Çağımızın en sık karşılaşılan ve en korkulan hastalıklarından biri olan alzheimer riskini azaltabilecek için bir takım aktiviteler bulunulması gerektiğini bildiren Koru Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr.Özlem Ertürk, "Zihinsel ve fiziksel aktivitenin artmış olması o hastaların daha geç alzheimer olabileceğini gösteriyor bize. Yani 75 yaşında alzheimer olacaksa hasta, çok fazla zihinsel aktivitesi varsa bu kişilerin hastalığa yakalanma yaşı daha da ilerleyebiliyor" dedi.
Sporu herkesin hayatına katmasını öneren Uzm. Dr.Özlem Ertürk, "Her gün ya da gün aşısı 45 dakika yürüyüş ya da egzersiz beyin sağlığı için çok önemli. Bunun dışında her gün yaptığımız aktivitelerden farklı bir aktivite yapmamız lazım.Eğer kişi 20 yaşından itibaren her gün bulmaca çözüyorsa bu bir şey ifade etmez ama bir kursa gitmesi, yabancı dil öğrenmeye çalışması zihin açısından daha faydalıdır" diye belirtti.
Hastalığın seyri açısından beslenmenin de önemli olduğu söyleyen Uzm. Dr.Özlem Ertürk, hastalara Omega 3'ten zengin besin almalarını önerdiklerini belirtti. Uzm. Dr.Özlem Ertürk, "Her gün 2 ceviz yiyin, haftanın 2 günü mutlaka kızartma yapılmadan balık tüketin. Akdeniz diyeti çok faydalı beyin için. Bol etli ya da hamur işlerinden oluşan beslenmeye göre daha faydalıdır" diyerek önerilerini sıraladı.
Tedavi yöntemi olarak erken, orta ve ileri evrede uygulanan
ilaçlar olduğuna dikkati çeken Uzm. Dr.Özlem Ertürk, "Erken ve orta
evrede daha çok ilaç tedavisine başlıyoruz. Etkinliği kanıtlanmış
demans ilaçları var. Bunlar hastalığı geri çevirecek ilaçlar değil.
Hiçbir zaman hasta eski günlerine dönmez. Ama bizim amacımız
hastanın elden ayaktan düşüp yatalak hale gelme sürecini ötelemeye
çalışıyoruz. İlerleyişe çok engel olamıyoruz. Ama kötüleşmesini
öteleyebiliyoruz. Çok ilerleyen hastalar için bakımı kolaylaştırıcı
ilaçlar var." diye anlattı.
Alzheimer ya da demans hastasına sahip kişilere de önerilerde
bulunan Uzm. Dr.Özlem Ertürk, "Kişilerin kendilerinin psikolojik
yardıma ihtiyaçları var. Çünkü böyle bir hastayla yaşamak zorunda
olan kişilerin psikolojiler çok bozuluyor. Dolayısıyla hem hastayı
hem hasta yakınını rahatlatmak lazım. Orta dönem hastalarında hasta
tutturuyor, ajite oluyor, 'Bu ev benim değil' diyor, dışarı çıkmak
istiyor ya da hayaller görüyor. Bu hayallerin etkisiyle yakınlarına
olur olmaz sözler söylüyorlar. Bizim önerimiz bu gibi durumlarda
hastaya kızmadan sabırla ona yanıt vermeleri ve hastayı bir şey
için ikna etmemelerini istiyoruz. Yani yanlış bildiği bir şeyi
düzeltmemelerini istiyoruz. Çünkü bu sebeple hastanın ajitasyonu
artıyor. Onu zaptetmek mümkün olmuyor. Güzel bir dille onu
onaylayabilir. 'Bu ev benim değil' dediği zaman 'Hadi bi dolaşıp
gelelim' demek,onu o dakika teskin etmek bile bir çözüm olabilir.
Çünkü geri geldiğinde unutabiliyor. Böyle durumlarda sevdiği bir
yemeyi önermek de işe yarar" şeklinde konuştu.
Hastanın yaşadığı bu süreç içerisinde sabit bir yerde yaşaması
ve ona bakan kişinin değişmemesinin çok önemli olduğunu vurgulayan
Koru Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr.Özlem Ertürk, "Türk halkı genelde
annesine babasına bakmayı seven bir topluluk. Tüm ailenin
fertlerini dolaşıyor hasta. Bu bizim hiç istemediğimiz bir durum.
Bu hastaların genel durumunu bozar. Her mekan değişikliğinde
hastanın kafa karışıklığı artar ve demans derecesi de 1 derece
yükselir. Bizim istediğimiz kendi evlerinde , kendi mekanlarında,
sabit insanlarla bakılması ve yer değişikliği yapılmaması" diyerek
durumun altını çizdi.
Bakım evlerini hafif ve orta dönem hastalarda önermediğinin
üzerinde duran Uzm. Dr.Özlem Ertürk, "Çok ileri dönem ve yatağa
bağımlı, beslenemeyen, yürüyemeyen hastalarda bakım evleri yardımcı
oluyor. Hastalar kendilerini kötü hissedebiliyor. Ama yoğun bakım
şartlarına ihtiyaç duyan hastalar oluyor. Ama mümkünse kendi
evlerinde yardım alınarak bakılması çok daha hayırlı" dedi.