Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında "tanık" olarak ifade veren Kemalettin Özdemir, FETÖ ele başı sanık Fetullah Gülen'in 2003'te ABD'den telefonla arayıp, "FBI beni 3 saat tahkikata tabi tuttu, sizi sordu" dediğini aktardı. Özdemir, "Ankara'daki ABD Büyükelçiliğinin FBI temsilcisini aradım, randevu aldım. Gittiğimde, 'Ben de sizin nasıl bir insan olduğunuzu düşünüyordum. Ama geleceğinize ihtimal vermemiştim' dedi. Sonra, 'Biz, Fetullah Gülen'e güveniyoruz. Ona tehlike olabilecek kişileri araştırdığımızda sizin isminize ulaştık. Tanıştığımız iyi oldu' dedi" diye konuştu.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, örgütten daha önce ayrılan Özdemir'in ifadesine geçildi.

Özdemir, babasının Bediüzzaman Saidi Nursi'nin talebesi olması dolayısıyla evlerine birçok kişinin geldiğini, Fetullah Gülen'i de bu sebeple 1961'ten beri tanıdığını belirtti. Öğrenci olarak İzmir'e gittiğinde Gülen'i daha yakın tanıma imkanı bulduğunu söyleyen Özdemir, "İki yıl kadar onların tuttuğu öğrenci evlerinde kaldım. Ancak geçimimi babamın gönderdiği burslar, kitap satma ve imamlık yaparak sağladım. Bu yapıdan hayatım boyunca herhangi bir para almadım. 1975'te Erzurum İslami İlimler Fakültesine gidince İzmir ile bağlantım kesildi. 1980'de de Ankara'ya geldim" diye konuştu.

Ankara'da kendisini davanın sanıklarından Naci Tosun'un bularak, "Esnaf ve öğrenciyle sohbet eder misiniz?" dediğini belirten Özdemir, "cemaat abileri" tarafından evde toplanan öğrencilerle sohbet ettiğini, onlarla "okumalar yaptığını" anlattı. O dönemde polis akademisi öğrencilerinin, onların amirlerinin de bu derslere katıldığını kaydeden Özdemir, buna, SSCB'nin dağılmasının ardından, 1992'de ara vermek durumunda kaldığını, çünkü Orta Asya ülkelerinde örgüt okullarının kurulmasıyla ilgili çalışmaya başladığını bildirdi.

"Emniyet imamlığım, gelenlere ders anlatma şeklindeydi"
Özdemir, 1994'te Sakarya Üniversitesine başvurduğunu, bir yıl sonra burada göreve başladığını, 1999'dan itibaren Güney Afrika Cumhuriyeti, Nijerya ve Bosna-Hersek'teki üniversitelerde görev yaptığını anlatarak, halen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde öğretim üyesi olduğunu aktardı.

Özdemir, şöyle devam etti:

"Emniyet imamlığım, gelenlere ders anlatma şeklindeydi. Onların atanması, yer gösterilmesi şeklinde değildi. O dönemde Ankara'daki hemen hemen bütün sohbetler benim tarafımdan yapılıyordu. Emniyetle alakalı sohbetlerim, derslerim sebebiyle böyle bir abilik çıktı. Öğrencilerle ilgilenmek, rehberlik dışında bir pozisyonum olmadı. Onların eşlerinin başının açılması, içki içebilmesi, namazların toplu kılınması gibi konuları, cevaz veremeyeceğim için bana sormuyorlardı, Fetullah Gülen'den talimat alıyorlardı. Ankara'da bunların en üst rehberlerinin ben olduğunu söyleyebilirim. Ama şimdi imam tabirinin anlamı çok değişti. Her türlü legal, illegal faaliyeti yapan kişi olarak anlaşılıyor."

FETÖ'den ayrılması
Örgütten ayrılmasının "peyderpey olduğunu" söyleyen Özdemir, 1992'de Azerbaycan ve Türkmenistan'daki okulların açılması için bu ülkelere gidip gelmesiyle sohbetlerinin zaten kesildiğini, bu sohbetleri, öğrencilerin devre ve birim abilerinin sürdürdüğünü kaydetti.

