Yerlere tükürme! Yere, denize, otoyol kenarına çöp atma! Boş bulduğun her arsaya çöp atma! Mümkünse çöp kutusu dışında başka hiçbir yere çöp atma!

Yerlere tükürme! Yere, denize, otoyol kenarına çöp atma! Boş bulduğun her arsaya çöp atma! Mümkünse çöp kutusu dışında başka hiçbir yere çöp atma!

Sokak ortasında durarak konuşma! Sokak ortasında grup halinde durma! Durman gerekiyorsa başkasının geçişini engelleyip engellemediğini kontrol et! Bakışlarınla geçenleri rahatsız edip etmediğine dikkat et!

Toplu yerlerde yüksek sesle konuşma! Araba sürerken kornaya gereksiz yere basma! Yüksek sesle müzik dinleme! Toplu taşımada sakız çiğneme! Bir topluluk veya toplantıda yaşlı ve bilgili kimselerden üstte oturma. Başkasının lafını kesme! Sürekli konuşma! Siyasi görüşünü her ortamda dillendirme! Başkasını da dinle! Sonradan gelenlere yer ver, ayrılırken izinöalarak ve selâm vererek ayrıl! Bir yerde sıra varsa sıraya gir! Kaynak yapma!

İnsanların kusuruyla alay etme! Onlara lakap takma! Emanet eşyaları geç olmadan sahibine ver. İnsanlara selam vermeyi ve hal hatır sormayı ihmal etme! Telefon ettiğinde önce kendini tanıt! Hiçbir yere ağızda sigara ile girme! Bir konuyu reddederken ciddi ve terbiyeli ol!..

Hayatımızı güzelleştirmek istiyorsak adabı muaşeret kurallarına ayrı bir önem vermeliyiz. Zira hayatta güzel amaçlarımızın olması hayatımızı güzelleştirmeye yetmeyebilir ama güzel yöntemlerimizin olması hayatımızı güzelleştirecektir. İşimiz ne olursa olsun insanlara karşı nazik, anlayışlı ve güler yüzlü olmayı elden bırakmayalım. Unutmayalım ki insan yaratılmış her şeyin en değerlisidir ve bütün insanlar en güzel muameleye layıktır.

Adap edebin çoğuludur. Terbiye, utanma, yol, kaide, usul gibi anlamlara gelir. İnsanın yolda yürümesinin, yemek yemesinin, anne ve babasıyla konuşmasının, akrabalarıyla hal hatır etmesinin, öğretmenleriyle iletişim kurmasının, kalabalık yerlerde bulunmasının yolları ve usulleri vardır. Bu usulleri ihmal etme çağımıza has bir hastalık değildir. İnsanımıza bu konuda doğru eğitimlerin verilmemiş olmasının doğal bir sonucudur.

Gençlerimiz ince düşünmeliler ve ince davranmalılar. Her türlü davranışlarında estetik bazı kaygıları gözetmeliler. Güzel konuşma, güzel giyinme, güzel davranma, güzel yürüme sadece özel günlere has da olmamalı. Gösteriş için olmamalı. Bize, sadece düğünde, bayramda, doğum gününde, mezuniyet töreninde, sahneye çıkacağı zaman veya randevusuna gideceğinde üstüne başına dikkat eden bir gençlik değil karanlıkta esnerken bile ağzını kapatan bir gençlik gereklidir.

Aşırılıklara da ayrıca dikkat etmelidir. Adabı muaşeret kurallarına uyan insan kimseyi kırmamak için her şeye evet diyen biri değildir. Gereğinden fazla görgü de kuşkusuz görgüsüzlüktür. İkisinin de temelinde eğitimsizlik vardır.

Adabı muaşeretin kaynağı üçtür. Bunlar eğitim, sanat ve dindir.

İşe okullarda adabı muaşeret dersleri vererek başlayabiliriz. Bu ders çok erken bir yaşta verilmeli. Anaokulunda başlanabilir. Bazı konular ise ilkokulda veya ortaokulda tekrar ve daha kapsamlı verilebilir. Okul toplum için referanstır. Okulda gençlerimize bahsedilmeyen bir davranışı toplum olarak gençlerimizden bekleyemeyiz.

Sanat ise ince düşünmenin yollarını öğretir. Hiçbir sanat dalında kabalığa yer yoktur. Beklemeyi, sabırla bir ürün oluşturmayı sanattan öğreniriz. Ustalara ve büyüklere saygı duymayı sanattan öğreniriz. Şiir yazan, müzik aleti çalabilen, ebru yapan bireylerde kaba bir davranışın gözlemlenmesi gerçekten de çok nadirdir.

Kuşkusuz Müslüman bir toplumda adabı muaşeretin en önemli kaynağı yüce dinimiz İslam olacaktır. Mesela yemek yemek toplumda görgü kurallarının en net gözlenebildiği bir durumdur. Örnek olarak sadece bu konudaki kurallara bakıldığında bile adabı muaşeret kurallarının İslam’da ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Mesela: Yemekten önce elleri yıkamak, yemeğe besmele ile başlamak, tıka-basa yemeyip henüz iştahı varken sofradan kalkmak, acele etmeden yemek, sağ elle yemek, yemekten sonra dua etmek ve elleri yıkamak…

Adabı muaşeret toplumu olmak kolay değil. Anne babalara, okullara, öğretmenlere, imamlara, ülkenin yöneticilerine ve aydınlarına çok iş düşmektedir. Belki toplumun tamamını hemen dönüştüremeyiz. Ama bazı basit kuralları öğrenirsek, uygularsak ve çocuklarımıza da uygulatırsak büyük bir yol kat etmiş olacağımıza yürekten inanıyorum.