Tedavisi imkansız hastalık

Ağrılısı, ağrısızı; sinsisi, ben geliyorum diyeni; lokal olanı, bulunduğu yerde durmayıp bütün bedeni esir alanı; ayakta geçirileni, yatağa mahkum edeni; tedavi edilebileni, tedavisi imkansızı ile hastalık insan oğlunun var oluşu ile birlikte ona musallat olmuş marazdır, illettir.

“Derdi veren dermanını da verir”, düşüncesi ile hareket eden insanoğlu, kendisine bahşedilen akılla çağlar içerisinde bedenine ve ruhuna musallat olan bu illetle mücadele etmiş, pek çok türünü de bertaraf edecek ilacı veya tedavi yol ve yöntemlerini bulmuştur. Öyle inanıyorum ki günümüzün en korkunç illeti olan, adı ile yüreklere korku salan kanser de bir gün mutlaka tedavi edilebilir hastalıklar gurubuna katılacaktır. Ancak, insanoğlunun fıtratında var olan ancak yaratılış amacında kullanılmadığı takdirde ruhunda büyük tahribatlara yol açan tedavisi imkânsız bir hastalık var ki Allah, böylesi bir hastalığa duçar olanlara yardım etsin, diyeceğim; ama Allah, yüce kitabında bu hastalığa duçar olanlar için yapılacak bir şeyin olamayacağını beyan etmektedir.

Nedir bu hastalık? Tek kelime ile hırstır. Aklın kontrolünden çıkan, hasetle birleştiğinde de kindarlaşan, güçle birleştiğinde canavarlaşan bu hastalığın; mevki, makam hırsı; şöhret hırsı, para ve mal hırsı gibi türleri vardır. Doyumsuzluğun tavan yaptığı bu illete musallat olanlara; “Nereye kadar?” “Sınır ne?”, diye sorulmaz. İnsanı bakar kör yapan, beraberinde şirki getiren bu illetin çıkış noktası ister mevki- makam, isterse para-mal veya şöhret olsun önüne set çekmek, engel koymak imkânsızdır. Nitekim âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed-Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister. Hatta dünya dahi verilse "yeter" demeyecektir, onun; gözünü ancak toprak doyura.” , diyerek hırsın sınırsızlığına dikkat çekmiştir.

Gücü arkasına almış ve hırs anaforuna kendini kaptırmış kişiler, nefislerini ilahlaştırdıkları için sınır tanımazlar. İstedikleri mevkii elde etmek için hemcinslerini basamak olarak kullanırlar. İstedikleri makam ve mevkii elde edince de daha yükseğini daha da yükseğini isterler. Sevgileri sahte, saygıları gayri samimi ve hesaplıdır. Şeytana ruhunu kiralamış hırs zebunu böyle kişiler için her yol mubahtır. Önlerine çıkan engelleri aşmak için yalan söylemeyi, aldatmayı, riyayı, iftirayı fütursuzca kullanırlar. Çeşitli entrika ve kumpaslarla başka insanları karalamak, kendine alkış tutmayanları aşağılamak ve ötekileştirmek bu tip yaratıklar için olağandır. Nitekim bu bakar körler için yine en güzel sözü Kuran-ı Kerim söylemiştir. "Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun İlerde bileceklerdir" (Hicr Suresi, 3)

Peki, insanın fıtratında var olan bu hissin hiç mi güzel yanı yok? Var elbette. İnsan, hırsını aklının çizdiği çerçevede doğru yerde kendisi için, başka insanları mutlu etmek için, Allah rızasını kazanmak için kullanırsa aliyül âlâ. Yok, hırs; insanı arzu ve isteklerinin kölesi yapıyorsa; mevki, makam, para, mal, şöhret kazanmak için her yolu mubah kılıyorsa işte o zaman insanı insan olmaktan çıkarır. Böylesi insanların tatmin olmalarını hele de mutlu olmalarını beklenemez. Kendileri mutlu olamadıkları için mütemadiyen başkalarını da mutsuz ederler.

Hırsının kölesi bir insanın kendisine, çevresine, dinine ve topluma vereceği zarar çok büyüktür. Hazreti Muhammed-Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir hadisinde "Kişide mal hırsının, şeref ve mevkie düşkünlüğünün dinine yaptığı zarar, iki aç kurdun sürüye yaptığı zarardan daha büyük olur.”, demiştir. Bu hadis-i şerifte iki aç kurtla servet ve mevki düşkünü haris bir kişinin kıyası son derece düşündürücüdür. Bilindiği üzere aç kurtların bir özelliği de içerisine daldıkları sürünün bir iki koyununa zarar vermezler. Kurtlar, aç gözlülüklerinden dolayı sürüdeki bütün koyunları boğar telef eder; sonunda da sadece onlardan birini ya da ikisini yiyip giderler. İşte iki aç kurdun bu durumu açgözlü ve haris insanla kıyaslanmakta ve hısının zebunu olan bir kişinin topluma vereceği zararın büyüklüğü anlatılmaktadır.

Allah, bu milleti hırsının zebunu olmuş bilumum haşerelerin şerrinden korusun.