Detaş Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Karabacak, kamu ihalelerinde düşük fiyat teklifleri veren inşaat firmalarının ihale sonuçlandıktan sonra Kamu İhale Kurumu’na yaptıkları keyfi itirazlar yüzünden sözleşme imzalanamadığını ve işlerin hukuki sorunlardan dolayı ertelendiğini belirterek keyfi itirazların önlenmesi gerektiğini söyledi.

Detaş Grup’un ana faaliyet alanımız demir çelik sektörü olduğunu anlatan Hakan Karabacak “Yaklaşık 4 yıldır da taahhüt sektöründeyiz. İnşaat sektöründe yap-sat ve taahhüt işlerimiz var. Yol ve altyapı projeleri de inşa ediyoruz. Yatırım amaçlı inşa ettiğimiz bir tane HES projemiz var. Şu anda Kastamonu’da Araç Barajı’nı ve Bartın’da Kışla Sel Kapanı’nı inşa ediyoruz. Yakın zamanda temel atma törenini yapacağımız Bilecik’te bir taşkın koruma barajı da inşa edeceğiz. Kastamonu Araç Barajı, sulama, enerji ve taşkın koruma amaçlı bir projedir. Derivasyon tüneli bitti, betonlama çalışmasına geçtik, dolu savak kazılarını yapıyoruz. 2019 yılında bitirilmesi planlanan projemizi bu hızla devam edersek 2018 yılında bitirmeyi hedefliyoruz” dedi.

HES’LERE YAPILAN ENGELLER MAKSATLI

DSİ’nin HES projelerine de değinen Karabacak, “Türkiye’de HES yapabilmek gerçekten çok zorlaşıyor. Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu Bey, HES yatırımlarını desteklese de her gün yeni bir yasa veya yeni bir yönetmelik çıkıyor. Birkaç sivil toplum örgütü olabildiği kadar HES yatırımlarına engel oluyor. Biz de çevreci olarak 2 MW HES için 15 km uzunluğunda kanal yapıp ormanlara zarar vermekten yana değiliz. Normalde bir baraj projesi 2 yılda bitirilebiliyorken, biz bu tarz engellerden dolayı inşa ettiğimiz bir HES projesini 4 yılda zor bitirdik. 2015 yılı sonuna kadar Yenilenebilir Enerji Kanunu kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı enerji üretimini teşvik etmek için Yektem’e dahil HES’ler için birim KWH başına 7,3 dolar sent ( 20 kuruş ) birim fiyat ödemesi yapılarak Yektem’e dahil HES’ler uygun fiyattan satış yaparken, bu sisteme dahil olamayan üretici şirketler ise 0,098 kuruşlara kadar düşen fiyatlar üzerinden satış yapmak zorunda kalmaktadır. Bu fiyatlarla HES yapmak çok zorlaştı. Bu yüzden özel sektör bazında HES yatırımı şu an çok makul değil” diye konuştu.

ANKARA’YA 10 BİN AĞAÇ

Detaş Grup olarak inşa ettikleri Milli Botanik Bahçesi projesinden de bahseden Karabacak, “Milli Botanik Bahçesi, Avrupa’nın en büyük 2. botanik bahçesidir. Dünyanın gözdesi olan bir projedir. Alanı 2,5 milyon m²’dir. Endemik bitkilerin gen bankası da burada olacak. Tarım Bakanlığı’nın uhdesinde inşa ediyoruz. İçerisinde 2 adet yapay göletin de yer aldığı projemiz bittiğinde Ankara’nın göbeğinde halka açık güzel bir yer olacak. Ayrıca iyi bir araştırma enstitüsü olacak. Proje alanı ormanlık olmasına rağmen biz ayrıca 10 bin tane yeni ağaç getirip buraya dikiyoruz ve 180 bin civarında endemik bitki dikeceğiz. Bunun yanı sıra burada yaklaşık 500 bin m² çimleme yapılacak. Kafeterya, gölet ve en fazla 14,5 metre yüksekliğinde yatay binalar inşa edilecek. Ankara’nın göbeğinde böyle bir yeşil alanı oluşturmak gerçekten muhteşem olacak. Gen bankası olarak da faaliyet verecek olan Milli Botanik Bahçesi’nde endemik bitkilere özel barkodlama sistemi de kurulacak. Bu tarz bir arşivleme sistemi Avrupa’da sadece bu proje içinde uygulanacak. Yani bu sayede Türkiye’de yetişen bütün endemik bitkilerin kimliği olacak ve Milli Botanik Bahçesi endemik bitkiler üzerine AR-GE çalışmalarının da yapılabileceği bir alan olacak. Mesela İngiltere’de Kraliyet Ailesi’nin 400 yıllık, Hollanda’nın 200 yıllık botanik bahçesi var. Avrupa’da birçok ülkede olan botanik bahçe Türkiye’de de olacak. Etaplar halinde inşa edilen projenin giriş karşılama ve seralar bölümlerini farklı yüklenici firmalar inşa etti. Bizim inşa ettiğimiz 3. ve 5. etaplar en büyük etaplardır. Bir etap daha planlanıyor. Son olarak bitki sarayı isminde çölde, kutuplarda ve tropikal bölgelerde yetişen bitkilerin yer aldığı bir etap olacak. Vizyon Proje olma özelliğine de sahip olan Milli Botanik Bahçesi projemizi 2017 yılının Ağustos ayında bitirmeyi hedefliyoruz” dedi.

