“İntikam soğutulup yenildiğinde lezzetli aştır” sözünü tapınakçılar kadar iyi uygulayan başka bir örgüt yoktur sanırım.

“İntikam soğutulup yenildiğinde lezzetli aştır” sözünü tapınakçılar kadar iyi uygulayan başka bir örgüt yoktur sanırım.

Fransız İhtilali sırasında kışkırtılmış yığınları Bastile Hapishanesi’ne doğru yürürken devrimin önemli liderlerinden Comte de Mirebeau’nun söylediği “Monarşi, Tapınakçılar Örgütü’nün torunlarından bir darbe aldı” sözü aradan geçen yaklaşık 500 yılın ardından alınan intikam itirafından başka bir şey değildir.

Fransız İhtilali’nin hazırlanmasında mason localarının rolü büyük olmuştur. Gerçeğin Dostları isimli gizli bir örgüt bu ihtilalde özellikle öne çıkmıştır. Bu locanın politik felsefesi devrimi doğuran reformların ana hatlarını çizmektedir. Diğer bir önemli ve Gerçeğin Dostları locasıyla ilişkili bir loca da Dokuz Kardeşler locasıdır. Üyeleri arasında Voltaire, Benjamin Franklin, Paul Jones gibi isimler vardır.

Mason Localarının devrimde büyük rolü olduğu devrimden sonra kaleme alınan bir çok kitapta dile getirilmiştir. Yaygın iddiaya göre devrimi başlatan ayaklanma 1782 yılında Büyük Masonik Konvensiyon’da planlanmıştır. Bu konvensiyona katılanlar arasında yukarıdaki sözü söyleyen Comte de Mirabeau vardır. Konvensiyon kararlarını Fransız locaları içerisinde organize eden isimdir.

Devrimin planlanması ve uygulanması için seçilen masonlar Avrupa’yı dolaşarak radikal ve devrimci düşünceleri yaymakla görevlendirildiler. Sonrasında ise Fransa’ya gelerek Jakobenler’e katıldılar.

1785 yılında patlayan Kraliçe Gerdanlığı skandalının merkezinde bu mason ajanlardan biri ve asıl adı Joseph Balsamo olan Comte Cagliostro vardır. Cagliastre Almanya’da hem mason locasının hem de illüminati’nin üyesiydi. Aldığı direktifler doğrultusunda Kraliçe ve kardinal arasında gizli bir aşk macerası olduğu izlenimi oluşturan bir komplo kurarak halk nezdinde hem kraliyetin hem de kilisenin itibarını büyük ölçüde zayıflattı. Bu skandalın masonların bir ürünü olduğunu Fransız romancı Alexandre Dumas da doğrular.

Cagliastro engizisyon tarafından tutuklanınca tapınakçı geleneği koruyan masonların tüm Avrupa’da devrim yapma planlarını itiraf etti.

1789 yılında masonlar ve İllüminati kökenli devrimciler tahıl piyasasında bir çok manipülasyon gerçekleştirdiler. Yapay bir buğday kıtlığı oluşturuldu. Bu durum çok geniş bir açlığa yol açtı ve tüm ülke kısa zamanda ayaklandırıldı. Olayların başını çeken kişi Fransa Büyük Doğu Locasının büyük üstadı Orleans Dükü idi. Besin stoklarını bloke ettiler ve mecliste tüm reform hareketlerini engellediler. Bunun sonucunda durum daha da kötüleşti ve halk tam anlamıyla açlığa mahkum oldu.

Fransız İhtilali’nin masonların bir eseri olduğu ihtilal sonrasında yaşananlara bakılarak daha iyi anlaşılabilir. Tüm mezarlıklara yazılan ve illüminatinin ünlü sloganı olan “Ölüm Sonsuz Bir Uykudur” sloganları, fahişelerin tanrıça yerine konulduğu ve klişelerde düzenlenen Akıl Bayramları adı altında düzenlenen törenler, tapınakçı geleneğe uygun olarak yapılan vahşetler ve daha başka türlü rezillikler. 1300’lü yıllarda haç üzerinde yakılarak idam edilen büyük üstatları De Molay’ın tutuklu olarak kaldığı Bastille hapishanesinin devrimin sembolü haline getirilmesi de bunun göstergelerinden biridir.

1808 yılında Paris’teki St.Paul Klisesi’nde Papa tarafından 1314 yılında idam edilen büyük üstatları Jacques de Molay’ın anısına düzenlenen anma töreninde katılan masonlar aynı ortaçağ tapınakçıları gibi giyinmişlerdi. De Molay’ın kemikleri ve bazı eşyaları üzerinde ritüeller yaptılar. Daha sonra ise kan gölüne dönmüş Paris sokaklarında tapınakçı bayraklarıyla yürüyüş yaptılar. Artık intikam alınmış ve amaçlarını gerçekleştirecekleri bir ortam da oluşturulmuştu.

Fransız İhtilali sadece bir intikam değildi elbette. Bu ihtilalle bir çok taş yerinden oynamış, bir çağ kapanmış başka bir çağ açılmıştı. Artık Aydınlanmışlar Latince ifadesiyle İllüminati tarafından yönetilen ve yönlendirilen Ayıdınlanma çağı başlamıştı.