İletişim kurma isteği, genellikle etrafımızdaki insanlarla bağlantı kurma ve anlaşılma arayışından kaynaklanır. İnsanların çoğu bazen çevresindeki kişilerle iletişim kurma isteği yerine, anlaşılma ihtiyacı daha ağır basar. Ancak, bu temel arzunun zamanla azalması ve hatta yerini anlaşılmama hissine bırakması oldukça yaygın bir deneyimdir. Kimi zaman, sesini duyurmak ya da hislerini paylaşmak zorken, çevrenin bu duyguyu anlamaması da kişiyi daha da yalnızlaştırabilir. Kendini ifade etmek, bazen başkalarıyla kurulan anlamlı bir bağa ihtiyaç duyar, yoksa iletişim sadece sözcüklerden ibaret kalır.
İnsanlar, özellikle hassas veya önemli konularda konuşmaları gerektiğinde, karşı tarafın kendilerini gerçekten anlayıp anlamayacağından emin olamazlar. Geçmiş deneyimler, özellikle de olumsuz olanlar, bu korkuyu tetikleyebilir. Daha önce anlaşılmadığını veya yanlış anlaşıldığını hisseden bir kişi, yeni iletişimlerde de aynı sonucu yaşamaktan çekinebilir. Bu da derleşme isteğini azaltır.
Karşı tarafın empati kurma yeteneği, iletişimde anlaşılma hissi için kritik bir öneme sahiptir. Empati, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini anlama ve paylaşma yeteneğidir. Empati eksikliği olan bir kişi, karşısındaki insanın ne hissettiğini tam olarak anlamayabilir veya umursamayabilir. Bu durum, konuşanın kendini yalnız ve anlaşılmamış hissetmesine neden olabilir.
Bazı insanlar, iletişimde açık fikirli olmak yerine önyargılı bir tutum sergileyebilirler. Bu tutum, konuşanın kendini rahat hissetmesini engelleyebilir ve düşüncelerini özgürce ifade etmesinin önüne geçer. Yargılanma korkusu, kişinin kendini geri çekmesine ve iletişimden kaçınmasına neden olabilir.
Günlük yaşamın getirdiği yorgunluk ve stres, iletişim kurma isteğini olumsuz etkileyebilir. Yorgun veya stresli bir kişi, kendini ifade etmek için gerekli enerjiyi bulamayabilir veya iletişim kurmaya karşı isteksiz hissedebilir.
Her bireyin iletişim deneyimi farklıdır. Bazı insanlar, geçmişte yaşadıkları olumsuz iletişim deneyimleri nedeniyle konuşmaya karşı daha temkinli yaklaşabilirler. Bu deneyimler, kişinin kendine olan güvenini azaltabilir ve iletişim kurma isteğini zayıflatabilir.
Peki duygularını paylaşmaktan kaçmak bir çözüm mü?
Duygularını paylaşmamak, bazen kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanabilir. İnsanlar, duygularını paylaştıklarında ya da başkalarına içlerini açtıklarında bazen savunmasız hissedebilirler. Bu da korku ya da güven eksikliğinden doğabilir. Ancak, duygularını paylaşmamak, uzun vadede içsel birikimlere yol açabilir ve bu da kişinin kendini daha fazla yalnız hissetmesine veya stres altında olmasına neden olabilir.
Her ne kadar bazı insanlar duygusal açıdan kapalı olmayı tercih etse de, duyguları paylaşmak, başkalarıyla sağlıklı bağlar kurmanın önemli bir parçasıdır. Bu, her zaman tam açılmak ya da derin duygusal durumlarını göstermek zorunda olmadığın anlamına gelmez, ama küçük adımlar atmak, duygusal sağlığı destekleyebilir.
Kendini güvende hissettiğin bir arkadaşınla yada profesyonel bir uzmanla küçük bir şeyler paylaşmak, zamanla daha büyük adımlar atmana yardımcı olabilir. Kendini ne kadar rahat hissediyorsan, o kadar açılman gerektiğini de unutma. Bu konuda senin için önemli olan şey, sınırlarını ve rahatlık alanını iyi bilmek.
Ya birine açılmanın hiçbir işe yaramayacağını düşünüyorsan;
Bu bakış açısı oldukça anlaşılabilir. Birçok insan, duygusal olarak birine açıldığında, karşı tarafın yalnızca dinlemekle kalıp bir çözüm sunmaması durumunda kendini daha kötü hissedebilir. Bu da insanı, duygularını paylaşma konusunda isteksiz hale getirebilir. "Kimseye açılmazsam, daha fazla sorunla karşılaşmam" düşüncesi zamanla kendi içsel huzurunu koruma amacı güdüyor olabilir.
Ancak, bazen başkalarına duygularını açmanın, sadece çözüm aramakla değil, rahatlama ve empati almakla da ilgisi vardır. Bazen biri seni anlamasa bile, sadece "burada" olduğunu bilmek, hislerini daha iyi anlamana yardımcı olabilir. Karşı tarafın katkısının ne olacağı bazen net olmasa da, içsel bir rahatlama ya da daha az yalnızlık hissi sağlayabilir.
Yine de, duygularını paylaşma kararı senin tamamen kontrolünde. Sadece, zamanla bu konuda esneklik göstermek ya da belki başkalarının, hatta profesyonel birinin bakış açısını denemek, kendini keşfetmenin bir yolu olabilir. Kendi sınırlarını aşmadan, birilerine açılmanın sana nasıl hissettirdiğini gözlemlemek iyi bir adım olabilir.
Çözüm Olabilecek Birkaç Öneri
- Açık ve dürüst iletişim kurmaya çalışın: Duygularınızı ve düşüncelerinizi açık bir şekilde ifade edin.
- Karşı tarafı dikkatle dinleyin: Empati kurmaya çalışın ve anlamaya odaklanın.
- Yargılayıcı tutumdan kaçının: Açık fikirli olun ve farklı düşüncelere saygı gösterin.
- İletişim engellerini aşmaya çalışın: Gerekirse iletişim becerilerinizi geliştirmeye yönelik adımlar atın.
- Kendinize zaman tanıyın: Yorgun veya stresliyseniz, iletişim kurmak için kendinizi zorlamayın.
- Gerekirse yardım alın: İletişim sorunlarınızla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir uzmandan destek almayı düşünebilirsiniz.
Unutmayın ki iletişim, karşılıklı bir süreçtir. Anlaşılma isteğinizin azalması durumunda, yukarıdaki nedenleri gözden geçirerek ve çözüm önerilerini dikkate alarak daha sağlıklı ve tatmin edici iletişimler kurabilirsiniz.