kimlik bilgileri, işleri, sağlık durumları, ikametleri, parmak izleri ve finansal verileri bulunuyordu. ABD bu siber saldırıdan 2015 yılına değin tam olarak haberdar olamadı.

ABD ajanları ifşa oluyor


2012 yılındaki bu siber saldırıyla beraber ABD istihbaratı, dünya çapında birçok "anormal" durumla karşılaşmaya başladı. ABD'nin kritik görevlerdeki gizli yetkilileri, Çin ve Rusya istihbaratı tarafından markaja alınmaya başladı. Bazı ABD yetkililerinin eşleri Çinli ajanlarca tuzağa düşürülmeye çalışıldı. Bu gelişmelerin ardından yapılan soruşturmalarda Çin'in siber saldırılarının boyutları ortaya çıkmış oldu.

ABD'li yetkililer Çin istihbaratının söz konusu verileri derinlemesine tahlil ettiği ve ABD istihbaratına sızmak için kullanılabilecek ideal kişileri tespit etmeye başladığı görüşünde.

ABD'nin özellikle Avrupa ve Afrika gibi bölgelerdeki kritik yetkililerinin ifşa olması ABD'yi telaşa düşürmüş durumda. Bu paralelde ABD ile Çin arasındaki istihbarat savaşları boyut atlarken, Çin'in ABD'yi ekarte edebilmek için çabalarının hız kazandığını söylemek güç değil.