İ.B.B Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasına ilişkin usulsüz yatay geçiş iddiaları, gündemin en sıcak konuları arasında yer alıyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan rapor ve İstanbul Üniversitesi’nin devam eden incelemeleri, konunun hukuki boyutunu öne çıkarıyor. Gazeteci Nedim Şener, İstiklal.com.tr'ye verdiği röportajda bu sürecin detaylarını, hukuki yönünü ve kamuoyuna yansımalarını değerlendirdi. İşte detaylar...
“100’ün üzerinde usulsüz yatay geçiş tespit edildi”
İmamoğlu’nun diplomasına ilişkin yürütülen soruşturma, YÖK’ün 17 Şubat 2025 tarihli raporunun ardından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderildiğini söyleyen Şener,” Bunun üzerine üniversitede bir inceleme komisyonu oluşturuldu. Komisyonun çalışmaları sona yaklaşmış durumda ve yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun değil, 100’ün üzerinde kişinin usulsüz yatay geçiş yaptığı belirlenmiş durumda” ifadesini kullandı.
“Bu durum, yalnızca İmamoğlu’na özgü bir mesel değil”
İmamoğlu’na özgü olmadığını belirterek 1987-1992 yılları arasında organize bir şekilde yürütülen bir usulsüzlük ağının ortaya çıktığını gösterdiğini açıklayan Şener, “ Yani yalnızca bireysel avantaj elde edenlerden değil, bu geçişlere imkan sağlayan bir yapının varlığından söz edebiliriz. Bu süreçten faydalananlar arasında iş insanlarının, avukatların, subayların ve siyasetçilerin çocukları bulunuyor. Ortak noktaları ise üniversiteye sınavsız giriş yaparak diploma sahibi olmak istemeleri” şeklinde vurguladı.
“Bu usulsüz yatay geçişlerin önemli bir ayağı Kıbrıs’tadır”
Bu usulsüz yatay geçişlerin önemli bir ayağının Kıbrıs’taki tabela üniversitelerine dayandığını ve bu sürecin belli belgelerle (lise diploması, askerlik belgesi, sicil kaydı vb.) Kıbrıs’taki bu üniversitelere kayıt yaptırmakla başladığını belirten Şener, “Sonrasında belirli bir süre bekleniyor ve İstanbul Üniversitesi’ndeki bağlantılar devreye girerek yatay geçiş işlemleri gerçekleştiriliyor. Bu süreçte, özellikle ilanların adrese teslim şekilde düzenlendiği, öğrencilerin transkriptlerinin de buna uygun biçimde hazırlandığı görülüyor. Örneğin, Girne Amerikan Üniversitesi’nde alınan notların 60 puan ve üzerinde olacak şekilde düzenlendiği, 59 veya 50 gibi notların yer almadığı belirtiliyor” şeklinde ifade etti.
“Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bazı hocaların usulsüzlüğü görüp uyardığı biliniyor”
Şener, “Bu usulsüzlükler, o dönemde basına da yansımış, akademisyenler tarafından dile getirilmişti. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bazı hocaların bu tür geçişlerin farkında oldukları ve yetkilileri uyardıkları biliniyor. Ancak o dönem yeterli müdahale yapılmamış. Şimdi ise inceleme komisyonunun raporu ilgili makamlara sunulacak ve diplomaların iptali gibi ciddi sonuçlar doğurabilecek bir süreç işleyecek” diye ekledi.
“Bu süreç İmamoğlu’nu tedirgin ediyor”
İmamoğlu’nun tepkisinin bu süreçten rahatsız olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Şener, “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır ve bu da onu endişelendiriyor olabilir. Ancak olay karşısındaki tavrı dikkat çekici; hukuki süreçte kendini savunmak yerine, gazetecilere ve bilirkişilere dava açması, savcılara ve müfettişlere yönelik hakaretlerde bulunması, bir tür suçluluk psikolojisini çağrıştırıyor. Oysa ortada bir usulsüzlük yoksa, hukuki yollardan hakkını savunabilir ve sürecin normal işleyişine güvenebilir” ifadelerini kullandı.
