Yaşarken Tarihe Not Düşmek
Aziz dostlar, günümüz Türkiye’sinde öyle hallere düştük ki, bir sürü olur - olmaz modalaşmalar aldı yürüdü.
Bunlardan birisi de “Samsun’a Yeniden Çıkmak” modasıdır.
Ülkemizde “Demokrasi var” deniliyor ve ilave ediliyor:
“Bütün sorunlarımızı başka yollara başvurarak değil, demokratik platformlarda kırmadan, dökmeden medeni olarak çözmeliyiz”.
Çok doğru bir teşhis olsa gerek…
Ama Lakin, fakat…
Öyle şeyler oluyor ki,
Neredeyse artık birbirlerini “düşman” olarak algılamak ve tanımlamaya başlamak “sendromları” içine düşmüş muhalefeti ve iktidarıyla her kesim, karşısındaki kesimi “vatan haini” görmeye meylederek…
Ülke ve milletin kurtuluşunu “Yeniden Samsun’a Çıkmak” la tanımlamaya başladılar.
Bu uğurda başı, ana muhalefet partisi CHP çekmeye başladı. Parti genel başkanı ve üst düzey kadroları:
“Mücadelemiz 145 – 150 yıllık mücadeledir. Biz I. ve II. Meşrutiyet taraftarıyız. Günümüzün Jön Türkleriyiz” diyerek, tarihimize vurgu yaparak başladılar. Üstelik de, “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa- i Hukuk Cemiyeti’nin devamı olan CHP zafer kazanmış ve devlet kurmuş bir partidir” diye de buna ilave yaptılar.
Buraya nereden gelindi?
İktidar partisi AK Parti ile Ana Muhalefet Partisi CHP arasında “2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kendilerinin kazanması kavgası zemininde” denilerek, buna yönelik çekişmelerden olarak, yaşananlara “19 -23 Mart 2025 Olayları damgasını vurdu” denildi. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik “yolsuzlukları –terör örgütlerine yataklık etmek” ten denilerek 19 martta İstanbul Başsavcılığı tarafından adına dava açıldı ve 23 Martta tutuklanıp Silivri cezaevine konuldu. Bu, özellikle CHP’de tam bir “deprem” etkisi meydana getirdi.
Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere, bütün CHP üst düzey kadroları bunu:
“Kendilerine yöneylik AK Parti ve Erdoğan’ın “21 -23 Mart Sivil Darbesi ” olarak değerlendirip, “İmamoğlu’nun yolunu kesmek için haksız dava ve hapsi” tanımlamasıyla bunu protestolarla etkisiz hale getirmek için halkı “sokağa çağırmak” ın ardından başta İstanbul olmak üzere 88 ilde mitingler başlattılar.
“Taşara” da denilerek, Özgün Özel 88 ilde ilk mitinglerini Samsun’da yapacaklarını açıkladı.
Bu mitingi 13 Nisan 2025’de yaptılar.
Özgür Özel bu mitingin amacını açıklarken, “AKP-Erdoğan’dan kurtulmak için, Milli Mücadele’yi Atatürk nasıl ki Samsun’a çıkarak başlatmışsa, biz de bunu günümüz itibariyle Samsun’dan başlatıyoruz” imalı ve edalı görüş belirtti.
14 Nisan 2025’de bir kısım CHP yandaşı gazeteler ve televizyonlar bunun haberini, “CHP KURTULUŞUN İLK ADIMINI ATATÜRK GİBİ SAMSUN’DAN ATTI.” (Nefes gazetesi) manşeti ve benzerleriyle verdiler.
İşte, günümüzde “Samsun’a yeniden çıkmak modası” böyle başladı.
Buna Cumhuriyet İttifakından (AK Parti+MHP) den sert tepkiler geldi.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik tepkisini, “Özgür Özel Kalitesiz bir siyasetçi olduğunu gösterdi” şeklinde dile getirirken, “Davalar, adliyeye intikal etmiştir. Demokratik, adaletli ve hukuki olarak sonuçlarını beklemek lazımdır. Ülke sokaktan idare edilmez.” görüşlerine yer verdi.
Olup bitenlerin bir modalaşma haline dönüşeceğini, Cumhuriyet İttifakından ve bir kısım “tarafsız çevreler” tarafından, CHP’nin tezlerine bir “misilleme veya alternatif örneği” olarak “Atatürk bugün sağ olsaydı, bütün olup bitenlere bakarak ülkeyi CHP’den kurtarmak için Samsun’a yeniden çıkardı” görüşleri serdedildi.