Özdemir, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Sizi niye hain ilan ettiler?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Gülen, 2003'te ABD'den telefon ederek, 'FBI beni 3 saat tahkikata tabi tuttu, sizi sordu' dedi. Ankara'daki ABD Büyükelçiliğinin FBI temsilcisini aradım, randevu aldım. Gittiğimde, 'Ben de sizin nasıl bir insan olduğunuzu düşünüyordum. Ama geleceğinize ihtimal vermemiştim' dedi. Sonra, 'Biz, Fetullah Gülen'e güveniyoruz. Ona tehlike olabilecek kişileri araştırdığımızda sizin isminize ulaştık. Tanıştığımız iyi oldu' dedi. Sonra ABD'ye gidecektim. Uçak daha New York'a varmadan yolcuların pasaportlarını görevlilere göstermesi istendi. Havaalanında beni nezarete aldılar. Vizemin iptal edildiğini söylediler. Sonraki ilk uçakta beni gönderdiler. Dönünce FBI'ın Ankara'daki adamını aradım. Özür dilediler. 'Size karşı bir hareket olarak almayın' dediler. 2004'ün başında ABD vizesine müracaat ettim. 'Beni El Kaide'yle mi alakalandırdılar' sorusu aklıma geldi. Sene 2017, vize talebimi halen ne reddettiler ne de kabul.

Bu zat (Gülen) 'ABD'ye gelirken benim adresimi verin' demişti. Ben de verdim. Öyle sanıyorum ki beni yakalattı ve sonra da ABD'ye giremeyecek şekilde işini halletti. İleride onlar için problem olacağımı düşündüler herhalde. Kopuş süreci 2009'a kadar devam etti. Onlar da benimle hiçbir irtibat kurmadı."

"Mehdi, Mesih, Kainat İmamı tabirleri küçük kalıyor"
Özdemir, yapının içinde bulunduğu dönemde "Toplanan zekat, gereken yere harcanmıyor, kurbanlar gereken yerlere verilmiyor" şeklinde eleştirileri olduğunu, örneğin Ankara'da 22 bin öğrenciye burs verileceği söylenirken, 4 bin öğrenciye burs verildiğini anlattı.

Örgütle başörtüsü konusunda da ayrı düştüğünü bildiren Özdemir, "İnsan başını açar, ama emirle bunun yapılmasının hiçbir hukuki dayanağı olamaz" dedi.

"FETÖ'ye ait yerlerde Soros Vakfının bilgisayar desteği"
Bazı ülkelerde, örgüte ait yerlerde Soros Vakfının bilgisayar desteğini gördüğünü ifade eden Özdemir, Afrika'daki okulların yetkililerinin de buralardaki ABD büyükelçiliklerine gidip, "Burada size düşman olan varsa bildirin, onlarla ilişki kurmayalım" dediklerini bildiğini kaydetti.

Örgütte, Gülen'den gelen talimatların hiçbirinin tartışılmasının mümkün olmadığını söyleyen Özdemir, "Onun için 'Mehdi, Mesih, Kainat İmamı' gibi tabirler küçük kalıyor" ifadesini kullandı.

"70 kadar şirkete sahip"
Örgütün pek çok ülkede gazete, televizyon yayını bulunduğunu anlatan Özdemir, medya ve finans sektörüne girmenin projenin adımları olduğunu anlattı.

"Müslümanların problemlerini kimse aktarmıyor" denilerek medya sektörüne girildiğini belirten Özdemir, bunların Gülen'in talimatıyla yapıldığını aktardı.

Kemalettin Özdemir, örgüte ait şirketlerin 2000'li yıllardan sonra kurulduğunu, daha önce sadece kitapların neşredildiği yayınevi varken, sonradan 70 kadar şirkete sahip bir yapıya dönüştüğünü belirterek, yurtiçi ve yurtdışındaki tüm şirketlerin Mustafa Özcan'ın sorumluluğunda olduğunu bildirdi.

