DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gündemdeki konulara ilişkin çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

Ekonomideki krizle ilgili koronavirüsün ortaya çıktığı ilk günlerde merkez bankalarının swap anlaşmaları içerisinde Türkiye'nin de bulunması gerektiği yönünde tavsiyede bulunduğunu söyleyen Babacan, 'Türkiye kendi problemlerini çözmekle meşgul, dünyada neler oluyor farkında değil. Hükümetin böyle bir oryantasyonu yok. Türkiye'de bu işten paçasını nasıl kurtarır anlayışı var şu anda. Kendi derdine düşmüş durumda. Merkez Bankasının rezervleri zaten erimişti. Salgın öncesinde genç işsizlik yüzde 27'yi bulmuştu' dedi.

Aşılmayacak kriz olmadığını, daha önce birçok krizi yönettiklerini söyleyen Babacan 'Ben bakan olduğum gün Hazine yüzde 66 ile borçlanıyordu. Enflasyon yüzde 29'du. Biz bunu iki yılda tek haneye indirdik. Hepsi çözülür. Yeter ki akılcı işler yapılsın. Swap anlaşmaları 15 büyük merkez bankasının yaptığı anlaşmalardır. Küçük ülkeler bile 30 milyar dolarlık anlaşmalar yaptı. IMF de bir kaynak ama o kadar batı karşıtlığı ve IMF aleyhtarlığı yapıp destek talep etmek siyaseten uygun olmuyor' diye konuştu.

TÜRKİYE EKONOMİSİ YAVAŞ YAVAŞ İÇE KAPANIYOR

Katarla 15 milyar dolarlık bir anlaşmanın olduğunu, bunun 5 milyar dolarının devreye girdiğini söyleyen Babacan son gelişmenin 10 milyar doları swap olarak serbest bırakmak anlamı taşıdığını anlattı. Resmi açıklama yapılmadığına dikkat çeken Babacan, şöyle konuştu:

'Son haftalarda Türkiye döviz açısından çok sıkıştı. TL'nin değeri düşüyor. Para bastıkça, karşılığında döviz yoksa paranızın değeri düşüyor. Bugüne kadar ne yapıldı? Döviz hareketleri, dolar transferleri ev uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye'deki işlemleriyle ilgili ciddi kısıtlamalar getirildi. Yani Türkiye'nin finans piyasası kademe kademe kapatıldı bu dönem içerisinde. Bizim zamanımızda sermaye hareketleri beyaz iken, şimdi grinin tonları ortaya çıktı ve giderek bu renk siyaha doğru gidiyor. Bu Türkiye'den döviz çıkışını bir miktar frenliyor ama bunu yapan bir ülkenin yarın dünyadan döviz sağlayacağıyla ilgili soru işareti oluşuyor. Parasını getiren bir girişimci için 'acaba sonra paramı alabilecek miyim' diye sor oluşuyor. Şüpheler ortaya çıkarsa Türkiye uzun dönemde uluslararası sermayeyi çekemeyebilir. Güveni zedelediğiniz zaman yerine gelmesi yıllar alır. Bu kaygının iktidarda olduğunu görmüyorum maalesef. Krizden çıkış senaryosunun da ortaya konacağı bir orta vadeli programın da acilen ilan edilmesi gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa gelen döviz miktarı 5 ya da 10 milyar dolar olsun sınırlı etkisi olur. Hazıra dağ dayanmaz. Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz. Bu atasözleri yer yerde geçerlidir. Türkiye'nin önce kendisine çekidüzen vermesi lazım. Kurumlarının güvenirliği yeniden sağlamalı.

