Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenecek 33. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşuyor.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar
şöyle:
"Terör bir kez daha hedef aldı. Bu saldırıların amacı bizi
birbirimize düşürmektir. Türkiye terör örgütleri üzerinden adete
ateşle imtihana tabi tutuluyor. Bu saldırılarla başa çıkacak güce
sahibiz.
"Zafere ulaşacak gücümüz her zaman vardır"
Biz sadece Balkanlardan çekilirken en az 2 milyonun üzerinde
kayıp vermiş bir ülkeyiz. Mübadeleler ve diğer nüfus hareketlerinin
ardından ilk nüfus sayımını yaptığımız 1920'de yaklaşık 13,5 milyon
nüfusumuz olduğunu görüyoruz. Böylesine acı çekmiş bir millete
yapılmış bu saldırılar karşısında teslimiyet asla olmaz. Mücadeleye
yeniden başlayacak ve zafere ulaşacak gücümüz her zaman
vardır.
Ne demiş Köroğlu: Mert dayanır, namert kaçar. Bizim
milletimiz her zaman mert olmuştur.
"Kaybedersek Sevr tezgahı önümüze getirilecek"
Bugün Türkiye yeni bir İstiklal Mücadelesi içindedir. Bu
mücadeleyi kazanırsak 2023 hedeflerimize de ulaşacağız.
Kaybedersek, 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden
önümüze getirilecek. Tüm vatandaşların bu bilinçle meseleye
yaklaşması, üslubunu ona göre belirlemesi gerekiyor. 'Türkiye
teröre teslim oldu' demek, teröristle aynı safta yer almaktır. Bu
sözü ifade eden kişi siyaset yapmıyor, sadece kendi ülkesinin
karşısında oluşturulan şer ittifakının değirmenine de su taşımış
oluyor.
"Gerçekler ortaya çıkıyor"
Türkiye'de etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset
yapılmasına benim kadar karşı çıkan başka birisi daha var mıdır?
Tüm siyasi hayatım bu mücadeleyle geçmiştir. Ülkemizde yıllarca
Kürt sorunu kavramını istismar edenlerin dertlerinin Kürt
kardeşlerim olmadığı çukur eylemleriyle ortaya çıkmıştır. Dürüst
davranmadılar, hep yalan söylediler. Ama şimdi gerçekler ortaya
çıkıyor.
"Ne fark var?"
DEAŞ'ın Gaziantep'te yaptğı canlı bomba saldırısı ile, her
yönüyle profesyonel bir eylem olduğu görülen Ortaköy saldırısı
arasında ne fark var? Ortaköy saldırısı ile ilgili bu kadar
yazanlar, söyleyenler Gaziantep ile ilgili ne yazdılar, ne
söylediler? O da büyük bir vahşet değil miydi? Orada niye sustunuz?
İşte bizim farklılığımız burası. Gaziantep'teki olay da canımızı
yakar, Ortaköy'deki olay da canımızı yakar. Çünkü biz
sorumluluğumuzun dört dörtlük farkındayız. Bunların hepsi de terör
eylemidir.
"Amaç kutuplaştırmak"
Saldırgan o gece orada değil de, ertesi gün bir pazar yerinde
aynı eylemi yapsa, aynı sayıda insanı katletse yine benzer tavırlar
sergilenecek miydi acaba? Buradaki amacın Ortaköy'de ölenlerin
yasını tutmak değil, değerler üzerinden bir çatlak oluşturup
toplumu kutuplaştırma olduğu çok açıktır.
Ben daha yakın zamanda, 6-8 Ekim olayları sırasında sadece
sakalından, kıyafetinden dolayı sokaklarda dövülen hatta öldürülen
insanlardan örnekler verebilirim. 79 milyon vatandaşımızın
tamamının Cumhurbaşkanı olarak herkesin hakkını, özgürlük alanını
korumak benim görevimdir.
Bu arkadaşınız İstanbul'da 4,5 yıl Belediye Başkanlığı yaptı,
11 yıl kesintisiz olarak Başbakanlık yaptım. 2,5 yıl da
Cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyorum. Görev verdiniz ben de
görevimi yapıyorum. Buradan sormak istiyorum: Yaptığım her işin,
attığım her adımın, ağzımdan çıkan her sözün kamuoyunun önünde
cereyan ettiği bu uzun süre içinde hayat tarzından dolayı baskı
gören bir kişi var mıdır? Bütün bunlar ortadayken, bakıyorsunuz
birileri sosyal medyayı kullanıyor, birileri köşelerinden... Hala
utanmadan sıkılmadan bunları yazabiliyor. Herkes gibi ben de tasvip
etmediğim görüşleri eleştirmişimdir ama asla temsil ettiğim kamu
gücünü kullanarak kimsenin hayat tarzına müdahale sayılabilecek bir
yola başvurmadım.
Ezana tahammül edemeyenlerin müezzinin üzerine yürümesi ne
kadar yanlışsa, namaz kılmayana baskı yapılması da o derece
yanlıştır.