Mahkeme Başkanı Giray'ın "Bazı tanıklar, 'Küstük, ayrıldık diyenler de bir kamuflaj içinde, Kemalettin Özdemir ayrılmamıştır' diyorlar." ifadesi üzerine Özdemir, 2010 yılı başında örgütün ne kadar büyük bir tehlike olduğunu görmeye başlayınca ayrıldığını söyledi.

Örgütün karşısına kendisinden başka kimsenin çıkmadığını, bu nedenle kendisine iftira atıldığını, ölümle tehdit edildiğini, örgüt tarafından zehirlendiğini anlatan Özdemir, "Beni suçlayanların bu davayı sulandırmak istediklerini düşünüyorum" diye konuştu.

"Nuh Mete Yüksel'e kaset komplosu"
Başkan Giray'ın "Nuh Mete Yüksel'e kaset komplosunu sizin yaptırdığınızı söylüyorlar" demesi üzerine Özdemir, o dönemde Nijerya'da bulunduğunu, geldikten sonra olayın nasıl olduğunu sorduğunu, bir Müslüman'ın bir başkasının özel hayatına girmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi.

Özdemir, kendisinin sadece olayın nasıl yapıldığı, kimlerin hangi programları uyguladığı konusunda malumat aldığını öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Size bu konuyu sormuşlar, ağlamışsınız, 'Allah bizi affetsin' demişiniz, sonra 'Kız da istekliydi' demişsiniz." sözleri üzerine Özdemir, böyle bir şeyin olmadığını belirtti. Somut bilgi vermesi istenen Özdemir, somut bilgisi olmadığını kaydetti.

"Size atfedilmesinin bir nedeni de emniyet imamı olmanız. Sizden habersiz iş yapılamayacağı nedeniyle emniyet imamı talimatı vermiştir diyorlar" denilmesine karşılık Özdemir, bunu kabul etmediğini söyledi.

"Kime sorsak, 'Emniyetin imamı Kemalettin Özdemir' diyor"
Eski DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel olayını örgütün Ankara sorumlusuna sorduğunu belirten Özdemir, "Bu zatın böyle bir adeti, uygulaması var. Bu vakası tespit edilmiş hadise olarak anlattılar. Bir defa yapılmış hadise değilmiş. Bu işi icra ediyor, onun tespiti şeklinde anlattılar. Birisi birisini göndermiş şeklinde anlatmadılar." ifadelerini kullandı.

Kemalettin Özdemir, aleyhine ifade veren tanıkları eleştirerek, örgütle mücadelenin sulandırılmaya çalışıldığını öne sürdü.

Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Kime sorsak, 'Emniyetin imamı Kemalettin Özdemir.' diyorlar." ifadesine karşılık Özdemir, imamların kimseyle görüşmediğini, kendisinin ortada biri olduğunu savundu.

"DEAŞ ve PKK eylemlerinde FETÖ'nün de katkısı olabilir"
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, örgütten daha önce ayrılan Özdemir'in "tanık" sıfatıyla verdiği ifade tamamlandı.

Özdemir, FETÖ tehlikesinin henüz geçmediğini ifade ederek, "FETÖ'nün dışarıdaki lobi faaliyetleri dışında, Türkiye'de de bireysel faaliyetler çıkarabileceklerini, hükümeti, devleti milleti zayıflatacak eylemler içine girebileceklerine ihtimal veriyorum. Türkiye'deki DEAŞ ve PKK'nın eylemlerinde onların da katkısı olabileceğini düşünüyorum. Bu konuda da fevkalade tedirginim." diye konuştu.