YASAKLAMAK UZUN VADEDE SORUN ÜRETİR

En son 800 ürüne getirilen gümrük vergisi ile ithalata ve finans kuruluşlarına yönelik kısıtlamaları değerlendirilen Babacan, mart ve nisan ayında yaptıkları iki açıklamada ekonomik krize yönelik çözüm önerilerini paylaştıklarını 'Bunları yapın, yapmazsanız Türkiye'nin başı derde girecek' dediklerini hatırlattı. Babacan şöyle konuştu:

'Ürünlerin girişini vergi ile pahalı hale getiriyorsunuz. Bunun enflasyona etkisi olacak. 800 ürüne sınırlamanın nedeni bu. İhracat yüzde 41 düştü geçen ay. İthalat düşmüyor. Petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen ithalat düşmüyor. Cari açık biranda arttı. Bu cari açık bundan sonra olacak gibi görünüyor. Yasaklamak bu tür rejimlerin ilk aklına gelen önlemdir. Finans kısıtlaması da aynı. Bugün yasaklıyorsunuz, yarın yasakladıklarınıza yatırım yapın diyeceksiniz. Bizim petrolümüz yok. Sermaye bir şekilde girmek zorunda. İster BDDK olsun, ister diğer kurumlar, Türkiye'yi dışa kapatan kararlar alıyor. Döviz çıkaramayan biri yarın niye Türkiye'ye döviz getirin. Türkiye dışa açık olduğu müddetçe büyüyecektir. Kapatmak küçültür.

İHTİYACI OLDUĞUNDA DESTEK BULAMAYAN BİR ÜLKE HALİNE GELDİK

'Türkiye'deki özgürlükleri sınırlarsanız, düşünce hayatını, bilimi, bilim insanlarını sınırlarsınız. Türkiye yenilik üretemez. İthalat ihracatı sınırlarsanız bu kez de ekonomisini daraltırsınız. Biz fakir ve yalnız bir ülke olmak istiyoruz diyebilirsiniz. Bunu hükümet çıkıp ilan edebilir. Bize bizden başka dost yok, herkes düşman. İki yüz ailenin oturduğu sitede 199 dairenin düşman olduğu bir ailenin psikolojisini bir düşünün. 200 ülkelik bir dünyada yalnızlaşan, herkesi düşman ilan eden, ihtiyacı olduğunda destek bulamayan bir ülke haline geldik. Bu ülkeye yazıktır bu. Türkiye'nin sermayesini erittiler. Yedek akçe bile bitti. Geçen yıl biriken yedek akçeyi bile ocak ayında aldılar kullandılar. Dünyada sermaye çok. Vatandaşlarımızın da dünyada sermayesi çok. Yastık altında sermaye var. Ama bunları ekonomiye kazandırmak için önce 'güven' ortamı lazım.'

Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın 'Zorunlu ürünler hariç, ithalat kolay olmayacak. Bir dönem birileri ülkemizi ithalat cenneti yapmış' açıklamasını da değerlendiren Babacan 'Türkiye'yi içe kapatma girişimleri davul çala çala geliyor. Türkiye'yi kapatıp küçülterek yönetmek istiyorlar. Tek bir dar kadronun yönettiği ülke o kalıba göre küçülerek yönetilir. Yasaklamaktan daha kolay bir şey yok. Ama dikkat edin yasakların dozunu kaçırırsanız, karaborsa ve kaçakçılık başlar. Rahmeli Özal bi açtı kaçak falan kalmadı. Özal öncesi Türkiye en kötü ürünlerin en pahalıya satıldığı ülkeydi. Kapat kapat… Özal öncesine döneriz yeniden. 70'li yılların, askeri rejim zihniyeti. 83 milyonluk bir ülke tek bir karar merciinden yönetilemez' dedi.