"Şiddete başvurmak kesinlikle yok"
Türkiye'nin hayat biçimi yüzünden en çok saldırıya maruz
kalmış siyasetçisi herhalde bu kardeşinizdir. Hakkımda
demediklerini bırakmadılar. Yetinmediler, eşime çocuklarıma
saldırdılar. Benim gibi Karadenizli, Kasımpaşa'da yetişmiş biri
olarak yasal hakkımı kullanmak dışında başka bir yola başvurmadım.
Bazı şeyleri elle düzeltmek mümkün değilse dilimizle, bu da mümkün
değilse kalbimizle buğzederek mücadelemize devam edeceğiz. Burada
şiddete başvurmak kesinlikle yoktur. Ülkemizde kimlerin şiddete
başvurduğunu görüyoruz.
El Bab operasyonu
Her ne kadar ilk saatlerine üzüntülü başlamış olsak da 2017
yılıyla ilgili ümitlerimizi güçlü bir şekilde muhafaza ediyoruz.
Bölücü terör örgütünden DEAŞ'a, FETÖ'den diğerlerine kadar tüm
terör örgütleri bir yandan devletimizin, diğer yandan milletimizin
kuşatması altındadır. El Bab operasyonunu kısa sürede bitirmek
üzere yeni bir tertiplenmeye gidiyoruz. İnşallah, çok yakın bir
zamanda hallolacak. Ardından Münbiç başta olmak üzere, terör
örgütlerinin yuvalandığı diğer yerleri temizlemekte
kararlıyız.
Ekonomideki son gelişmeler
Ülkemizin diğer bir önceliği de ekonomidir. 2013 yılından
beri yaşadığımız saldırılarla birlikte ekonomimizdeki yorgunluk
açıkça görülüyor. Şu ana kadar genel bir durgunluğun ve yorgunluğun
ötesinde kalıcı hasar almadık. İhracatımız yeniden toparlanmaya
başladı. Gerilemenin durduğu, göstergedeki okların yeniden
yükselişi gösterdiği bir döneme girdik. Tabii olmayan yüksek kur,
birilerine kazandırırken birilerine kaybettiriyor. Vatandaşlarından
ricam, daha önce bazı ricalarım oldu ve vatandaşlarım
sahiplendiler. Dövizleri TL'ye çevirin dedik sağ olsunlar
çevirdiler. Kaybedenler tarafında benim vatandaşım yer almadı.
İçinden geçtiğimiz günler döviz alınacak değil, döviz satılacak
günlerdir. Hiçbir kriz, sürdürülebilir değildir. Bunun bize olduğu
kadar, bu saldırıları yönlendirenlere de giderek artan bir maliyeti
vardır. Bu maliyeti hiçbir gücün uzun süre göze alamayacağına
inanıyorum. Bizim dayanma gücümüzü bir süredir sınadılar. Mücadele
gücümüzün ve inancımızın çok yüksek olduğunu gördüler. Ben
milletimle iftihar ediyorum. Bu birlik, bu beraberlik onların bütün
hesaplarını bozdu. Ama ben onlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Özellikle Batı ülkelerinde en küçük bir terör eylemi ya da ekonomik
krizde nasıl bir kriz yaşadıklarının farkındayız. Onun için şunu
rica ediyorum: Lütfen elinizdeki tüm imkanları harekete geçirin,
üretin, alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın, piyasayı
hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz
oranlarını düşürün. Düşürün ki yatırımcı, girişimci çok daha rahat
bir şekilde yatırımını yapabilsin. Çünkü, yatırım olursa üretim
olacak. Üretim olursa bu sıkıntılı süreç başarıyla atlatılacak. Çok
kazanacağınıza biraz az kazanın. Zaten kendi paranla kazanmıyor ki.
Bütün vatandaşın sana gelip yatırdığı parayla kazanıyorsun. 10
kazanma, 5 kazan. Yatırımcı da bu şekilde yatırımlarına devam etsin
ve istihdam sağlasın. Ekonomideki dar boğazın içinde en büyük
sıkıntılardan biride işsizlikteki sıkıntı olacaktır. Biz bu
işsizliğe fırsat vermemeliyiz. Bu aralar yine başta kamu
bankalarımız olmak üzere, tabii bir numara Merkez Bankası olmak
üzere bu çalışmayı süratle yaparak bunu aşağı çekmemiz gerekiyor.
Türkiye'nin şu anki sorunu paranın yokluğu değil, stabil hala
geçmiş olmasıdır. Hiç kimse önümü göremiyorum deme lüksüne sahip
değildir. Herkes bir arkasındakinin önünü açarak, bu riski alarak
ilk adımı atmalıdır. Kimse bu ilk adımı atmadığında, şu anda olduğu
gibi varlık içinde yokluk çekmeye mahkum oluruz. Bunun için diyorum
ki, gelin ülkemiz için, vatanımız için hep birlikte harekete
geçelim."