“Asıl düşündürücü olan bazı kesimlerin bu usulsüzlüğü savunması”
Asıl düşündürücü olanın, bazı kesimlerin açıkça ortada olan bir usulsüzlüğü savunması olduğunu ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne gönül vermiş bazı isimlerin dahi bu durum karşısında sessiz kalmasının veya usulsüzlüğünün meşrulaştırılmaya çalışmasının oldukça kaygı verici olduğuna değinen Şener, “Ancak zamanla gerçekler kabul edilecektir. Sonuçta, gerçeklerin ortaya çıkması kadar, toplumun bunu hazmetmesi ve kabullenmesi de zaman alır. Bu sürecin etik ve hukuki açıdan doğru şekilde sonuçlanması önemli”
“Bu sürecin CHP tabanına etkisi olacağını düşünmüyorum”
Şener, bu soruşturmanın CHP seçmenine etkisi konusunda büyük bir değişiklik olacağını düşünmediğini, çünkü zaten bu durumu bildikleri halde desteklemeye devam ettiklerini vurguladı1. CHP tabanının olaylara bakış açısının oldukça farklı olduğunu söyleyen Şener sözlerine şöyle devam etti:
“Örneğin, yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diploması yok diye bağırıp çağırdılar. “Bu yüzden cumhurbaşkanı olamaz, yetkileri geçersiz” gibi iddialarda bulundular. Ancak şimdi İmamoğlu’nun diplomasıyla ilgili ciddi usulsüzlük iddiaları ortaya çıkınca, “Bu bir kumpas, siyasi operasyon” gibi savunmalara sığınıyorlar”
“Burada ciddi bir sahtecilik ve usulsüzlük şüphesi var”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasıyla ilgili Marmara Üniversitesi gerekli tüm açıklamaların yapıldığını ve ortada herhangi bir soruşturma gerektirecek bir durum dahi olmadığını söyleyen Şener, “Kaldı ki 1983 yılında yedek subay olarak askerlik yapmış. Bunun fotoğrafları ve resmi kayıtları var. Genelkurmay’ın bile geriye dönük bir sahtecilik yapması mümkün değil. 1983, Erdoğan’ın siyasette henüz görünür olmadığı bir dönemdi. Ancak İmamoğlu’nun durumu tamamen farklı. Burada ciddi bir sahtecilik ve usulsüzlük şüphesi var. Buna rağmen, yıllarca Erdoğan’a yönelik iddialarda bulunan aynı kesimlerin şimdi İmamoğlu’nu savunmaya çalışması büyük bir çelişki. Bu yüzden onları kendi çelişkileriyle baş başa bırakıyoruz” şeklinde konuştu.
“YÖK’ün raporu usulsüzlüğü açıkça tespit etmiş durumda”
Diplomanın geçersiz sayılacağın haberlerine ilişkin açıklama yapan Şener,
“Fatih Atik’in diplomanın geçersiz kılınacağı yönündeki açıklamalarına gelirsek… Zaten olması gereken sonuç bu. YÖK’ün raporu usulsüzlüğü açıkça tespit etmiş durumda. Bu nedenle Fatih Atik’in veya bir başkasının bunu söylemesine gerek bile yok. Ortada bir hukuki süreç var ve bunu belirleyen de YÖK’ün raporu. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün inceleme komisyonu da benzer sonuçlara ulaştı. Raporun hafta sonu ya da önümüzdeki hafta başında çıkması ve ilgili makamlara (savcılığa, YÖK’e ve ilgili dekanlıklara) gönderilmesi bekleniyor” ifadelerini kullandı.
Üniversitelerin bağımsız olduğunu ama hukukun üstünde olmadığına ve bir üniversitenin uyması gereken akademik ve yasal kurallara değinen Şener, “Mesela Beyza Hanım yıllarca çalışıp, emek harcayıp, ter döküp sınava girerek İstanbul Üniversitesi İşletme İngilizce Bölümü’ne girmiş. Büyük zorluklarla okuyup mezun olmuş. Ama biri çıkıp, elinde bir A4 kağıtla 'Ben şu üniversiteden yatay geçiş yaptım' diyerek aynı okula kaydolabiliyor. Sonra bir transkript veriyor, bir form dolduruyor, dönemin Meclis Başkanı Necmettin Karaduman’ı referans gösteriyor. Üstelik bu işlerin organize edilmesini sağlayan bir aracı var. O dönem Özel Tozan isimli biri. Tüm bu ilişkiler sonucunda bir kişi, hiçbir sınava girmeden ve emek vermeden üniversiteye kabul ediliyor. Bu adaletli bir durum mu? Tabii ki hayır” şeklinde ifade etti.