BULGARİSTAN BİLE EKSİ FAİZLE BORÇ BULUYOR

Türkiye'nin krizden çıkışı için üretimden başka alternatifi olmadığını belirten babacan 'Biz bunu yaptık. Türk lirası değerlenirken, ihracatı 39 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarttık. 2008'de dünya kasıp kavrulurken, biz etkilenmedik. Bizim çözüm formüllerimiz yabancı gazetelere manşet oldu. Dünya etkileniyor ama eksi faizin olduğu bir dönem yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, yüzde 6-7 ile borçlanırken, yanı başınızdaki Bulgaristan eksi faizle borçlanabiliyor. Likidite bol. Avupa'da bir çok ülkenin ödediği faiz yüzde 1'ler civarında. Bizde de yetişmiş genç bir nüfus var. Helva yapamıyoruz. Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Dar bir ekip ve tek kişi olaya nasıl bakıyorsa kararlar öyle çıkıyor maalesef. İyi bir şey varsa biz yaptık, kötü bir şey varsa yabancılar saldırıyor' dedi.

BÜROKRATIMA SERMAYE KONTROLÜNÜ ALNIZIDAN BİLE GEÇİRMEYİN DEDİM

Kendi bakanlığı dönemde, 2008 krizi için kendisine 'Türkiye sermaye kontrolleri getirsin. Gelişmekte olan ülkelerden döviz çıkışları oluyor. Yasaklayalım elimizdeki dövizi tutalım' teklifi edildiğini anlatan Babacan 'O teklifi gündeme getiren arkadaşa dedim ki 'Bak, sermaye kontrolü kelimesini sana yasaklıyorum. Düşünmenizi, aklınızdan geçirmenizi bile yasaklıyorum' dedim. Çünkü güvensizliğinizin zeminini hazırlıyorsunuz, itibarı kaybediyorsunuz. Bunu yaparsınız ama fakir, küçük bir ülke olmak istiyorum, amacımız bu deyin ev ilan edin' diye konuştu.

DAHA KÖTÜ OLMASIN DİYE İKTİDARA VERİLEN DESTEK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL

Korona krizi sürecinde iktidara desteğin arttığı yorumlarını da değerlendiren Babacan, 'Sadece Türkiye'de değil, başka ülkelerde de bu böyle. Korkuların ağır bastığı birlik ve beraberliğin önemli olduğu dönemlerde inanlar iktidar etrafında kenetlenebilir. İnsanlar daha kötüsünden korktukları için, elindekini kaybetmemek için iktidara bu desteği veriyor. Biz bunu çok iyi teşhis ettik. İktidara desteğin artık niteliği çok değişti. Türkiye daha iyi olsun diye değil, daha kötüsü olsun diye iktidara destek veriyor insanlar. Ama, bu sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye çok daha iyisini hakkediyor. Türkiye daha çok daha iyi bir refah seviyesine ulaşabilir. Biz buna talibiz. Elimizdeki avucumuzdakiyle yetinelim deseydik, siyaset yapmazdık' ifadelerini kullandı.

KEMAL DERVİŞ'İN PROGRAMINI 13 YIL UYGULAMAK MÜMKÜN MÜ?

'Kemal Derviş'in programını uyguladı başarılı oldu' eleştirilerine de cevap veren Babacan 2001 krizinden sonra Türkiye'nin girdiği bunalımda Devlet Bahçeli, Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz ortaklığında kurulan koalisyonun Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün yüzde 10'u kadar, 30 milyar dolarlık bir kaynak temin ettiğini ve Dünya Bankası'ndan Kemal Derviş'i de getirdiğini belirterek şöyle konuştu:

'Fakat ne oldu. İlk erken seçim diyen Kemal Derviş oldu. Bir yandan program var. Bir yandan para var ama hala Türkiye toparlanamıyor. Bir anayasa kitapçı fırlatma hadisesiyle de kriz çıktı. Biz geldiğimizde ise bütün parametreleri uluslararası kuruluşlarla yeniden müzakere ettik. Programdaki doğruları da yıkmadık. Doğru bir iş varsa onu koruduk. Yanlışı revize ettik. Bir iki yıllık bir süreç için hazırlanan program 13 yıl devam eder mi? 2008 krizinde farklı bir program ortaya koyduk. Bizim programımızın ne kadar başarılı olduğunu bütün dünya taktir etmiş durumda. Kemal Derviş programını uyguladı başarılı oldu diyerek, yerel karalamalarla bunu kapatmak mümkün değil.'

