DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Halk TV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, eski Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti ile ilgili yaptığı açıklamada, "Hükümet kurulur kurulmaz istifasını isteyebilirdik. Muhtemelen de istifa edebilirdi. 'Yanlış olur' dedik, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dokunmuş oluruz. Dokunmadık. Sayın Erdoğan'ın bana baskı yapmasına rağmen... 'At, bununla ne çalışıyorsun, at, ne gerek' diyordu. 'Olmaz' dedim" ifadelerini kullandı.

Babacan'ın söz konusu programdaki açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Biz DEVA Partisi olarak güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmamızı yapmıştık. Diğer partilerde kendi çalışmalarını yaptılar. Sonra bir araya gelerek ortak bir çalışma yaptık. Mutabakat metni çıktı. Mutabakat çok önemli. Her cümlesinde, her noktasında 6 partinin mutabakatı var. Türkiye'de siyaset tamamen iktidarın kutuplaştırma zemini üzerinde yürüyor.

"İktidar ülkeyi kutuplaştırarak, sürekli bir düşmen üreterek, her hafta bir düşmen ilan ederek ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Düşmen ilan ediyor, kendi etrafındaki desteği ancak böyle tutmaya çalışıyor. Dikkat edin ben 'haftanın düşmanı panosu' diye bir şey söylemiştim. Her hafta bir düşman gerekiyor. İstisnasız. Şöyle bir bakın, her hafta hükümetin bir düşmanı var. Sayın Erdoğan'ın düşmanı var, Sayın Bahçeli'nin düşmanı var. İlla bir karşıtlık olacak.

"Parlamenter sistemde ortak bir metnin ortak bir kitapla yayınlanması daha şık. Her partinin ayrı ayrı kitap basmasındansa ortak kitabı tercih ettik. Yönetim olarak arkadaşlarımıza genel çerçeveyi koyuyoruz. Onlar üzerinde çalışıyorlar. Sonra ara ara da getirin bakalım diyoruz.

"Gerçekleri olduğu gibi kamuoyu ile paylaşmak gerekiyor. Mutabık kalınan noktayı paylaşmak gerekiyor. Önümüzdeki sürecin çok önemli olacağı ve daha çok çalışılacağını da hep beraber bilmemiz gerekiyor. 4 gündem maddesinden birisi buydu. Bu konuda mutabık kaldık, tarihi belirledik. Mekan Ankara'da olsun istedik: Bir toplantı salonu belirledik. Salonu seçerken nezih olsun ve mütevazi olsun istedik.

"Malum ekonomik bir krizin ortasındayız. Toplantının masraflarını karşılamayı aramızda konuştuk. Konuşmak gerekiyor. Sonraya bırakılırsa olmaz. Türkiye çok önemli bir kavşakta şuanda. Ülkenin sadece önümüzdeki 5 yılı meselesi değil bu. Bundan sonraki 2023'teki seçim diyelim eğer zamanında olursa, önümüzdeki seçimden sonraki dönemi ilgilendirmiyor. Bundan sonra nasıl bir Türkiye görmek istiyoruz.

"Mesela ortak açıklamamızda, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği referansları var. Şu çok önemli demokrasi dendiğinde herkesin demokrasi anlayışı farklı olabiliyor. Demokrasiyi sadece seçimlerden ibaret gören pek çok ülke var.

"Mesela şu andaki hükümet ne diyor adına 'yerli' diyor 'milli' diyor. Ne kadar yanlış iş varsa, ne kadar evrensel standartların dışında iş varsa geliyor bu ülkeye dayatıyor. 'Biz Türkiye'yiz özeliz' diyor ve 'bize özel başkanlık sistemi' diyor. 'Aklıma gelen her şeyi yapmalıyım' diyor. 'Tek imzayla her şeyi yapmalıyım, bana kimse engel olmamalı' diyor.

"Geldiğimiz noktayı görüyoruz. Demek ki burada bir kriter lazım. Avrupa Konseyi bizim kurucusu olduğumuz bir kurum. Türkiye'nin aynı zamanda bir Avrupa ülkesi olduğunu bunlar unutuyor.

"Koskoca ülke sehven yönetiliyor"

"Ülke yönetilemiyor. Hatta biz şunu söylüyoruz. Ülke sehven yönetiliyor. Onu da nereden söylüyoruz. Geçen bir kararname çıkarttılar. Çok enteresan. Kararnamede gıda ürünlerinin KDV'si yüzde 1'e indirildi ya aynı kararnamede etin KDV'sini yüzde 18'e çıkartmışlar. Tepki gelince, ya pardon falan dediler. Sehven olmuştur dediler. Yeni bir kararname ile onu düzelttiler. Şimdi sehvenin sözlük anlamı da şu 'dalgınlık veya unutkanlık sonucu oluşan yanlışlıkla…' Koskoca ülke inanın sehven yönetiliyor. Böyle bir şey olamaz. İşte bu tekrar merci var ya, istişaresiz, kontrolsüz, süzgeçten geçmeden, gecenin 2'sinde 3'ünde atılan imzalarla kararlarla yönetilen. İşte bu kadar oluyor yani. Bu KPSS sadece bir örnek. Atanamayan öğretmenler sadece bir örnek-

'Erdoğan'ın bana baskı yamasına rağmen 'olmaz' dedim"

"Türkiye'de eğer enflasyon varsa bunun en önemli sebebi kurdaki patlamadır. Kurdaki patlama da Merkez Bankası'nın bağımsızlığını yok edip sayın Erdoğan'ın Merkez Bankası'nı tek başına idare etmesidir. Merkez Bankası, oldu Erdoğan'ın Merkez Bankası. 'İndir' diyor indiriyor, 'bindir' diyor bindiriyor, 'sat dövizi' satıyor. Ne oldu? Kuru patlatan, kurun bu kadar yüksek olması ve yüksek kurun da bütün A'dan Z'ye her şeye zam gelmesinin sebebi sayın Erdoğan'ın attığı yanlış adımlardır. Başka hiçbir yerde sebebi aramayalım. Bugün Merkez Bankası gerçekten bağımsız olsa, gerçekten orada yetkin, ehil insanlar olsa bunlar olmaz memlekette. Bunu 11 sene bu ülkenin ekonomisinin başında olan insan olarak söylüyorum aynı zamanda.

2002'de, daha önce bir Merkez Bankası başkanı vardı. 5 yıllığına görevlendirilmiş. Süreyya Serdengeçti. Baktık tekniği iyi, yani bir sorunu yok. Süreyya Serdengeçti dönemini tamamlayana kadar 5 sene çalıştık onunla. Mesela hükümet kurulur kurulmaz istifasını isteyebilirdik. Muhtemelen de istifa edebilirdi. 'Yanlış olur' dedik, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına dokunmuş oluruz. 'En temel direği sarsarsak yarın dikiş tutturamayız' dedik. Dokunmadık. Sayın Erdoğan'ın bana baskı yapmasına rağmen… 'At, bununla ne çalışıyorsun, at, ne gerek' diyordu. 'Olmaz' dedim. Bağımsız Merkez Bankası. 5 yıllığına görevlendirilmiş. Yapamayız, yapmadık.

Nasıl yapmadık? Merkez Bankası başkanının ataması, Bakanlar Kurulu kararıyla yapılıyordu. Bütün bakanlar imzalayacak, başbakan imzalayacak, Cumhurbaşkanı imzalayacak ancak ondan sonra siz Merkez Bankası başkanını atabiliyorsunuz."