Bu satırların yazarı olarak bence, hem ana muhalefet partisi, ve hem de iktidar partisi, olup bitenleri bu derece ileri bir mecraya taşınmamalı idi. Üstelik de demokrasiyle idare edildiğimiz halde. Her halükarda bütün meselelerimiz, TBMM çatısı altında çözümlenmelidir. “Sokağa çağırmak” ve daha da garibi Sayın Özel’in ifadesiyle “gerektiğinde ağrı dağına çıkıp miting yapacağız” (Sözcü gazetesi, 13 Nisan 2025) söylemi çok yanlıştı.
“Türkçe Misakı Millisi’nin Zaferini Kazanmak”
Her kesim kendisi açısından tutturmuş bir “Yeniden Samsun’a Çıkmak” tan bahsedip duruyor.
Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi üzerini 87 kitap yazmış ve yayınlamış bir tarihçi yazar olarak bana: “Günümüzde hangi gerekçelerle Samsun’a Yeniden Çıkmalı?” sorusunu sorarsınız sanki şöyle bir cevap vermemiz gerekecek: “
“1920’lerde caddeler ve şehirlerimizi İngiliz vb askerleri işgal ediyorlardı. Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da “Vatan tehlikededir” dilerek kurtarmak için başkent İstanbul’dan hareketle Samsun’a çıkmış Milli Mücadele vererek ülkemizi düşman işgalinden kurtarmıştı.
Bir milletin bağımsızlığının ve varlığının göstergesinin iki sembolü vardır: Gönderlerde dalgalanan bez bayrağı (milli bayrağı) ve hançerelerden çıkan ses bayrağı (milli dili).
1920’lerde Milli Mücadele vererek kurtuluşumuzun ardından gelen 2020’lerde ise, caddelerimiz ve şehirlerimizi bu sefer de İngiliz vb. askerlerinin değil de, Türkçe karşılıkları olan ola. “zorunlu alımlar” dan değil de “özentili ve “modalaşma” alımlarından olarak, Türkçe işyerleri isimlerinin yerini İngilizce vb işyerleri isimlerinin işgali almaya başlamıştır. Anlayacağını, işyerlerimizin alınlarını Türkçe ses bayrakları değil de İngilizce vb ses bayrakları asılıyor. Bir berber işleri alnına “MY MAN HAİR SHOP” , “LUNIX HAİR MAKEUP STUDIO” vb isimlerini asmışsa, İngiliz ses bayrağını asmış demektir. Şehirlerimizi birer Türk şehri olmaktan çıkarıp İngiliz şehirleri görünümüne büründüren bu kabul edilemez. Kendilerinde, Türklük gurur ve şuuru , İslam ahlak ve fazileti bulunan Türk berberleri, gençleri işlerinin alnına bu İngilizce ses bayraklarını asmazlar.
Caddelerimiz ve şehirlerimizin “kültürel işgali –kültürel soykırımı”, düşmanlarımız askerlerinin işgallerinden daha tehlikelidir. Çünkü, milletimizi millet yapan ve milli varlığına sebep olan kültür değenlerimiz ve unsurlarımız yok edilmektedir. Bu Anayasamızın “Türk milletinin dili Türkçedir” maddesine de aykırıdır. Yasalarımıza göre Anayasamıza uymamanın cezası idamdır.
Günümüzde maalesef gelin görün ki, milletimiz için büyük tehlikeler gösteren bu olup bitenler karşısında, neredeyse herkesin tepkisiz ve sessiz kaldığı, genelde 2020’ler ortamında bence, bu kültürel işgallere bir çare bulmak için Samsun’a yenide çıkabilecek birisi aranabilir” düşüncesindeyim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkçe Misakı Millisi” ne Vurgular Yapan Sözleri
Günümüz ortamında “çölde bir vahada su aramaya çıkmışa” benzer diyebileceğimizden olarak, Türkçemizin kurtarılması için bazı işaretler de yok değildir. Bunu en yüksek sesle ve en yüksek düzeyde çeşitli platformlarda dile getiren Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan olmuştur. Bu dile getirişlerinden bazıları şöyledir:
-“Caddelerimizde Türkçe olmayan tabelalar var. Bu kabul edilemez…” (Çeşitli platformlarda sık sık dile getirmiştir)
-“Bugün itibariyle Türkçenin yaşatılması MİLLİ BEKA SORUNUMUZ haline gelmiştir. Bunu da MİLLİ MÜCADELE ruhuyla aşacağız.” (27 Ocak 2022’de dil ödülleri verilirken C. Bşk. Köşkünde yaptığı konuşmadan)
-“Bir zamanlar uçaklarımız üzerinde Türk Hava Yolları yazardı. Turkish Airlines ismini silerek eski ismine geri döneceğiz. ” (Temmuz 2023’de Türkiye’nin “Uzay Programı Tanıtımı” toplantısında yaptığı konuşmadan)
Şimdiye kadar, Türkçemizin bu kadar büyük tehlikeler altında bulunduğunu ve alınması gereken tedbirleri hiçbir siyasi lider yöneticilerimiz ve TBMM’de gurubu bulunan ve temsil edilen parti genel başkanlarımız dile getirmemişlerdir. Bu mesajlarında biraz da “Samsun’a yeniden çıkmak ruhu” taşıyan Sayın Erdoğan’ı en kalbi duygularımla kutlar ve tebrik ederim. Bu haliyle de Sayın Erdoğan, “Manevi olarak Samsun’a çıkmış rolünü” ne sahip olmuş olabileceğinden de, onu ayrıca kutlar ve tebrik ederim.
