Mehmet Zeki’nin eli kolu bağlanmış, sevdiği öğretmenlik mesleğine son verilmiştir. Gelişen irtica hareketi karşısında ailesinin ve kendisinin hayati tehlikede olduğunu görür. Eşini ve çocuklarını yanına alarak Çapakçur’dan ayrılır. Diyarbakır Lice ilçesindeki eniştesi Abdulgani Efendinin yanına gider. İsyan genişler yeni katılımlarla büyür, Bingöl, Muş, Elazığ, Diyarbakır kısaca Doğu Anadolu’yu ahtapotun kolları gibi sarar. Gelişmeler üzerine Ankara, Doğu vilayetlerinde sıkıyönetim ilan eder. 23 Şubat'ta ayaklanmacıların üzerine gönderilen ordu birlikleri Muş Ovası'nda Şeyh Said kuvvetleri karşısında tutunamayarak Diyarbakır'a çekilmek zorunda kalır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti bu isyanla uğraşırken Musul, Kerkük ve çevresi sessiz sedasız İngilizlerin mandası altında olan Irak’a verilir. İsyan, 15 Nisan 1925 yılına kadar devam eder. Şeyh Said ve çevresindekiler yakalanarak Diyarbakır’a götürülür. Ancak Lice’deki isyancılar, 23 Nisan 1925 büyük Millet Meclisinin açılışının 5. Yıldönümünde isyanın olacağını devlete ihbar ederek isyanın yeterli hazırlıklar yapılmadan üç ay önce başlamasına neden olduğu, dolayısıyla isyanın başarısızlığa uğramasından sorumlu tuttukları Mehmet Zeki’nin evini basarlar. Onu; karısının, altı yaşındaki oğlu Necati ve 14 yaşındaki yeğeninin gözlerinin önünde linç ederler; yaptıkları ile yetinmeyip cesedini bir atın kuyruğuna bağlayarak Lice sokaklarında dolaştırırlar. Paramparça olmuş cesedi getirip okulun bahçesine atarlar ve iki gün boyunca cesede kimsenin yaklaşmasına izin vermezler. Hükümet kuvvetlerinin Lice’ye girmesiyle Mehmet Zeki’nin kemikleri törenle Lice mezarlığında toprağa verilir.
Cumhuriyet’in bu ilk şehidi Mehmet Zeki Dündar Alp, Atatürk yaşadığı sürece yapılan törenlerle anılır, sonra unutulur veya unutturulur. Yıllar sonra Fırat Üniversitesi Tarih Profesörü Orhan Kılıç’ın hazırlamış olduğu ‘Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında İz Bırakan 100 Elazığlı’ adlı kitapta bu kahraman, Cumhuriyet’in ilk şehidinin hakkı teslim edilerek tarih sayfalarındaki yerini alır. Cumhuriyet’in ilk şehidi Mehmet Zeki Dündar Alp’i rahmet, şükran ve nimetle anıyor ve bizlere bilinen ancak görmezden gelinen, unutturulan şehidi tarihe kazandırdığı için Fırat Üniversitesi Tarih Profesörü Orhan Kılıç’a teşekkür ediyoruz.
Ne diyordu bir şiirinde İstiklal Marşımızı yazan Mehmet Akif Ersoy: "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;/ Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Misakı milli sınırları içerinde olan Musul, Kerkük ve çevresi İngiliz oyunu ve o oyunun piyonu Şeyh Said ve taraftarlarının isyanı ile vatan topraklarından koparıldı. Dış güçlerin oyunu bitti mi? Bitmedi. Dün İngiliz vardı bugün Amerika… Türkiye’mizde, cennet vatanımızda, bugün aktif olan dokuz tarikat ve bunlara bağlı 85 cemaat var. Bu cemaatlerden biri Nakşibendi tarikatına bağlı FETÖ idi. Kendi meclisini bombalayacak kadar alçalan bu cemaatin yaptıklarını yaşadık. Türkiye’mizde bugün, İslam’ın aydınlık yüzünü vakıfları kendilerine maske yaparak holdingleşen yerden bitmeler var. Bilinerek ve istenerek ifrat ve tefrit arasında biri diğerine düşman edilen gruplar var. Böylesi ayrıştırma, ötekileştirmeden siyasi rant elde edenler var…
Düşman kavi… Oyun gani… Türk düşmanlarının nerede ne yapacağı, yapacakları, hangi kişi veya örgütleri nasıl ve ne zaman kullanacağı bilinmez. Türk adını, dedelerimizin kanları ile sulanan bu topraklardan silmek isteyen harici ve dâhili düşmanlarımızın oyunlarına gelmemek için uyanık olmak şart! Başka bir Türkiye yok.