Günümüz Türkiye’sinde geçmişe duyulan özlem artmaya başladı.
Bunun sebebi ise tarih ile aramızdaki perdelerin aralanması ve
yalanların yalanlanmasıdır!
Tarihi şahsiyetlerimize duyduğumuz özlem ve onlardan alınan ilhamın
ise sonsuz bir ufku önümüze sereceği açıktır.
Edebiyat dünyasının genç kalemlerinden Eda Bildek bunu farkına varan isimlerden biri olarak Nar Çiçeği- Yılın İlk Güneşi adlı bir romanla karşımıza çıktı.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin hayatını roman olarak
satırlara döken Eda Bildek oldukça iddialı bir çalışmaya imza
atmış.
Bu roman İbrahim Hakkı Hazretlerinin hayatının ilk defa
romanlaştırılmış olması özelliğini taşıyor.
Romandaki vurgular ile yazar; manevi önderlerin hayatı nasıl
yaşadıkları ve algıladıklarına ve asıl hayata giden yolda nasıl bir
yaşantıya imza attığına yakından bakma şansı veriyor.
Kalemin bereketi ile yazılmış satırlarda yazar anlattığı yaşama dair yolculukta; “Başını kaldırıp Tillo’nun yıldızlı gecelerine baktı. Ardından başının üzerinden kanatlanan turnalara. Çıplak ayak arşınladığı uçsuz bucaksız tepelere. Bütün sözcükleri mim gibi suskunluğa niyet etti, kulaklarında hocasının sesi, bir nehir gibi çağlayıp durdu.
"Molla İbrahim ayrılık vakti, bilesin ki anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağım” dedi. Şeyh Hazretleri. İbrahim'in gözleri Biril Kudra kuyusuna takıldı. Kalbi sarsıldı. Kuyu, Allah dostlarının kokusunu saldı. "Diyetini ödemediğin sevda senin değildir" dedi. Şeyhi. İbrahim, diyet için niyet etti. Rüzgârın elleri nar ağacını salladı, narçiçeği yaprağının birini kuyuya, birini Hüma’nın aşktan yanan avuçlarına, kalanını seyyahın kalbine düşürdü... Bin ateş, bir kuyu ve en nihayetinde Seyyahın kalbindeki çocuk uyandı. Molla İbrahim'in gözlerinden yağmur kuşları havalandı.
Mecnuna gam yükü, Leyla’nın saçının kıvamındadır. Göğsünde Leyla
çiçeği… Dilinin söylediği Leyla şiirleridir. Gecede gördüğü
Leyla’nın hüzünlü bakışı, aydınlık da gördüğü Leyla’nın gülen
çehresidir… Bu son bulmayacak bir hikâyedir. Çağlara meydan okuyan
sevdanın suretidir. Değişse de isimler, sevda hep aynıdır. Dünyaya
düşen risalelerden biridir sevda. Şimdi seyyahın da nasibi bu
risaledir. Seyyahın söylediği de sustuğu da hep aynı bahistir.
İçindeki gam Hüma’nın saçının kıvamındadır. Oysa dünyanın dahi
kaldıramayacağı kadar ağırdır. Ama sevda düştüğü kalbe sefa,
görenlere külfettir.
"Mevla neylerse güzel eyler…" diyerek okuyucusu ile buluşuyor.