BAHÇELİ 20 BANKA BATARKEN NE YAPIYORDU, ŞİMDİ NE YAPIYOR?

Devlet Bahçeli'nin, İYİ Parti, Gelecek Partisi ve Deva Partisi ile ilgili FETÖ projesi suçlamalarına da sert karşılık veren Babacan şunları kaydetti:

'Laf üretiyorlar, iş üretsinler. Üçlü koalisyon dönemlerinde ne yapmışlar. Ona baksınlar, hatırlasınlar. O günler dejavu olarak akıllarına geliyordur. Bütün sistem yerle bir olurken, 20 banka iflas ederken, Türkiye fakirleşirken iktidar ortağıydılar. Türkiye'yi sıkıntılı durumdan çıkarmak için ne yapıyorlar, onları anlatsınlar. Şu anda iktidar güçleri ellerinde. Ülkeye hangi faydası dokunuyor, bu ülke ayağa kalksın, krizi çabuk atlatması için ne üretiyorlar? Ben bunu çok merak ediyorum. Bunu anlatsınlar. Yoksa ona çamur at, buna çamur at, iftira at… Oturduğun yerden çok kolay işler. Siyasette laf üretmek en kolay iştir. Biz alın teri döküyoruz, emek harcıyoruz. Sürekli Türkiye'nin geleceğini düşünüyoruz. Bakanlığım döneminde de çok çalıştım az konuştum. Biz laf üretmek için siyaset yapmıyoruz ki!'

GENÇLERİN YUTDIŞI HAYALİ

AK Partili gençlerin bile İsviçre'de yaşamak istediğini ortaya koyan SODEV araştırmasını değerlendiren Babacan, 'Aslında istedikleri özgürlük. O ülkelerde adalet, ifade özgürlüğü olduğunu biliyorlar. Bir like tuşuna bastı diye tutuklanmayacağını biliyor. Biz o arzu ettikleri ülke haline getirmek istiyoruz Türkiye'yi. Bu çok kolay. Yeter ki niyet olsun. Biz bunu zamanında yaptık. Türkiye pasaportu istiyorlardı. Başka ülkelerde kapı açıyor. Türkiye pasaportunu masaya koyunca, daha çok iş yapıyorum diyor yabancılar. Almak zordu o zaman. Şimdi 250 milyar TL verene veriyorlar' dedi.

İKTİDAR İÇİN DÜŞMAN ÜRETMEK İHTİYAÇ

Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 'Memleket Masası' önerisine sert cevap veren ve yazarımız Taha Akyol'a yönelik ağır ifadeler kullanan MHP lideri Bahçeli'nin açıklamalarıyla ilgili de şöyle konuştu:

İktidar tarafında sürekli seçmenine bir düşman gösterme gayreti var. Çünkü sorunlar çözülmüyor. Taha Bey'le ilgili olaya üzüldüm. Kendisini aradım. Bugün Taha Bey olur, yarın bir başkası olur' dedi. Savaş eden iki ülke arasında bile arka planda çalışan bir iletişim mekanizması olduğunu söyleyen Babacan, Türkiye Masası çağrısı ile ilgili 'Diplomasinin gereğidir bu. Ancak siyasi partiler arasındaki ilişkiler çok düşmanca. Bu iktidar tarafının ihtiyacından kaynaklanıyor. Diyaloğa biz her zaman açığız. Savaşan ülkeler arasında arabuluculuk çok yaptık. Gerçekten beraberce bir şeyler yapalım arayışı varsa, gerçekten bir diyalog arayışı varsa bunun yolları bellidir. Bu tür çağrılar televizyonlardan duyurulmaz. Önce bir altyapısı hazırlanır. Geri plan hazırlığı olur' değerlendirmesinde bulundu. (Karar)

Editör: Uğur EKİNCİ