YATIRIMLARA 2 YIL MOLA!

Doların yükselmesinden kaynaklanan fiyat farkının çözümü için tavsiyelerde bulunan Karabacak, “Sulama projeleri inşa eden firmaların fiyat farkında zararda olduğu söyleniyor. Bugün için yeni projeler inşa eden firmalar demirin tonunu 1.100 TL olarak hesaplamış. Bugün demirin tonaj fiyatları 1.750 TL oldu. Devletimiz elbette ki bu konuda gerekli çalışmaları yapıyordur. Eğer ki ülkemizde doğru müteahhit, doğru yatırım ve kaliteli proje isteniyorsa bu tür sorunların çözülmesi gerekir. Kamu İhale Kanunu Genel Tebliği’nde ihale fiyatlarının belirlenmesini sağlayan ‘N’ katsayısını 1,2’den 1’e düşürdüler. Bu hamle altyapı ihalelerinde aşırı düşük fiyat teklifi verilmesine engel oldu. Bilhassa DSİ ve Karayolları’na çok faydası oldu. Devletin hatayı engellemesi gerekir. Mesela 100 milyonluk bir projeyi bir müteahhit 40 milyona aldı diyelim. Müteahhit projenin yüzde 10’unu bitirse ve iflas etse, geride kalan 36 milyonluk bölümün tekrar ihale edilmesi 2 yılı buluyor. Daha sonra ihale edildiği zaman ihaleye girecek olan müteahhitlerin en az 60-70 milyonluk fiyat teklifi vermesi gerekir. Böylece devlet ihale ettiği bir projenin yüzde 10’unu bitiriyor, kalan yüzde 90’lık bir kısım tekrar ihaleye çıkıyor. Bu tamamen devletin sırtında bir yük haline geliyor. Hâlbuki ihale süreci en başından itibaren sistemli bir şekilde yönetilirse yatırımlarda gecikme yaşanmaz. Neticede geciken yatırımların devletimize ve milletimize büyük zararları oluyor. Bir nevi yatırımlara da mola verilmiş oluyor” diye konuştu.

KAMU KURUMLARI BİRİM FİYATLARINI BELİRLESİN

Kamu ihale sistemi ile ilgili önemli açıklamalar yapan Karabacak, “Kamu ihalelerinde yüksek tenzilatlı ihaleler olmaması için işin sahibi kurumların birim fiyatı üzerinden ihalelerin yapılması gerekiyor. Yani kurumların kendi birim fiyatlarına tenzilat uygulamadan ihaleye çıkması, işin sorunsuz yapılabilirliğini sağlayacaktır. Mesela DSİ kendi belirlediği birim fiyatlar üzerinden ihale yapsa, ihale katsayısını da 1 olarak düşünürsek, bir ihalede birçok firma birim fiyatın altında kalacağı için kendiliğinden elenir. Böylece bir projenin yapılabilir rakamları ortaya çıkabilir. Burada devlet kurumlarının da elini güçlendirmek gerekiyor. Örneğin, DSİ’nin kabul etmediği bir ihale fiyatı Kamu İhale Kurumu’na intikal ediyor. DSİ’nin elediği firmayı Kamu İhale Kurumu kabul ediyor. Sonunda aynı firmanın verdiği fiyat teklifi tekrar DSİ’nin önüne geliyor. DSİ mevzuata göre açıklama yaparak Kamu İhale Kurumu’na cevap verse ve Kamu İhale Kurumu da firmayı elerse, bu sefer de firma konuyu mahkemeye taşıyor. Yani süreç bir türlü bitmiyor, sözleşme yapılamıyor, proje başlatılamıyor. Buna yönelik bir kanun düzenlemesinin yapılacağını duymuştuk. Bu düzenlemenin yapılması ile projelerin hızlanacağı düşünülmektedir. Mesela DSİ’nin teknik ekibi bir işin düşük fiyata yapılamayacağını söylüyor. Kamu İhale Kurumunda ise mesleği avukatlık ve muhasebecilik olan birim aynı işin düşük fiyata yapılabileceğine karar veriyor. DSİ barajlar konusunda okul gibidir. Burada bence kamu kurumlarına da inisiyatif verilmelidir. Kendi alanında uzun yıllardır uğraş veren, projeler ihale eden DSİ ve Karayolları gibi kurumların ihale edecekleri projeleri her açıdan kontrol edebilmesi gerekir. Çünkü burada ne yazık ki olan devlet kurumlarına oluyor. Devlet kurumlarında yapılan ihalelerde ihaleyi yapan devlet kurumu, proje için verilen ihale teklif fiyatını uygun görmemişse ve elemişse o teklifin bir daha hiçbir şekilde gündeme gelmemesi gerekir” diyerek sözlerini tamamladı.

Mehmet Safa CANAT - Hasan CANAT