ÇİFT BAŞLILIK

Milli mücadeleden yeni çıkılmış, savaşta kazanılan zaferin siyaseten tesciline zaman gelmişti.

1922 Ekiminde İtilaf Devletleri Lozan’da yapılacak uluslararası barış konferansına hem Osmanlı hükümeti hem de Ankara hükümeti davet edilmişti.

Niyetleri Türkler arasına ikilik sokmaktı.

İstanbul hükümeti adına Sadrazam Şükrü Paşa 17 Ekim’de Ankara’ya bir telgraf göndererek Lozan’da birlikte hareket etmeyi teklif etti.

Mustafa Kemal Paşa “Milletin tek temsilcisi Büyük Millet Meclisi”dir diyerek noktayı koydu.

1 Kasım’da Meclis saltanatı kaldırdı.

Amaç “çift başlılığa son vermek”ti.

***

Saltanat kaldırılmıştı ama bir süre daha Halifelik korundu.

Halife Abdülmecit’in yabancı heyet kabulleri, Cuma selamlığına çıkması, bazı milletvekillerini kabul etmesi Ankara’da rahatsızlığa sebep oldu.

3 Mart 1924’te Hilafet kaldırıldı.

Temel gerekçe “çift başlı görünüme son vermek”ti.

Hatta ne olur ne olmaz, hanedandan biri saltanatını ilan eder diye sekarat-ı mevtteki hanım sultanlar, beşikteki şehzadelere kadar kadın-erkek tüm Osmanlı hanedanı sınır dışı edildi.

***

Cumhuriyet kurulduğunda Gazi Mustafa Kemal hem Reisicumhurluğu ve hem de Halk Fırkası riyasetini birlikte yürüttü. Gelen eleştiriler yüzünden Meclis Başkanlığından feragat etti ama parti liderliğini bırakmadı.

Amaç, çift başlı bir görünüme mahal vermemekti.

***

İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken aynı zamanda “ebedi şef”ti.

Celal Bayar’ın kısa süren Başbakanlığını dışarıda tutarsak hep silik isimleri başbakan yaptı.

Amaç çift başlı bir görünüme yol açmamaktı.

***

Demokrat Parti iktidara gelince Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildikten sonra parti başkanlığından ayrıldı. Başbakan Menderes parti başkanı oldu.

İcrayı seçilmiş başbakana bırakmıştı.

Cumhurbaşkanı olarak geride durmayı yeğledi.

Onun da amacı çift başlı bir görünüme yol açmamaktı.

***

1961 Anayasası kuvvetler ayrılığının dozunu kaçırmış, icrayı alabildiğine dizginlemiş, yargıyı güçlendirmişti.

Çifte parlamento vardı.

Bırakınız çift başlılığı, çok başlı bir demokrasi ortaya çıkmıştı.

Ülke yönetilemez hale gelmişti.

Onar yıl arayla iki darbe daha yaşandı.

***

1982 Anayasası 61 Anayasasının icrayı kısırlaştıran yapısının değiştirilmesini amaçladı.

Başlangıçta Başkanlık sisteminin getirilmesi isteniyordu ama olmadı.

Cumhurbaşkanının yetkilerini genişlettiler.

Sorumsuz fakat geniş yetkili bir Cumhurbaşkanı oluştu.

Özal ve Demirel gibi karizmatik Cumhurbaşkanları bile çift başlı görünüme engel olamadılar.

Halkın iradesini hiçe sayan 28 Şubat post modern darbesinden sonra siyasiler sureta bir yönetim sergilediler.

Perde arkasında zinde güçler vardı.

Ahmet Necdet Sezer siyasetten gelmemişti. Ama anayasanın Cumhurbaşkanına verdiği yetkileri paylaşmak istemiyordu.

Sezer’i Ecevit önermesine rağmen çift başlılık Anayasa fırlatmaya kadar uzanan bir gerilime yol açmış, ülke krize sürüklenmişti.

***

2002’de Ak Parti iktidara geldiğinde de çok başlı bir görünüm vardı.

Asker vesayetini sürdürmek istiyordu.

Engeller ortadan kaldırıldıktan sonra Başbakan olabilen Erdoğan seçmene verdikleri sözü tutmak istiyordu.

Cumhurbaşkanı da yetkilerini sonuna kadar kullanmak...

Yargı da icraya kafa tutuyordu.

Bu çok başlı görünüme rağmen millet Ak Parti’yi güçlendirdikçe güçlendirdi.

***

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişin temel gerekçelerden biri icrada çift başlılığa son vermek.

Getirilen sisteme “padişahlık, tek adam yönetimi” diye karşı çıkan Kılıçdaroğlu bile gaf olarak nitelenen “Cumhurbaşkanı başka partinin genel başkanı Başbakan başka partinin genel başkanı; asıl kavga o zaman çıkacak” şeklindeki sözleriyle aslında bilinç altındaki çift başlılığa karşı tavrını ortaya çıkardı farkında olmadan.

Evet, referandumun temel amacı “çift başlılığa son vermek”...

Ne demiş atalar:

Çatal kazık yere batmaz...