Aynı zamanda İngiliz vatandaşı olan Ali Rıza, maaşlarını ve primlerini ödemeyen Trabzonspor ile, sözleşmesi devam etmesine rağmen, İngiltere'ye dönmüş ve iki taraf arasındaki uyuşmazlık önce TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK), ardından da TFF Tahkim Kurulu gündemine taşınmıştı.

UÇK futbolcunun sözleşmesini haksız feshettiğine karar vermiş ve bu nedenle Trabzonspor'a tazminat ödemesine hükmedip dört ay süreli sportif ceza vermişti.
Ömer Kerim Ali Rıza UÇK kararına karşı Tahkim Kuruluna başvurmuş, Tahkim Kurulu futbolcunun ödeyeceği tazminat miktarını azaltmış ve sportif cezayı kaldırmıştı.
Ali Rıza bunun üzerine ihtilafı FIFA Uyuşmazlık Çözüm Dairesi ve Spor Tahkim Mahkemesi'ne (CAS) götürmüş, fakat bu organlar "yetkin" olmadıkları sonucuna varmıştı.

Ali Rıza bunun üzerine son çare olarak 2010 yılında AİHM'ye başvurdu. Tahkim Kurulu üyelerini TFF Yönetim Kurulu'nun atadığını, TFF'nin de ağırlıklı olarak profesyonel futbol kulüplerinin temsilcilerinden oluştuğunu belirtip, bu durumda "bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz edilemeyeceğini" savundu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanmayla ilgili maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdü.

Ali Rıza'nın bu tezleri AİHM tarafından geçerli bulundu. Mahkemenin bugün açıklanan gerekçeli kararında, Tahkim Kurulu'nun profesyonel futbol kulübü yöneticilerinden oluşan TFF tarafından, görev süreleri önceden belirlenmeksizin ve tarafsızlıklıkları konusunda hiçbir and içermeksizin tayin edilmeleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılanma hakkıyla ilgili 6'ncı maddesine aykırı bulundu. Kararda, TFF kararlarının yargı denetimine kapalı olmasına da işaret edildi.

AİHM, bu durumda, Ali Rıza'nın Tahkim Kurulu'nun tarafsızlık ve bağımsızlığını sorgulamasının "meşru" olduğu sonucuna vardı. Mahkeme, Türk futbolunda uyuşmazlıkların çözümüyle ilgili "sistemik bir sorun" olduğunu da belirtti. Devletin, Tahkim Kurulu'nun TFF yönetimine karşı bağımsızlığını sağlayacak bir reform gerçekleştirmesi gerektiğine de hükmetti.

Karar, sporda uyuşmazlıkların çözümü ve tahkim mekanizması hakkında bir ilk olması bakımından hem Türkiye hem de Avrupa hukuku açısından örnek teşkil ediyor.

AİHM gündeminde benzer çok sayıda dava bulunuyor.