Başbakan Binali Yıldırım’ın geçen hafta basına yaptığı geniş sunumda dış politikayla ilgili söyledikleri,

Başbakan Binali Yıldırım’ın geçen hafta basına yaptığı geniş sunumda dış politikayla ilgili söyledikleri, değerli yalnızlık politikasından vaz geçilerek özellikle bu dönemde inşa edilen dört ülke ile ilişkileri düzeltmeye önem verildiğinin işaretini vermektedir. Aslında Başbakan iktidara geldikten hemen sonraki konuşmasında kullandığı “Daha az düşman, daha çok dost” oluşturma anlayışına da bir ölçüde açıklık getirdi. Başbakan’ın ifade ettiği dört ülke -Rusya, İsrail, Mısır ve Suriye- olup bunlardan sonuncusu en uzun kara sınırımızın olduğu ülke diğerleri ise deniz bağlamında kıta sahanlığımızın olduğu ülkelerdir. Her biriyle ilişkilerin kötüleşmesinin serüveni farklıdır. Bunların daha çok Türkiye’nin son on yılda kendisine biçtiği misyon ve vizyonla bağlantılığı olduğu açık. Ancak bu sonuçlar güç bağlamında Türkiye’nin sabit ve değişken verilerinin henüz oyun kurucu olmadığını gösterdi. Hem Uluslararası hem de bölgesel güçler buna müsaade etmedi. Dolayısı ile daha gerçekçi reel politik değişikliğe gidilerek, bunlarla ilişkilerin düzelmesine önem ve öncelik verilmesi gerektiği anlaşıldı. Başbakanın deyişiyle, “Rusya ile ilişkilerde “geniş reisime bakmak gerekiyor. Aslında halklar arasında düşmanlık yok. Uçak krizinin yarattığı gerginliğin giderilmesi iki ülkenin de yararına”...Aslı nda başbakanın Rusya düzleminde baktığı bu öz eleştiri diğer ülkeler içinde ip ucu vermektedir. Nitekim bu bağlamda diplomasi öne çıkarak diplomatik yöntem araç ve gereçleri kullanarak bu ülkelerle ilişkileri düzeltme içerisine girildiği açıktır. Çünkü bu değerli yalnızlığın getirdiği sonuç açık. Turizm gelirlerinin düşmesi, Kuzey Suriye’de Kürt oluşumu, Suriye’nin batısında Esad, İran ve Rusya bloku ile mücadele, İŞİD tehdidi, resmi 3 milyon mülteci ile mücadele…..vb.

Ancak Ankara’nın zedelenen ilişkilerin onarımı için yaptığı jestlere karşı Moskova’nın tepkisinde henüz bir değişiklik yok. Öyle ki Rusya özür ve tazminat şartlarında ısrarlı. Ama Başbakan’ın bu konuda söyledikleri Türk diplomasisinin Rusya ile uzlaşma çabalarını sürdürmekte kararlı olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan Uçak hadisesinden sonra Putin’in agresif Türkiye karşıtlığı ve bunun sonuçlarına rağmen Rusya’ya enerji bağımlılığımızı azaltmaya dönük ciddi çabalar da görülmüyor.


İsrail ile ilişkiler konusunda Başbakan’ın açıklamaları, yapılan temasların artık mutabakat noktasına ulaşmak üzere olduğu sinyalini veriyor. Hatta haber ajanslarına düşen bilgiye göre Gazze’ye su ve elektrik tedariki noktasında da mutabakata varılmıştır. Mısır konusunda ise Yıldırım Türkiye’nin darbeye karşı tutumunu tekrarlamakla beraber, ticari, ekonomik ve sosyal ilişkilerin yeniden canlandırılması isteğini dile getirdi. Özellikle sabık Mısır Cumhur başkanı Murşiye verilen ceza konusunda Ankara’nın sesiz kalması diğer alanlarda da bir hareketliğe işaret vermektedir. Zaten İstanbul zirvesine Suudi Arabistan üzerinden Mısır’ın zirveye katılması sağlanmıştı. Başbakan Suriye’ye de ki Esad rejimi ile açık bir şey ifade etmemekle beraber Kuzeydeki PYD merkezli Kürt oluşumuna izin vermeyeceklerini n işaretini verdi. Ancak esas krizin çözümü gibi konularda Ankara’nın bilinen tutumuyla ilgili yeni bir şey söylemedi.

Yıldırım başkanlığındaki yeni hükümetin dış politikayı revize etmesi “son zamanlarda kaybedilen dostlukları yeniden kazanmaya öncelik vermesi” geç kalınan bir durumdur. Hatta bu konuda İsrail- ABD denklemi ve stratejileri bağlamında Ankara kendini revize etmelidir. Bu yeni değişim, dış politikada da nelerin kötü gittiğini araştırmak ve bunun nedenlerini belirleyerek gereken ayarlamaları yapmak için de bir fırsat sayılmalıdır. Özellikle Suriye konusunda hesaplar tutmamıştı. Mısır konusunda ise ideolojik faktörler veya “ilkesel tavır” gerekçesiyle taraflı hareket edilmiş ve acele edilmişti. Oysa dış politikada gerçeklik ve pragmatizm esastır. Kaybedilen dostların yeniden kazanılmasına şimdi öncelik verilmesi bir bakıma yanlışların da düzeltilmesi ihtiyacının duyulduğu anlamını taşıyor. Ancak kaybedilen dostlukları yeniden kazanmaya çalışırken, daha önce kazanılan dostlukları ve ittifakları kaybetmemeye özen gösterelim.