“Üniversitelerin bağımsız olması, hukuksuzluğu göz ardı edebilecekleri anlamına gelmez”
“Üniversitenin bağımsızlığı değil; üniversitenin istismar edilmesi ve öğrencilerin hakkının yenmesi” ifadelerini kullanan Şener üniversitelerin bağımsız olmasının, hukuksuzluğu göz ardı edebilecekleri anlamına gelmediğini belirtti. Hukuka ve akademik etik kurallara uymak zorunda olduklarını savunan Şener, “Üniversiteler sadece bilgi aktarımı yapan kurumlar değildir, aynı zamanda ahlaki değerler kazandıran yerlerdir. Düşünün, bir kişi hiçbir sınava girmeden, hiçbir çaba harcamadan, sadece ilişkileri sayesinde bir üniversiteye kaydoluyor. Sonrasında da yıllarca çalışarak kazanan öğrencilerle aynı sıralarda oturuyor, onlarla fotoğraf çektiriyor, hatta bir noktada “Bakın, üniversite yıllarımdan fotoğraflarım var” diye savunma yapıyor. Bu durum etik midir?” şeklinde konuştu.
“Savunmaya devam edilmesi akıl alır gibi değil.”
Şener, “Normal şartlarda, kişi bir hata yapmışsa bunu kabul edebilir, yanlışını telafi etmeye çalışabilir. Ancak bu durumda, ortada büyük bir usulsüzlük varken hâlâ yüzsüzce savunmaya devam edilmesi akıl alır gibi değil. İşin asıl vahim tarafı, bazı kesimlerin bu usulsüzlüğü savunması. Üniversitenin bağımsızlığı bahanesiyle bu skandalı görmezden gelmek doğru değil. Hukuk, her alanda olduğu gibi akademik dünyada da işletilmelidir” ifadelerini kullandı.
“Bu konunun açığa çıkması sisteme güven oluşturur”
Diploma soruşturma sürecinin halkın gözünde güven oluşturacağını savunan Şener, “Bazı kesimler, bu meselenin gündeme getirilmesini sistemde güvensizlik yaratacağı gerekçesiyle eleştiriyor. Oysa tam tersi, usulsüzlüklerin ortaya çıkarılması, sistemin daha şeffaf ve güvenilir hale gelmesini sağlar. Şimdiye kadar bu konu halının altına süpürülmüştü. Ancak gerçeklerin açığa çıkması, aksine kamuoyunda güven oluşturur” şeklinde konuştu.
“İmamoğlu konuyu başka yöne çekiyor”
Şener, “İmamoğlu ise bu tartışmaları farklı bir noktaya çekerek, “Yarın tapularınıza el konulacak” gibi iddialar ortaya atıyor. Ancak bunun konuyla ne ilgisi var? İnsanların alın teriyle, miras yoluyla edindiği mülklerle, usulsüz yollarla elde edilen bir diploma nasıl aynı kefeye konulabilir? Burada bir genelleme yaparak konuyu saptırmak yerine, asıl meseleye odaklanmak gerekir: Usulsüzlük var mı, yok mu?” diye ekledi.
“Diploma sahte değil ama usulsüzlük var”
Bu konuya dair önemli bir ayrımı yapmak gerektiğini söyleyen Şener, “Diploma sahte değil, ancak usulsüz bir şekilde elde edilmiş. Bunu bir imar usulsüzlüğüne benzetebiliriz. Örneğin, bir kişi hazine arazisi üzerine izinsiz bir bina yapar ama bir şekilde ruhsat alır, su ve elektrik bağlatır. Daha sonra ‘Benim binamın ruhsatı var, nasıl yıkarsınız?’ der. Ancak ruhsat alınmış olması, inşaatın baştan itibaren usulsüz olduğu gerçeğini değiştirmez” benzetmesini yaparak bu konuyu, “İmamoğlu’nun diplomasının durumu da buna benziyor. Evet, ortada basılmış bir diploma var, ancak bu diploma usulsüz bir şekilde, kanunlara aykırı biçimde alınmış. Burada sadece bir kişinin suçu yok. Üniversite yönetimi, dekanlık ve dönemin yetkilileri de bu sürecin bir parçası. Bu yüzden konu, tek taraflı bir mesele değil; kurumsal bir ihmal ve bilinçli bir usulsüzlük söz konusu” şeklinde açıkladı.
“Bu süreç sistemin iyileşmesine katkı sağlayacak”
Şener, “Bu mesele sadece geçmişte yapılan usulsüzlükleri açığa çıkarmakla kalmayacak, aynı zamanda sistemin iyileştirilmesine de katkı sağlayacak. Bundan sonra benzer durumların yaşanmaması için daha sıkı denetimler getirilecek, üniversitelerdeki geçiş süreçleri daha şeffaf hale getirilecek. Hukuk kuralları işte böyle gelişir. Önce bir açık bulunur, bu açık kötüye kullanılır ve ardından yasalar ve yönetmelikler bu tür suistimallerin önüne geçmek için düzenlenir. Bu süreç, bir devletin ve kurumlarının sağlıklı işleyişi için gereklidir” diyerek sözlerini noktaladı.