Kemalettin Özdemir, FETÖ'nun "baştan beri proje olduğunu düşündüğünü, belli bir zamandan sonra halen bu yapıda bulunmanın ihanet olduğunu" kaydederek, "Yanlışlarını gördüğüm anda, bununla alakalı en üst seviyede mücadelemi devam ettirdim. Yapının nasıl canavara dönüştüğünü anlattım. Ondan önce insanlar örgütün yalnızca iyi yüzünü görmüş olabilirler" ifadelerini kullandı.

Sanık avukatlarından Hakan Dinçkol'un, "Arabanızda 47 tane FETÖ'ye ait kitap çıktığına yönelik haber vardı. Bilgi verir misiniz?" sorusuna Özdemir, "Terörle Mücadele Şubesi arşiv yapacaklarını belirterek, benden kitap temin etmemi istedi. Olayın ertesi günü o kitapları teslim ettim" yanıtını verdi.

"Adil Öksüz'le Amerika'ya hiç gitmedim"
"AK Parti ve MHP içindeki FETÖ'cü milletvekillerinin isimlerini verebilir misiniz?" sorusu üzerine, "Cevap vermek istemiyorum. Şu anda görevde değiller" diyen Özdemir, emekli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın, "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabının, kendisinin verdiği bilgilerle yazıldığı yönündeki iddianın da doğru olmadığını söyledi.

Sanık avukatlarının soruları üzerine, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin kilit isimlerinden Adil Öksüz ile aynı üniversitede görev yaptıkları için karşılaştıklarını anlatan Özdemir, ancak onunla hiç ABD'ye gitmediğini bildirdi.

"2009'a kadar başyüceler meclisindeydim"
Müdahil avukatlarının, "AK Parti'ye Pensilvanya'dan vekil listesi dayatıldığından haberiniz var mı?" sorusu üzerine Özdemir, "Yok. Ama bu yapıyı referans göstererek, 50 kadar kişinin aday olduğunu duydum" dedi.

Söz verilen duruşma savcısı İsmail Şafak, Özdemir'in 24 Mart 2016’da verdiği ifadede detaylı bir örgüt şeması çizdiğini, bugünkü ifadesinde ise örgütle hiç alakası yokmuş gibi konuştuğunu belirterek, "Örgütteki konumun da belli değil. Büyük abi misin, başyücelerden misin, yoksa özel hizmet birimi dediğin, emniyet, askeri, yargı, mülki, Milli Eğitim imamı mısın?" sorusunu yöneltti.

Özdemir, soru üzerine, Türkiye'de bulunduğu zamanlar 2009'a kadar başyüceler meclisinde olduğunu söyledi.

"Sanıkları sanki hiç tanımıyormuşsun gibi davrandın"
Kemalettin Özdemir, bir başka soruya karşılık, 2003'ten önce birkaç kez ABD'ye gittiğini, bu tarihten sonra Gülen ile bir veya iki kez telefon görüşmesi olduğunu anlattı.

Savcı Şafak'ın, "Örgütten ayrıldığında seni zehirlemeye kalkmışlar. Verdiğin ifadeyi dinleyince aklımla dalga geçtiğini düşündüm. Hiçbir şey anlatmadın. Dışarıdaki sanıkları anlattın. Mevcut sanıkları sanki hiç tanımıyormuşsun gibi davrandın. Gerçekten örgütten ayrıldın mı?" diye sordu.

Kemalettin Özdemir, örgütle kesinlikle bağını kopardığını belirtti.

Soru üzerine, duruşmalarda tanık olarak ifade veren Bülent Çanakçı, Çetin Acar, Nurettin Veren, Nihat Demirbüken, Selim Çoraklı, Hayati Küçük ile husumeti bulunmadığını belirten Özdemir, bu kişilerin kendisi hakkındaki ifadelerini kabul etmedi.

Özdemir, "Önceki ifadende İlhan İşbilen'in de başyüceler heyetinde olduğunu söylemişsin. Şimdi söylemedin. Bu çelişki nereden kaynaklanıyor?" sorusu üzerine de "Atlamışım efendim, doğru." karşılığını verdi.

Duruşmaya yarın devam edilecek. (KAYNAK: AA)