TBMM’de düzenlenen Yeni Yol Grup Toplantısı’nda konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, vatandaşların yaşadığı ekonomik zorluklara dikkat çekti. Arıkan, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün ideolojik tartışmalarla gölgelenmemesi gerektiğini ifade etti.

“Ülke ekonomisinin büyüdüğü sürekli söyleniyor ama asgari ücretli kirasını ödeyemiyor, çocuğunu okutamıyor, tenceresini kaynatamıyor,” diyen Arıkan, “İşçimizin, emekçimizin konuşacak bu kadar sorunu varken 1 Mayıs hâlâ ideolojik tartışmaların esiri durumunda,” ifadelerini kullandı.

1 Mayıs’ın Taksim Meydanı merkezli tartışmalarla gündeme gelmesini eleştiren Arıkan, “Biz isterdik ki, 1 Mayıs’ta Taksim’i değil, açlık sınırının altında kalan asgari ücretliyi konuşalım. Keyfi uygulamalarla işten çıkarılan işçileri, çocuk yaşta çalışmak zorunda bırakılan evlatlarımızı gündeme getirelim,” dedi.

‘40 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE DEPREM VERGİSİ TOPLANDI, NEREYE GİTTİ?’

Konuşmasında son günlerde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşanan depremlere de değinen Arıkan, GSM operatörlerinin yetersizliğini ve kamu otoritesine yönelik güven kaybını gündeme taşıdı. “Faturaya gelince en yüksek bedelleri alan GSM firmaları, en küçük sarsıntıda iletişimi sağlayamaz hale geldi,” diyen Arıkan, en büyük güven kaybının ise iktidara karşı yaşandığını söyledi.

1999 Marmara Depremi’nin ardından getirilen ve kalıcı hale gelen deprem vergilerine işaret eden Arıkan, bugüne kadar 40 milyar doların üzerinde gelir elde edildiğini hatırlatarak, “Bu vergi nereye gitti?” sorusunu yöneltti.

Dönemin Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’in, bu vergilerin duble yollara harcandığı yönündeki açıklamasını hatırlatan Arıkan, “Çok tuhaf değil mi? Deprem vergilerini yollara harcayan iktidarın bakanı, şimdi depremin bütçeye yük olduğunu söylüyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın İstanbul’un birkaç yıl içinde toparlanabileceği yönündeki açıklamasına da tepki gösteren Arıkan, “Madem bu kadar kolaydı, 23 yıldır neden toparlamadınız?” diye sordu.

52 MİLYAR DOLAR HEBÂ EDİLDİ, BU PARAYLA 800 BİN KONUT YAPILABİLİRDİ

Arıkan, 19 Mart’ta başlayan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yürütülen süreçle birlikte yaşanan ekonomik kayıplara dikkat çekti. Arıkan, Merkez Bankası’nın doları tutmak amacıyla 52 milyar dolarlık kaynak kullandığını belirterek, “Bu para ile 800 binin üzerinde sosyal konut yapılabilirdi. 6 Şubat deprem mağdurları çadırlardan ve konteynerlerden kurtarılabilirdi,” dedi.

52 milyar dolarlık kaynağın 2025 bütçesinde çiftçiye ayrılan desteğin tam 14 katı olduğuna işaret eden Arıkan, “Her bir çiftçiye 951 bin 809 lira destek verilebilirdi. Emeklilere bayramda sadece 4 bin TL değil, 6,5 maaş ikramiye ödenebilirdi,” ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in uluslararası temaslarını da eleştiren Arıkan, Şimşek’in Amerika’daki IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları kapsamında yaptığı görüşmelere değinerek, “Sayın Şimşek, Erasmuslu üniversite öğrencisi gibi ülke ülke dolaşıyor. Görüştüğü kuruluşlar arasında IMF, Dünya Bankası ve finans devleri var. 90’lı yılların meşhur şarkısı vardı ya, ‘Hey George versene borç?’ diye… İşte tam da bu tabloyu yaşıyoruz,” şeklinde konuştu.

Arıkan, Türkiye’nin ancak yüksek faizle borç bulabildiğini, bu nedenle bulunan paranın maliyetinin halk için çok ağır olacağını sözlerine ekledi.

‘DOĞU AKDENİZ KAYNIYOR, KIBRIS GÖZDEN Mİ ÇIKARILDI?’

Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere de dikkat çeken Mahmut Arıkan, Kıbrıs’ın stratejik önemine rağmen Türkiye’nin bölgedeki gelişmeler karşısında sessiz kaldığını savundu. Arıkan, “Doğu Akdeniz kazan gibi kaynıyor. Kıbrıs elimizden kayıp gitmek üzere. Kaset iddiaları, mafya bağlantıları, İsrail, Güney Kıbrıs’taki silahlanma ve yeni terör oluşumları, Türkiye’yi işgalci olarak gören ifadeler var ama sahnede bir tek Türkiye yok,” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs’ın Türkiye için vazgeçilmez bir unsur olduğunu belirten Arıkan, “Kıbrıs, Türkiye’nin kilidi değil mi? Doğu Akdeniz’deki varlığımızın teminatı değil mi? Eğer gözden çıkarıldıysa, bizim mi haberimiz yok?” diye sordu.

İktidarın Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konularındaki tutumunu “milli olmaktan uzak” olarak nitelendiren Arıkan, yaşanan gelişmelere karşı sessiz kalınmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı.

'SURİYE, İSRAİL’LE NORMALLEŞME OYUNUNA GELMEMELİ'

Arıkan, Orta Doğu’daki gelişmelere de dikkat çekti. Arıkan, Gazze, Kıbrıs, Yunanistan ve Suriye’de yaşanan olayları yakından takip ettiklerini belirterek, özellikle Suriye ile İsrail arasındaki olası normalleşme sürecine tepki gösterdi.

İsrail merkezli The Times of Israel gazetesinde 24 Nisan tarihli bir haberi örnek gösteren Arıkan, “Ahmed el-Şaraa, İsrail ile barış arayışında, Suriye’yi İbrahim Anlaşmaları’na dahil etmek istiyor” başlıklı haberi anımsatarak, bu gelişmenin kaygı verici olduğunu söyledi.

Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerinin Suriye yönetimine kötü örnek olduğunu savunan Arıkan, “Biz biliyoruz ki İsrail, bölgemizi istikrarsızlıkla tehdit ediyor. Türkiye için ekonomik, Suriye için ise toprak bütünlüğü tehdit altında,” dedi.

Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye yönetimine diyoruz ki; İsrail’le normalleşmek demek, Siyonizm’le normalleşmek demektir. Ne Türkiye ne de Suriye bu oyuna gelmemelidir. Bu süreç, bölgenin ve İslam dünyasının bekasına zarar verir.”

Kaynak: Haber Merkezi