Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Filistin devletini reddeden açıklamalarını kınadı.
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Filistin devletini reddeden açıklamalarını kınadı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Batı'nın iki devletli çözüm baskılarına rağmen geçen haftasonu savaştan sonra bir Filistin devletinin kurulmasına karşı olduğunu yinelemesi Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanlarının tepkisine neden oldu.
İsrail'in savaş sonrası müzakerelerin bir parçası olması gerektiğini söyleyen Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne, "Netanyahu'nun açıklamaları endişe verici. Herkes için güvenlik garantisi olan bir Filistin devletine ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı.
Netanyahu'nun demecini "kabul edilemez" olarak nitelendiren İrlanda Başbakanı Micheal Martin ise "İsrail Başbakanı'nı barış ve iki devletli çözüm isteyen dünyayı dinlemeye çağırıyorum." dedi.
İsrail'e bir eleştiri de en yakın müttefiklerinden Avusturya'dan geldi. Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, Netanyahu'nun açıklamalarını "dar görüşlü" olarak nitelendirdi ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını "tek çözüm" olarak savundu.
Borrell: Hamas'ı yok etme planı işe yaramadı
Son dönemde İsrail'e ağır eleştiriler yönelten AB Dış Politika Şefi Josep Borrell de İsrail'in Hamas'ı yok etme planının "işe yaramadığını" ve "iki devletli bir çözüm" çabalarının sürdürülmesi gerektiğini söyledi.
Netanyahu, durmaksızın kendi gündemini takip ederek İsraillilerin güvenini kaybetti ve ülkesini izole etti.
İsrail'in bir liderlik değişikliğine ihtiyaç duyduğu kendi halkı tarafından bile biliniyor. Netanyahu'nun, yaklaşık bin 200 İsraillinin öldürüldüğü Hamas saldrısı etrafındaki güvenlik aksaklıkları nedeniyle istifa etmesi gerekirdi. Bunun yerine bunu bir hırs haline getirip, başkalarını suçladı. Netanyahu, krizin kendisinin kalıp teröristleri yok etmek için savaşa öncülük etmesini gerektirdiğini savundu. Kendisi defalarca 'tam zafer' ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılması sözünü verdi. Ancak defalarca teslimatta başarısız oldu.
Devam eden şiddetin eşi benzeri yok, Hamas yenilgiye uğratılmadı, ve ugratılma ihtimali bile yok, pek çok İsrailli hala esaret altında ve hükümet ile ülke, taktikler ve uzun vadeli bir çözüm konusunda bölünmüş durumda. Halk Netanyahu gitmeli diyor.
Ekim ayı sonlarında başlatılan Gazze işgali İsrail açısından felakete dönüşüyor. Yerel sağlık bakanlığının rakamlarına göre bu durum halihazırda Filistinliler için bir felaket; bunların yaklaşık 25 bini öldürüldü. BM geçen hafta, İsrail'in aralıksız saldırıları ve insani yardımın engellenmesi nedeniyle daha da kötüleşen 2,2 milyon insanın kıtlık koşullarıyla karşı karşıya olduğu konusunda uyardı. Kuzeydeki evlerin çoğu oturulamaz durumda. Gazze artık çocuklar için dünyanın en tehlikeli yeri olarak adlandırılıyor. Böyle bir sefalet tarif edilemez ve tüm dünyaya bir sitemdir.
İsrail'i saran felaket, 7 Ekim'deki şokun ardından daha yavaş gelişti; ancak birçok açıdan daha az varoluşsal değil. Başkan Isaac Herzog, halkın artık kendini güvende hissetmediğini itiraf ediyor. Ülkenin siyasi liderliğine, güvenlik güçlerine ve istihbarat teşkilatlarına olan güven zaten düşük düzeyde sarsıldı . Netanyahu'nun Gazze'deki 'topyekün savaşı' işgal altındaki Batı Şeria'da, Lübnan'da Hizbullah ve Yemen'de Husilerle çatışmayı alevlendirdi. İsrail şu anda aylarca sürebilecek ve çok daha fazla ölümle sonuçlanabilecek çok alanlı bir savaşla karşı karşıya.