“Türkçe Misakı Millisi”nin Yasalaştırılarak Zaferinin Kazanılması
İşin esasını bakılırsa, “Türkçe Misakı Millisi” nin zaferini sağlamak için günümüzde birisinin Samsun’a yeniden çıkmasını gerek kalmayacaktır.
Çünkü, günümüzün yüce ve kahraman TBMM de 1920’ lerin yüce ve kahraman Meclislerinin aldığı kararlar benzeri bir kararı , 2006’da alarak adına “Türkçenin Korunması” mealinde içerikli 9 maddelik yasa teklifi, 39 kahraman milletvekilinden ibaret, AK Parti İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem’in başkanlığındaki “Meclis Türkçe Araştırma Komisyonu” tarafından yasalaşması için Meclis Başkanı AK Partili Bülent Arınç’a sunulmuştur. Maalesef 2006’dan günümüze Meclis’in tozlu raflarında bekletilerek bugünü kadar yasalaştırılıp milletimizin milli varlığına sebep olan Türkçemizin koruma altına alınması mümkün olmamıştır.
Bu yasa teklifi hemen günümüz 2025’de TBMM Genel Kurulu’na indirilip yasalaşırsa, Türkçenin korunması sağlanacağından yeniden Samsun’a çıkmaya gerek kalmayacaktır. Bunu, günümüzün hükümeti ve TBMM’den acilen bekliyoruz.
2006’da yasalaştırılması karar altına alınan ve benim önemine binaen, 1920’lerin yüce ve kahraman Meclislerinin aldıkları “Vatanımızı Ve Topraklarımızı Koruma İstiklal Misakı Millisi” ne benzediği için, “Türkçe Misakı Millisi ” adını verdiğim bunun maddeleri 9 madde halinde şöyledir:
9 Maddelik “Türkçe Misakı Millisi”
“1-İşyerlerimize yabancı kelimelerden isimler verilmemeli, bunların Türkçe karşılıkları varsa mutlaka bunlar kullanılmalı veya karşılıkları bulunmayanlara Türkçe terimler üretilmelidir.
2-Türkçe işyeri isimleri altında mutlaka yabancı kelimelerden isimler de kullanılmak gerekiyorsa, bunlar, Türkçe yer isimlerinin altına parantez içinde küçük harflerle yazılarak ifade edilmelidir.
3-Türkçe olmayan harfler asla kullanılmamalıdır.
4-Yabancı kelimeler asılları gibi değil, ses uyumumuza uydurularak yazılmalıdır.
5-Yabancı dillerden bize yabancı imla ve gramer kuraları almak suretiyle dilimiz bozulmamalıdır.
6-Yabancı dilde eğitim, sömürge ülkelerde olur. Yabancı dilde eğitimden vazgeçilmelidir.
7-Herkes kendisine göre dil kuralları uydurmaktan vazgeçmeli, bu konuda bilim adamları, dil uzmanları ve ilgili kurumlar yetkili olmalıdır.
8-Dilimin korunması ve geliştirilmesine yönelik daha etkili kurumsallaşma yapılanmalarına gidilmelidir.
9-Meclis Araştırma Komisyonunda alınan bu tavsiye kararları, Meclis Genel Kuruluna getirilerek, toplumumuzda yaptırımlara yönelik olarak yasallaştırılmalıdır.”
Bütün bu anlattıklarımız sonucu, “Türkçe Misakı Millisi” ni zafere ulaştırmak için Samsun’a yeniden çıkmaya gerekçeler ve sebepler kalmamıştır.
2025’de iktidar partisi ve muhalefet partileriyle birlikte ayrılıklar-gayrılıklara düşmeden, bir “MİLLİ BLOK” halinde adı geçen zaferimizi gerçekleştirmek için “TAM YOL İLERİ” diyerek yolumuza devam edip amacımıza ivedilikle ulaşmaya çalışmalıyız. 16 Nisan 2025