Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'de Türk ve Müslüman toplumu temsilcilerine hitap etti. Erdoğan, "Son İdlib krizinde olduğu gibi, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması için diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttük. Bu gayretlerimizin meyvesini almaya da başladık. İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

Türkiye'nin bir fiziki coğrafyası var, bir de gönül coğrafyası var. Türkiye fiziki sınırların çok çok ötesindedir.

Ben sizlerin aracılığıyla Türkiye'nin gönüllü elçileri olan tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum.

Türkiye'nin çoğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış 6 milyon vatandaşı bulunuyor. Bu vatandaşlarımız hayatın her alanında ciddi varlık gösteriyor.

ABD'deki Müslümanların ülkemize olan ilgisinin arttığını görüyorum.

Kapımıza sığınan hiçbir kardeşimizi eli kanlı katillere teslim etmedik.

BM'de daimi üye, geçici üye ayrımı olmaması gerek.

BM şu anda adaleti tesis edemiyor, İsrail verilen BM kararlarına uyuyor mu, hayır. Onun için adalet.

260 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin vatanlarına dönmesini sağladık.

Son İdlib krizinde olduğu gibi, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması için diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttük. Bu gayretlerimizin meyvesini almaya da başladık. İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz.

Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana, Suriye’nin geleceğine kast eden çetelerin kökü kazınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

İlk kıblemiz Kudüs'ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz. Filistin meselesinin onca yıldır çözüme kavuşmamsının nedeni müslümanların birlik eksiğidir.

İsrail ve Amerikan yönetimlerinin Kudüs'ün izzetini ve onurunu ayaklar altına alan tacizlerine karşı mücadelemizi diplomaside en üst düzeyde vereceğiz.

Suriye'de zulmün 7 yıldır bitirilmemesinin nedeni Müslüman toplumun basiret eksikliğidir. Müslümanlar olarak, dertlerimizin devasını kendimizde aramalıyız.

(Arakan, Suriye ve Filistin'de yaşananlara işaret ederek) "Tüm bu sorunların çıkmaza girmesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi küresel barış ve istikrarın garantörü kuruluşların acziyetini elbette kabul ediyoruz. Bu kuruluşların, yapıları gereği, çoğu zaman küresel barıştan ziyade, belli güçlerin çıkarlarının korunmasına hizmet ettiklerini biliyoruz.

Mezhebi ve etnik farklılıklarımızı çatışma veya üstünlük vesilesi değil, ümmetin renkliliğinin, zenginliğinin birer timsali olarak göreceğiz. Diğer din mensuplarını dışlamadan, insanlığın ortak paydalarında buluşmanın yollarını arayacağız.