Neymiş İslam Hoşgörü ve Tolerans Diniymiş. Daha neymiş? Peygamber (AS) kendisine hakaret edenleri, taş ve pislik atanları Allah'a havale edip, sizin dininiz size benimkisi bana dermiş...!

Ya hadi oradan ya...
Yavrum, evladım.
Cahil insan.

Abdullah'ın yetimidir dedik diye sen Muhammed'i (AS) sahipsiz mi belledin?
Hiç düşünmez misin?

Hz. Hamza kimdi evladım?
Amca'sı mı, güvenliğinden sorumlu kurmay başkanı mı? Ona bir şey olmasın diye kendini feda eden bir yakını ve inananı mı? Yoksa hepsi mi?

Ya, Hz. Ömer kimdi? Yavrum o ağzını açtığında korkudan muhatapları sinmiyor muydu? Haşa çok sempatik ve toleranslı bir kimse miydi?

Hz. Ebubekir diyeceksin belki ya, o daha yiğit değil mi? Daha zorunu yani dünyalık bütün neyi varsa göz kırpmadan ona verecek kadar cesur adam o değil mi?
Be evladım dedesi Abdulmuttalib'i hele Amca'sı Ebu Talip'i bilmiyor musun? Yani onlardan çekinmese Müşrikler bir dakika hayat hakkı tanırlarmıydı, her Allah'ın günü ilâhlarıyla, rantlarıyla uğraşan adama.

Peki Hz. Ali kimdi oğlum?
- Bana suikast yapmaya gelecekler ey Amcamın oğlu, ha bu ölüm döşeğine benim yerime yatarmısın dediğinde, “-Şam tarafından mal sevkiyatım var, ödemeyi halledip geleyim” diye sessizce sıvışan bir tip mi görüyorsun?

Allah Resul’ünün güzel tabiatlı, yumuşak huylu olması onun yaradılış ve varlık fonksiyonuyla ilgilidir.

Ama senin-benim, Ömer'in, Ali'nin, Hamza'nın, Vakkas'ın, Sümeyye'nin daha binlerce Sahabe Efendimizin varlık sebebi ise onun Şerefini, Onurunu, Haysiyetini, Aile ve yeri geldiğinde Bizzat Varlığını korumakla ilgili değil mi?

Allah Resulü Efendimiz bugün olsa kendisine yapılan hakarete karşılık vermez tolerans gösterirdi diyen ahmaklar yukarda saydığım isimleri unutmasın.
Kusura bakmasın da biraz sıkardı af edersin öyle soyuna sopuna bir şey söylemesi yazması.
Ona gelen ok'a, mızrağa, kılıca kafa atan adam vardı oğlum! Ne diyorsun sen!
O, Allah'ın emrettiği gibi Nebilik, Resullük görevini yapacak, sen de adam gibi, delikanlı gibi mümin gibi kalkıp ona sahip çıkacaksın!
Toz kondurmayacaksın!

Korkacaklar senden arkadaşım, kimse elini, dilini uzatamayacak ona.

Ama senin kolunda derman, kınında kılıcın yok, cebinde Allah'a adanmış beş kuruş, zihninde bu müşrik âlemle nasıl baş ederim diye bir planın yok, çıkmış Muhammed'in Ümmetiyim diyorsun değil mi?

Cennete ona komşu olurum diye bekliyorsun değil mi?

Üç tane katil Fransa'da gidip katliam yapınca da ettiklerini çekiyorlar diyorsun içten içe değil mi?
Öyle değil işte adamım.

Biz adam olsak, bizde Sahabedeki yüreğin onda biri olsa, o adamlar bizim Efendimizi diline dolayamazdı. Bosna da on binlere tecavüz edemez, Ortadoğu'da, Asya'da milyonlarımızı katledemezlerdi. Birilerinin kafasına kurşun sıkmak iş değil, hesaplaşma değil, intikam değil!
Şuur ipini Amerikan gavurunun eline teslim etmiş birkaç Vehabiyle konuşurken yıllar önce, Sahabe Efendilerimiz hakkında şöyle demişlerdi: "hum rical,nahnu rical" yani "onlar adamsa, biz de adamız."

Vay canına, lafa bak, özgüvene bak!

Muhammed (AS)'ın adamlarıyla aramızda ne fark var biliyor musun?
- Allah Resulü silahlanmak için altın istediğinde onlar "Allah versin" demediler,
- "Ordu kurmuş üstümüze geliyorlar" dediğinde "Allah seni korusun" deyip rapor almadılar,
- Uhud'da bir avuç kaldıklarında ona canlı kalkan oldularkaçmadılar!
Yoksa 1400 sene geçtikten sonra "Sahabe Efendilerimiz" denir miydi onlara?

Ne denirdi biliyor musun?
Olsa olsa şu hocanın talebesi, bu efendinin müridi, o dergâhın müntesibi yahut filanca teşkilatın mensubu derlerdi tıpkı bugün bize dedikleri gibi.
Bu kafayla bize, bırak on dört asır sonra Efendilerimiz denilmesini, on dört sene sonra kendi evlatlarımız, af edersin gevşekler demese iyi be!
Ona iman etmeyen Abdulmuttalib yahut Ebu Talip kadar olamadık ya.

Aramızdaki fark bu işte!