İndependent, The Telegraph, Times, Amerika’da The washington Post gazetesi için verdiği mülakatta (Buraya çok dikkat!) gazeteci Aslı A. (Türkiye’nin Milli menfaatleri hakkında hiç te hayra konuşmayan bir zatiye…), gazeteci Ertuğrul Ö., Sanatçı Orhan G. vb. kişilerin; Anadolu'da muhafazakar, Vatanperver, Milliyetperver, demokrat ve liberal çevrelerin ve kesimlerin ekseriyetinin ortak bir özelliği var. Yukarıda belirttiğim farklı cenahlardan ve kesimlerden kişiler ile yabancı medya kuruluşları ortak bir noktada buluşuyorlar. Bunlara “Türk Milletini bırakamazsın, ayrılamazsın, 2028’de gidemezsin; 21. Yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Milletinin  kurucu ve kurtarıcı lideri olmalısın, sizinle birlikte Devletin ve Milletin yapacak daha çok işi var” diyen siyasetçi ve Devlet adamı Devlet B. yi de ekleyebiliriz.

Yukarıda saydıklarım özetle şunu söylediler: “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Atatürk’ten sonra en başarılı, en dönüştürücü ve büyük işler yapan lideri 12. Cumhurbaşkanıdır…”

Dikkat edin, ben söylemiyorum!

Objektif bir değerlendirme yaptığımızda Türk Milleti biraz duygusal bir Millettir. Övdüğünü göklere çıkarır, yerdiğini de yerin dibine batırır. Dünyayı, olayları, olguları, tarihi ve tarihi şahsiyetleri siyah ve beyaz olarak değerlendirir. Gri renkleri görmez. Millet olarak bizler tarihi bir bilimsel disiplin olarak değil, hesaplaşma arenası olarak görüyoruz. Olay ve olguları, tarihi ve tarihi şahsiyetleri, Devlet adamı ve siyaset/siyasetçileri analitik bir bakış açısıyla somut ve nesnel veriler üzerinden değil subjektif ve aşırıcı bir yaklaşımla değerlendiriyoruz. Artıları ve eksileri ile, yaptıkları ve yapamadıkları ile, doğruları ve yanlışları ile rasyonel bir analiz yapmıyoruz.

Yani biz Millet olarak bir kişiyi veya Devlet ve Milletimizi doğru tanıyamayabiliriz, tanımlayamayabiliriz. Bizi ve bizden olanları en doğru şekilde tanıyan ve doğru tespit eden biz değil; başkaları, yabancılar, hasımlarımız ve düşmanlarımızdır. Çünkü ne bir eksik, ne bir fazla olmaksızın analizini, tespitini ve çözümlemesini doğru yapmak zorundadır. Güçlü ve güçsüz yanlarımızı, eksik ya da fazlamızı doğru görüp ona göre hareket etmek durumundadır. Bu bağlamda işini düzgün ve doğru yapmazsa mücadelesini ve savaşını kaybedeceğini çok iyi bilir.

Analizlerin ve söylenenlerin doğru olmadığını söylemek olanak dahilinde görünmemektedir. Söz konusu olgu, yadsınamaz bir realitedir. Malumun ilanıdır.

Bu realite Türkiye'de bizzat yaşanmakta, bütün dünya tarafından da görülmektedir.

Gelinen noktada söz konusu sonuç ve olgunun temelinde yatan faktörler; Türkiye'de son 22 yılda yaşananlar, kaydedilen ilerlemelerdir. Toplumsal barışın sağlanması adına katedilen gelişmeler, çatışma risklerinin ortadan kalkması, etnik/dini/mezhepsel savaş tehdidinin bertraf edilmesi, demokrasi/insan hakları/hukukun üstünlüğü standartlarının yükseltilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi, dini hakların ve kültürel hakların iade edilmesi, askeri vesayetin ortadan kaldırılması, terör örgütlerinin bitirilme noktasına getirilmesi, jeopolitik/jeostratejik dengeli ve rasyonel bir dış politika izlenmesi, dünyada 17 ülkede Türk Askerinin bulunması, doğu- batı, kuzey-güney enerji ve ticaret ile lojistik ve ulaşım koridorlarının kurulması, Türkistan/Kafkas, Balkan, Ortadoğu, Akdeniz, Afrika bölgelerinde yumuşak güç ve sert güç unsurları ile siyasi-jeopolitik-jeostratejik-ekostratejik-diplomatik olarak proaktif ya da agrasif varlık göstererek inisiyatif kullanılması, altyapı/sağlık/sosyal güvenlik/ulaşım alanlarında büyük mesafelerin katedilmesi, savunma sanayinde destan yazılarak dünyada Amerika/İsrail, Avrupa, Rusya, Çin’den sonra 5. güç bloğu olarak Türkiye’nin ortaya çıkması, uzay ve havacılık sanayinde varlık gösterilmesidir…

Son 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milletinin, Türkiye Milli gücünün 5 kat büyümesidir.