Netanyahu'nun savaşı, İsrail ile Körfez Arap ülkeleri arasındaki İbrahim Anlaşması'nın normalleşme sürecini geriletti. BM Genel Kurulu'ndaki son oylamalara bakılırsa, bu durum ülkeyi olağanüstü derecede uluslararası alanda izole etti. İsrail, Lahey'de soykırım yapmakla suçlanıyor. Netanyahu tüm dünyanın gözü önünde soykırım yapıyor ama kendisi bunu reddediyor. Gazze'de insani ateşkes yönündeki ateşli çağrılarını reddeden dost Avrupa ülkeleriyle ilişkiler oldukça gergin. Netanyahu'nun şu anda İsrail'in en önemli müttefiki, yardım sağlayıcısı ve silah tedarikçisi olan ABD ile açık bir anlaşmazlık içinde olmasıda çok manidar.
Pek çok İsrailli, Netanyahu'nun bencil ve yıkıcı davranışı karşısında dehşete düştü. Netanyahu değişikliği ve İsrail'in savaş ve savaş sonrası stratejilerinin değişmesi yönündeki iç baskı hızla artıyor.
Kamuoyu yoklamaları halkın artık Netanyahu'ya güvenmediğini ve onun gitmesini istediğini gösteriyor. Likud partisinin itibarı da düştü. Başbakan'ın koalisyonunu bir arada tutmak için aşırı sağcı bakanlara güvenmesinin mantıklı karar alma süreçlerini çarpıttığı neredeyse herkes için açık. Muhalefet partileri ve esir yakınları erken seçim çağrısında bulunuyor.
Hatta bu çağrıyı yapan esir yakınları, bunu sokaklarda yapıyor…
Bu gerekli ve gecikmiş iç tartışma, geçen hafta, savaş kabinesinin gözlemci üyesi ve eski genelkurmay başkanı Gadi Eisenkot'un dramatik müdahalesinin ardından yeni bir yoğunluk düzeyine ulaştı. Eisenkot, kalan rehinelerin serbest bırakılmasının acil öncelik olması gerektiğini ve bunun gerçekleşmesi için ateşkesin gerekli olduğunu söyledi. Netanyahu'yu Hamas'ın ortadan kaldırılabileceğini iddia ederek İsraillileri yanıltmakla suçladı. Savaş sonrası siyasi çözümün şekline acil dikkat gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Artık Netanyahu şunun çok iyi farkında, İsrail'in yanında egemen, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması anlamına gelen bir çözüm olmadan uzun vadeli barış ve güvenliğin olması imkansız! Yazıyı yazdığım saatlerde yerel kaynakların verdiği habere göre "İsrail, Hamas'tan esirler karşılığında 2 ay ateşkes teklif etti, Hamas ise, "Daimi ateşkes istiyoruz. Sınırlı teklifleri reddediyoruz." şeklinde açıklama yaptı.
Netanyahu "Gerçekçi bir hedefin yokluğunda, Gazze bataklığına saplanıp kalacak Allah'ın izniyle…İsrail, Lübnan ve Batı Şeria'da eş zamanlı savaşarak Amerika'nın desteğini aşındıracak ve İbrahim anlaşmalarını, Mısır ve Ürdün'le yapılan barış anlaşmalarını tehlikeye atacak...
ABD bile prensipte iki devletli çözümü destekliyorken Netanyahu ne yapıyor?
Kasıtlı olarak ve yüksek dozda kendi çıkarlarını gözeten siyasi hesaplarla, geçen hafta inatçı muhalefetini açıkça yeniden ifade etmeyi seçti. "Öngörülebilir gelecekte yapılacak herhangi bir düzenlemede... İsrail'in, Ürdün'ün batısındaki tüm topraklar üzerinde güvenlik kontrolüne sahip olması gerekir" dedi. Egemen bir Filistin bir seçenek değil onun için. Bu asla olmayacaktı.
Netanyahu İsraillileri, onları felakete sürüklemesine rağmen gelecekteki güvenlikleri için hala en büyük umut olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Belki de Trump'ın ikinci başkanlığı imdadına yetişene kadar bu işi kurtaracağını düşünüyor. Her bakımdan yanılıyor.
İsrail halkı artık birşeyi çok iyi biliyor; Netanyahu barışın ortağı değil. O barışın düşmanı. Artık Biden yönetiminin, İngiltere'nin ve İsrail'in tüm dostlarının ona yoldan çekilmesini söyleme zamanı geldi.
Şimdi İsraillilerin onu dışarı atmasının zamanı geldi.