Yukarıda saydığım olumlu faktörlerin yanı sıra 2009 Oslo krizi, 7 Şubat Mit krizi, 2013 gezi olayları, 2014 6-8 Ekim olayları, 15 Temmuz 2016 FETÖ teröris darbe/işgal/istila girişimi, pandemi, Rus-Ukrayna savaşı, 6 Şubat 2022 Maraş depremi sonrası yaşanan çekilmez ekonomik kriz, yüksek enflasyon/faiz/kur/işsizlik/piyasa teröristlerinin fahiş fiyat artışları, tarım ve hayvancılık sorunu ile eğitim, kültür, vergi, kamu personeli rejimi  ve yargı alanlarında keskin, tunçtan bir iradeyle Müslüman Türk Milletinin ruh ve mana kökü ile Türk Milli Kültürüne uygun, çağdaş uygulamalar da göz önünde bulundurularak, tarihin en köklü reformlarının yapılması zorunluluğunun mutlak olduğu gerçeğini göz ardı etmek olanaksızdır.

Sonuç itibariyle her şeye rağmen, tüm eksiklik ve aksaklıklara karşıt son 22 yılda İsrail’e katil, soykırımcı ve hırsız diyen; Akdeniz'de tüm dünyaya aleni bir şekilde meydan okuyan, Akdeniz'de yeni Sevr haritasını yırtıp atan, dünya 5’ten büyüktür diyen, açık desteği ile Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki Karabağ topraklarını düşmandan kurtarmasını sağlayan… Türk Devleti gerçekliği temelinde devrinde bütün bunları sağlayan, liderlik, önderlik ve başarı hikayesi ortaya koyan, demokratik teamüller ve hukuk çerçevesinde Türk Milletinin azim ve kararıyla ve seçimle işbaşına gelen (farklı makamlarda), ilerlemenin önünde pranga olan, istikrarsızlık unsuru ve köhnemiş, 94 yılda istisnasız her 1.5 yılda bir hükümet değişikliği demek olan  parlamenter sistemi kaldırarak Türk Tipi Üniter Demokratik Başkanlık Sistemini getiren Türkiye Cumhuriyeti Devleti 12. Cumhurbaşkanının, Cumhuriyet tarihinde Atatürk’ten sonra en başarılı dönüştürücü ve devrimci, en uzun süre görev icra eden Türk lider olduğu olgusu yadsınamaz bir realitedir.

Son bir hususu da belirtmeden geçmemek gerekir. Atatürk anti emperyalist, anti Amerikancı; Milli iradeyi, Savunma sanayini önceleyen, Türk Milli Kültürü ve Turanı işaret eden bir liderdi.

Günümüzde 12. Cumhurbaşkanı liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti emperyalizmin emirlerinin tam tersi politika izlemekte, emperyalist ve Batı köpeği terör örgütlerinin kafasını kesmekte, emperyalist kıskaç ve ateş çemberine rağmen Atatürk’ten sonra savunma sanayinde destan yazmakta, Atatürk’ün işaret ettiği Turan Birliğini kurmakta (Türk Keneşi, Türk Devletleri Teşkilatı), Atatürk’ün gösterdiği “İstikbal göklerdedir” hedefini kelimenin tam manasıyla gerçekleştirmekte, Türkistan ile çok yoğun siyasi, askeri, ekonomik, ticari, enerji, ulaşım, altyapı, kültürel, sofistike vb. alanlarda ilişki ve işbirliği yürütmektedir.

Türkiye en son 23 Nisan 2024 tarihinde Irak ile Kalkınma Yolu projesi adında çağdaş ipekyolu anlaşması ile birlikte diğer stratejik ve konsantre meselelere ilişkin 26 anlaşma birden imzaladı.

Vakıa ortada.

Saygı ve selamlarımla…